"Eksik olmayın. Mr. Weston öyle iyi bir insan ki, onunla geçinmek hiç de erdem sayılmamalıdır."

"İnanın, Emma'yla uğraşmak sayesinde böyle sabırlı, dayanıklı olup çıktınız ki, Weston gibi sakin bir adama vardığınız için bütün olgunluğunuz adeta harcandı. Gene de ümidi kesmeyelim. Belki zamanla rahat batar da Weston biraz huysuzlaşır. Ya da oğlu başına bela kesilir, falan."

"Aman, umarım öyle bir şey olmaz. Kuzum Mr. Knightley, kocamın oğlundan yana başımıza iş açılmasın."

"Elbette, Mrs. Weston. Ben yalnızca şaka ediyordum. Zaten Emma değilim ki geleceği görüp kehanetlerde bulunayım. Biz Harriet Smith'tan söz ediyorduk. Söyleyeceklerimin yarısı bile bitmedi, daha. Emma bu kızdan daha kötü bir arkadaş seçemezdi. Harriet hiçbir şey bilmediği için Emma'ya, her şeyi bilir gözüyle bakıyor. Harriet böyle gurur okşayıcı bir cahillik ve toyluk içindeyken Emma kendi bilgisini artırmaya hiç gerek duymayacaktır, hem de kendini büsbütün bir şey sanacaktır. Harriet'e gelince; o da Hartfield Konağı'na alıştıkça başka hiçbir yeri beğenmez olacaktır. Kendini kendi çevresinden ve kendi ayarlarından üstün görmeye başlayacaktır."

"Ya ben Emma'yı sizin tanıdığınızdan daha olgun olarak tanıyorum ya da onun şu sırada hayatından hoşnut olması bana yetiyor. Sonrasını pek düşünmüyorum. Dün akşam ne güzeldi Emma."

"Yani Emma'nın kişiliğinden değil de görünüşünden konuşmak istiyorsunuz. Pekâlâ; Emma'nın çok hoş bir kız olduğunu yadsıyacak değilim."

"Hoş mu? Düpedüz güzel deseniz ya şuna! Emma'nın vücuduyla yüzü kadar ideale yaklaşan güzellik düşünebiliyor musunuz?"

"Neler düşünebileceğimi pek kestirememekle birlikte Emma'nınki kadar hoşuma giden bir yüz ve yapı görmemiş olduğumu saklayamayacağım. Ama ben eski bir aile dostu olduğum için ne de olsa tarafsız sayılmam ki."

"Ne güzeldir, Emma'nın gözleri. Tam yeşil ela. Öyle de parlak. Düzgün yüz çizgileri, açık, dürüst bir ifade. Hele ten... Nasıl sağlıklı olduğu renginden belli. Boyuyla kilosu da öyle uygun ki. Ya o dimdik, başı yukarıda duruşu, yürüyüşü. Yalnızca teninin renginden değil, her halinden, bakışından, duruşundan, başını tutuşundan bile sağlık fışkırıyor. Bence Emma güzelliğin ta kendisidir. Öyle değil mi, Mr. Knightley?"

Mr. Knightley, "Görünüşüne bir diyeceğim yok," diye yanıtladı. "Onu seyretmeye bayılırım. Sonra şunu da teslim etmek gerekir ki, Emma güzelliğiyle övünen bir kız değildir. Bu derece akıllı bir kızın kendi güzelliğiyle bu derece az ilgilenmesi görülmedik şey. Ne var ki Emma'nın gururu başka yönde. Kısacası, Mrs. Weston, siz ne deseniz boşuna: Onun Harriet Smith'le bu denli sıkı fıkı oluşunu ben hiç beğenmiyorum, bu arkadaşlıktan ikisi de zarar görecekler diye korkuyorum."

"Ben de onların zarar görmeyeceklerine aynı derecede inanıyorum, dostum. Bütün ufak tefek kusurlarına karşın Emma olağanüstü bir insandır. Onun iyiliğine, vefasına güvenebilirsiniz. Ufak hatalar yapabilir, gelgelelim önemli işlerde her zaman dikkatli ve düşüncelidir."

"Öyle olsun. Daha fazla başınızı şişirecek değilim. Mademki öyle istiyorsunuz, Emma bir melek olsun. Ben de Noel'e kadar ağzımı kapayayım. O zaman Isabella ile John gelirler. John, Emma'yı çok mantıklı bir ağabey sevgisiyle sever. Isabella ise, çocuklar hastalanıp da kocası yeter derecede telaşa kapılmadığı zamanların dışında, her konuda kocası gibi düşünür. Böylece hiç değilse onlar bu konuda benden yana çıkacaklardır."

"Hepiniz Emma'ya çok bağlısınız, ona karşı haksızlık etmek aklınıza gelmez, biliyorum. Gene de kendimi bir bakıma Emma'nın annesi saydığım için bir görüşümü belirteceğim: Bu konuyu aile arasında bir tartışma konusu yapmak hiçbir işe yaramaz sanıyorum, Mr. Knightley. Tersine, Emma'yı inatlaştırmaya yarar gibi geliyor. Size akıl öğretmeye kalkıştığım için kusura bakmayın, Mr. Knightley, ne var ki uzun yılların huyu çabuk çabuk çıkmıyor."

"Tersine, bu öğüdünüzden dolayı size minnet duyarım. Hem de Emma'ya verdiklerinizin tersine, bu öğüdünüz dinlenecektir; buna inanabilirsiniz."

"Isabella kuruntulu bir hanımdır. Bakarsınız telaşa kapılır, üzülür."

Mr. Knightley, "İçiniz rahat olsun, bu konuyu kimseye açmayacağım," dedi. "Ben Emma'nın her zaman iyiliğini isterim. Gerçi kardeşimle evlenen Isabella oldu ama bir bakıma Emma ondan daha yakın gelir bana. Sonra, Emma öyle başına buyruk, öyle değişik bir yaratık ki, insan ister istemez onunla ilgili kaygılara, tasalara kapılıyorum. Acaba ne olacak, ne yapacak, başına neler gelecek, bilmek isterdim."

Mrs. Weston yumuşak bir sesle, "Ben de öyle," diye içini çekti. "Hem de çok isterdim bilebilmeyi."

"Emma hiç evlenmeyeceğinden dem vurup duruyor ki bu hiçbir şey ifade etmez. Gene de bu yaşa dek hiçbir erkekten hoşlandığını, sevebileceği biriyle karşılaştığını sanmıyorum. Kendine denk bir erkeğe canıgönülden âşık olsa hiç de kötü bir şey olmaz, onun için. Emma'yı âşık görmek isterim, hem de sevilip sevilmediğinden emin olmadan âşık. Bu ona iyi bir ders olur. Olgunlaştırır onu. Gelgelelim bu yörede kızın gönlünü çelecek kimse yok. Yolculuk filan da etmiyor ki başkalarına rastlasın."

Mrs. Weston, "Gerçekten de şimdilik onun gönlünü çelecek hiç kimse yok galiba," diye mırıldandı. "Ama ne zararı var? Baba evinde rahatı iyi, yaşı da henüz genç."

Mrs. ve Mr. Weston'ın Emma'nın evlenmesi konusunda birtakım gizli tasarıları vardı. Uzaklardaki bir genç erkeğin köye gelmesine bağlıydı bu tasarılar; karıkoca Westonlar da düşünüp arzuladıkları şeyi şimdilik hiç kimseye açmamak niyetindeydiler.

Mr. Knightley de, "Havanın bu gidişine Weston ne diyor? Yağmur mu gelecek dersiniz?" diye sözü değiştirdi ve Hartfield Konağı'nın içindekilerden artık konuşmadılar.

EmmaWhere stories live. Discover now