-17- " Kader "

306 17 6
                                    

Altuğ'un arabasından inmek üzere çantamı ellerim arasına alıp koltuktaki yatar konumumdan toparlanarak dikleştim, Hare omzunda ağlamama sessizliğiyle saygı duyarak izin vermişti, omzumu bir an bile bırakmadan saran elleri güvenle sarmalamıştı. Beni bu gece o izbe yerde bulduğu ve o halimi tek bir insanın dahi görmesine imkan vermeden oradan beni uzaklaştırdığı için ona minnet doluydum; bir kez daha dostluk tarafından şanslı olduğumu hatırlatmıştı.

" Bıraktığın için teşekkür ederim Altuğ. " Sesimi bulmakta zorlanıyordum, mırıltıyla konuşabildiğimde Altuğ'un yol boyunca gözlerini ayıramadığı dikiz aynasına gözleri tekrar kaymış endişeli bakışları üzerimde sabitlenmişti. İçten içe ettiği küfürlerini algılarla duyabiliyordum sanki.. Gözleri ateş saçıyordu, Aden'in bu kadar ileriye gidebileceğini kimse tahmin edemezdi kendini suçlu görmemeliydi. Onu telkin edemedim, henüz daha kendime çeki düzen verememiş duyduklarımın ağırlığından kalkamamışken ona yardımcı olamazdım. Üstelik Aden onun en yakın arkadaşıydı, Adenle aramızda ne geçerse geçsin şimdiye kadar dostluklarına zarar gelmemişti, o dostluğu yıkabilecek cümleler sarf edemezdim. Bu onun kararıydı, kendisi düşünmeliydi.

Yan tarafımda kesik bir soluk sesi yükseldiğinde yorgun bakışlarımı Hare'ye çevirdim, kapanmak için savaşan göz kapaklarıma direnirken kısık gözlerimin ardından pınarlarındaki yaşı tutmakta zorlanıyor olduğunu görmek canımı acısını ikiye katlamıştı. " Ağlama Hare, bir şey yok iyiyim. " Kesik kesik nefesimin izin verebildiği kadarıyla onu sakinleştirmek ve inandırmak için uğraştım, dudaklarıma gülümseme yerleştirmek istediğimde dudaklarım yırtıldı adeta.

" İkra izin ver bu gece yanında kalayım, yalnız atlatma bu geceyi lütfen? Ne olduğunu bilmemek zaten çıldırtıyorken evde senin ne halde olduğunu bilmeden başımı yastığa koyup uyuyamam İkra, sana yalvarıyorum? " Korku dolu gözleri bir an olsun üzerimden ayrılmaksızın yüzümün her bir santimini endişeyle inceliyordu. Aden beni öldüreceğinin fermanını okuduktan sonra hiçbir şey yokmuşcasına balo alanına dönmüş ve beni soran Hare'ye yerimi söylemişti, tabii Hare beni ağacın altında yere çökmüş sessizce ağlar halde bulmayı beklememişti. Ona bir şey anlatamamıştım henüz, dilim Aden'i daha fazla kelimelere dökmek istemiyordu. Hare yine de anlamıştı bu durumda olmamın nedeninin baş kaynağının kim olduğunu, sorgulamamıştı, Altuğ'u arayıp yanımıza gelmesini istemişti ve sonrasında orayı Altuğ'un kucağında terk etmiştim.

" Evdekilerin haberinin olmasını istemiyorum Hare, lütfen beni anla. Bu gece git, yalnız kalmak bana çok daha iyi gelecek inan bana. " İkna etme çabalarım Hare'nin buruk gülümsemesini gözler önüne sermişti, Altuğ huzursuzca iç çekmişti. Başını olumlu anlamda salladı. " Sen nasıl istersen İkra, ama sabahın ilk ışıklarında geleceğim yanına haberin olsun. " Elimi tutup güç vermek istercesine sıktı.

" Olur, " sessizce fısıldadım. Altuğ'un uzattığı ıslak mendil paketiyle yüzümdeki gözyaşlarımın tesiriyle berbat hale dönüşen makyajı temizledim yavaş ve sessizlikle, ikisi de beni izliyordu. Yüzümdeki kızarıklar için hiçbir şey yapamayacaktım, bu kadar toparlanabilmem bile beklediğim bir şey değildi. Küçük bir gülümsemeyle Hare'nin yanağına küçük bir buse bıraktım, Altuğ'un omzuna dokundum; vedalaşmanın ardından kapıyı açıp ılık esen rüzgarın yüzüme vurmasına izin verdim.

Bahçenin kapısından içeriye girip demir kapıyı kapattığımda gitmelerini işaret ettim, daha fazla beklememelilerdi. Hare cama yapışmış halde elini salladığında kolumu kaldırabildiğim kadarıyla elimi salladım ve araba uzaklaşırken elim havada öylece boşluğa sallandı.

Kapının önüne geldiğimde evin tüm ışıklarının sönmüş olduğunu fark ettim, saat gece yarısına geliyordu ve ailemin tüm fertleri uyumuş olmalıydı. Zili çalmam onların uyanması demekti, çantamda anahtarıma bakındığımda telefonumdan başka hiçbir şeyin olmamasıyla karşılaşmam bir kez daha öfkeyle isyan etmeme neden oldu.

Beyaz GeceOù les histoires vivent. Découvrez maintenant