Secret

35 1 0
                                    

Birinin beni sarsmasıyla korkarak uyandım. Annem elinde kocaman komik şapkası ve güneş gözlükleriyle sırıtarak bana bakıyordu.

“Queen, hadi kalk sonunda geldik. Hemen eve gidip eşyalarını yerleştir. Tek bir kelime dahi etme! Hadi çabuk.” Dedi ve bir hışımla arabadan indi. Bense elimle gözümü ovuşturdum ve mırıldanıp kafamı yastığıma gömdüm. Ama sonunda annemi ve yapacaklarını hatırlayıp kalktım. Ayaklarımı yere uzatarak gerindim.

“Tanrım arabalar bu kadar rahatsız olmak zorunda mı?” Birkaç kere esneme hareketi yaptıktan sonra ayaklarımı sürüye sürüye arabadan çıktım ve bagaja yöneldim. Hawaii havası insanı gerçekten de enerji veriyordu. Temiz havayı ciğerlerime bol bol çektikten sonra, bagajın yanına geldim. Bagajından bavulumu aldım ve teyzemin 2 katlı evine doğru yürüdüm. Ev iki katlıydı ve gerçekten çok iyi dekore edilmişti. Teyzemin stiline gerçekten de hayranım. Teyzem sonunda beni gördü ve bana o büyük sarılmalarından birini verdi.

“Bebeğim hoş geldin! Tanrım ne kadar da büyümüşsün. Çok güzel olmuşsun kızım. Seninle neler yapacağız bir bilsen” dedi ve benim bir şey dememe izin vermeden bir eline bavulumu bir eline de kolumu alarak beni yeni odama sürüklemeye başladı. Odama geldiğimde gerçekten büyülenmiştim. Kocaman bir odaydı. Siyahın ve morun hakim olduğu odada beyaz olan tek şey kocaman bir yataktı. Ayrıca Mor yatak örtüsü, bir makyaj aynası, sayamayacağım kadar makyaj malzemesi, giyinme odası, ve harika perdeler…

“Tanrım burası cennet olmalı” diye mırıldandım… Teyzem bana bakıp yüzüne kendini beğenmiş bir gülümseme yerleştirdi.

“Hadi şu senin eski şeylere bakalım ve yarısını atalım. Ya da bekle burada bir çok evsiz kedi var onlara verebiliriz. Gerçi onlarında pek isteyeceğini sanmıyorum ama…” dedi ve güldü. Gözlerimi devirdikten sonra bavulumu açtım. Gerçekten de kıyafetlerim tam bir katliamdı. Kıyafetlerim sadece tişört ve kot pantolonlardan oluşuyordu. Gerçi istesem de elbise ve şort giyemezdim. Annem öyle şeyler giymeme izin vermiyor. Neymiş bizim oraya uymazmış, insanlar kötü gözle bakarmış. İnsanlara göre bir hayat yaşamak istemiyorum ben. Ama tabi bunu bide anneme anlatın. Düşüncelerimden teyzemin bavulumu camdan aşağı atmasıyla sıyrıldım.

 “Robyn teyze ne yapıyorsun?!”

“Bunların hepsi çöp Queen. Tanrım sen ve annen bunları alırken ne düşünüyordunuz?” dedi ve ben şaşkın bakışlarla yerdeki kıyafetlerime bakarken teyzem odadan çıktı. Tam onun peşinden gidecekken dışarıdan bir bağırış sesi duydum. Yine cama yöneldim ve gördüğüm şeyle kalakaldım. Karşımızdaki villanın 2. Katında tahminimce yatak odasında, üzerinde beyaz bir şey olan, kahverengi saçlı, kaslı bir erkek, kumral bir kızla sevişiyordu. Biraz daha dikkatli bakınca beyaz şeyin bir gömlek olduğunu anladım.

“Kim gömlekle sevişir ki?” diye mırıldandım. Röntgenlemenin doğru bir şey olmadığını biliyordum ama öylece kalakalmıştım. Kızla sevişmiyor resmen kızı parçalıyordu. Birden çocuk kafasını kaldırdı ve bana baktı. O an hışımla perdeyi kapadım ve içeri kaçtım.

 “Tanrım ne kadar salağım! Çocuk kesin beni sapık sanmıştır. Ya onunla karşılaşırsak? Tanrım!” Kafamdaki ses “o da perdeleri kapasaydı” diye cevap verdi.

“Perdeleri kapamaması benim röntgen yapmamı doğru yapmaz” diye cevap verdim. O sırada annem; “Yine kendi kendine mi konuşuyorsun sen?” Diye sordu. Kahretsin! Yine sesli düşünmeye başlamıştım. Bu aralar bunu çok yapıyordum ve bu gerçekten sinir bozucuydu. “Söylediklerimi duydun mu?” diye endişeyle sordum. Çünkü eğer annem benim birilerini sevişirken röntgenlediğimi görürse kesin beni öldürürdü.

“Hayır, duymam mı lazımdı?” gözlerini kısarak sordu.

“Hayır, hayır. Ben sadece öylesine mırıldanıyordum” dedim ve en masum gülümsememi takındım. Anneme kalmadan hemen merdivenlerden aşağıya indim ve bikinileriyle karşımda duran teyzemle karşılaştım.

“Queen plaja bunlarla mı geleceksin? Git ve senin için aldığım bikiniyi giy. Giyinme odanda. Ben seni dışarıda bekliyorum.” dedi ve YİNE konuşmama izin vermeden plaj çantasını aldığı gibi yürümeye başladı. Nefesimi sinirle dişlerimin arasından vererek yukarıya çıktım ve giyinme odasına girdim. Burası benim evimdeki odadan bile büyüktü. Her yerde şortlar, elbiseler, açık saçık tişörtler vardı. İç geçirdim ve ''Tam da benim tarzım.'' diye mırıldandım. Odayı taradıktan sonra odanın ortasındaki mor pufun üstündeki siyah bikiniyi gördüm. Gördüğüm anda “Ben bu şeyi giymem” diye haykırdım. Aşağıdan Robyn teyzemin cılız sesi geldi.

“Eğer onu giymezsen yeni arkadaşlarına 6 yaşına kadar biberondan süt içtiğini söylerim” Şaşkınlıkla arkama baktım. Yeni arkadaşlar mı? Ve evet 6 yaşına kadar biberonla içtim. Ne olmuş yani? Çabucak bikiniyi giydim ve üstüme siyah tişörtümü geçirdim. Aşağıya indiğimde sarışın, mavi gözlü ve merdiven yutmuş gibi uzun bir kız bana tüm dişlerini gösteren bir gülümsemeyle bakıyordu. Onun yanına geldiğimde çabuk bir hareketle elimi kavradı ve sallamaya başladı.

''Ben Fiona, tanıştığımıza memnun oldum. Tanrım, çok güzelsin! Keşke benim de bu kadar büyük göğüslerim olsaydı. Büyüyünce silikon yaptırmayı düşünüyorum ama bazı durumlarda patlayabiliyorlarmış. Tanrım, tam sevişirken patladığını düşünsene. Ne kadar korkunç olurdu.'' Dedi ve gülmeye başladı. Ben ise kıza uzaylı gibi bakmaya devam ediyordum. En son “Pekala…” dedim ve elimi sarışın uzaylıdan kurtardım. Kız en sonunda onu çok garipsediğimi anladı ve gülmeyi kesti.

“'Eee, yeni geldiğinizi duydum. Eminim çok iyi anlaşacağız. Yalnız, sen biraz sessiz gibisin. Hep böyle misindir?''

“Hayır değilim, sen konuşmama izin versen konuşacağım” cümlemi bitirdiğimde Fiona’nın yüzü düştü. Harika, elimdeki tek arkadaş adayının da kalbini kırmış oldum. Evde zaten hiç arkadaşım yoktu. Arkadaş edinme konusunda en berbat kişi ödülünü bile alabilirdim. Tanımadığım insanlarla konuşma konusunda çok çekingenim, konuşmaya başladığımızda ya saçma bir şeyler söylüyorum yada karşımdaki insan tam bir moron çıkıyordu. Her neyse, gerçek hayata dönelim. Fiona’ya gülümsedim ve konuşmaya başladım.

''Özür dilerim, öyle demek istemedim. Sadece güzel bir gün geçirmiyorum. Odamdayken karşımızdaki evdeki çocuğu sevi-'' dedim ve öylece kaldım. Tanrım ne diyorum ben? Hiç tanımadığım birine sapıklığımı mı anlatıyorum? Yine saçmaladım işte…

“AMAN TANRIM! Justin’i sevişirken mi yakaladın? Aman Tanrım! Bu harika! Çok şanslısın.” Diye bağırmaya başladı ve ben ona yine uzaylıymış gibi bakmaya başlayınca kendini toparladı ve devam etti;

“Bak biliyorum belki söylediklerim sana garip gelecek ama Justin’le yatmak için her şeyimi verirdim. Cidden. O çok havalı biri. Hatta buranın en havalı çocuğu diyebilirim. O kadar yakışıklı ve seksi ki… Ayrıca harika seviştiğini duydum. Tanrım…” dedi ve iç geçirdi.

“Pekala…” dedim ve uzaylı bakışları geri döndü. Tanrım bu kızların nesi var? Her havalı ve yakışıklı çocuğun yatma çabası nedir? Kendinize biraz hakim olun.

''Haklısın ama Justin'i bilmiyorsun, o çok farklı..'' dedi. Yine mi sesli konuştum ben? Ah, böyle devam ederse insanlar beni deli sanacaklar.

“Evet yine sesli düşündün ve hayır senin deli olduğunu sanmıyorum. Bir yerde fazla akıllı insanların sesli düşündüğünü okumuştum” dedi ve kolumdan tutup beni Robyn teyzemin arabasına sürüklemeye başladı. Arabaya bindiğimizde aklıma dank etti. Hemen Fiona’nın kulağına eğildim;

''Şu Justin denen çocuk, plajda olmayacak değil mi?''

''Queen saçmalama,'' dediğinde rahatlamamla birlikte sesli bir şekilde nefes verdim.

''Tabii ki de orada olacak.'' dedi ve telefonunun mesaj sesiyle duraksadı. Bir süre ekrana baktıktan sonra telefonu benim de görebilmem için bana doğru yakınlaştırdı.

 “Sanırım o da seninle tanışmak istiyor” dedi ve güldü. Ben ise o hala gülerken gözlerim fal taşı gibi açılmış telefonun ekranına bakıyordum.

-Hey Fi. Seni, beni gözetleyen küçük seksi röntgenciyle gördüm. Onu bana getir!

SecretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin