Meğer o gün Mrs. Cole, Bateslere uğramış ve içeri girer girmez gözüne bir piyano çarpmış. Kuyruklu olmamakla birlikte pek güzel ve büyük bir piyanoymuş. İşin asıl heyecanlı yönü piyanonun bir gün önce Londra'dan gelmesiymiş. Ama kimin gönderdiği konusunda ne Bateslerin ne de Miss Fairfax'in bilgileri varmış. Jane şaşırmış kalmış. Sonunda piyanoyu Albay Campbell'ın bir sürpriz olarak gönderdiğine karar vermişler.

Mrs. Cole, "Başka ne düşünülebilir?" diyordu. "Ben olsam hiç şaşmazdım. Gerçi Campbelllardan yeni mektup almışlar. Mektupta piyanodan hiç söz yokmuş. Gene de Jane'i habersizce sevindirmek istemiş olsalar gerek."

Mrs. Cole'un düşüncesine katılan çoktu. Konuya değinen herkes piyanonun Albay Campbell'dan gelmiş olduğundan aynı oranda emin ve böyle bir armağanın verilmiş olması yüzünden aynı oranda sevinçliydi. Birçok kişi aynı zamanda konuştuğu için Emma bir yandan kendi düşüncelerine dalarken bir yandan da Mrs. Cole'a kulak verebiliyordu:

"Ömrümde hiçbir şey bu kadar içime sinmemişti, diyebilirim. Piyanoyu o kadar ustalıkla çalan Jane Fairfax'in kendine ait bir piyanosu olmayışı beni oldum olası üzmüştür. Çok yazık, diye düşünürdüm, hele kim bilir kaç evdeki güzelim piyanoların hiç kullanılmadığını düşündükçe! Kendi kendimizi kınıyorum, doğrusu. Daha dün Mr. Cole'a söylüyordum, salondaki yeni büyük piyanoya bakmaktan nerdeyse utanıyorum diye, çünkü biz tek nota bilmiyoruz, kızlarımız da öğrenmeye daha yeni başladıkları için kim bilir, belki hiç ilerleyemeyecekler, oysa müzik bilgini olan zavallı Jane Fairfax'in kendini oyalayacak şöyle eski, ucuz bir piyanocuğu bile yok, diyordum. Daha dün konuşuyordum Mr. Cole'la, aynen böyle, o da bana hak veriyordu. Ama kendisi müziğe öyle düşkündür ki piyanonun alınmasına engel olamadı. Komşularımızdan bazıları arada lütfederler de bizim yararlanamadığımız bu aletten belki yararlanırlar, diye düşünüyordu. Piyanoyu alışının gerçek nedeni işte budur, yoksa doğrusu kendi kendimizden utanırdık. Miss Woodhouse'u bu gece bu piyanoyu denemeye razı edebileceğimizi tüm kalbimizle umut ediyoruz."

Emma gereken olumlu yanıtı verdi ve Mrs. Cole'un başkaca bir söyleyeceği kalmadığını görünce Frank Churchill'e dönerek, "Neden gülümsüyorsunuz böyle?" diye sordu.

"Ya siz neden gülümsüyorsunuz?"

"Ben mi? Albay Campbell'ın bu kadar varlıklı ve açık elli oluşu hoşuma gittiği için gülümsüyor olsam gerek. Nefis bir armağan doğrusu."

"Çok!"

"Acaba daha önce neden verilmedi?"

"Belki Miss Fairfax burada daha önce bu kadar uzun kalmamıştı."

"Albay Campbell neden kendi evindeki piyanoyu göndermedi acaba? Nasılsa şimdi ev kapalı, kullanan da yok."

"O çok büyük, kuyruklu bir piyanodur. Bateslerin evine göre fazla kocaman kaçacağını düşünmüş olabilir."

"Mr. Churchill, bu konuda gizli düşünceleriniz olduğunu gülüşünüzden anlıyorum."

"Bilmem ki, benim bu konudaki seziş gücümü siz olduğundan yüksek görüyorsunuz, sanırım. Siz gülümsediğiniz için ben de gülümsüyorum. Bana öyle geliyor ki, sizin bütün tahmin ve kuşkularınızı ben de benimseyeceğim bu gidişle. Ama şimdilik benim hiçbir kuşkum yok. Piyanoyu Albay Campbell göndermediyse kim göndermiş olabilir?"

"Mrs. Dixon'a ne dersiniz?"

"Mrs. Dixon ha! Çok doğru, Mrs. Dixon hiç aklıma gelmemişti. Arkadaşının bir piyanonun eksikliğini nasıl derinden duyacağını o herhalde çok iyi bilir. Ve bu işi böyle bir gizem havasıyla, habersizce yapmak, yaşlı başlı bir erkekten çok, genç bir kadından beklenebilir. Öyle, bu işi yapsa yapsa Mrs. Dixon yapmış olabilir. Görüyorsunuz ya! Sizin kuşkularınızı benimseyeceğim, dememiş miydim size?"

EmmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin