"Tamam , birazdan eve geçiyorum o zaman. Öptüm." dedikten sonra cevabını beklemeden yüzüne kapadım ve hemen arkadaşlarıma döndüm. "Kızlar! Uludağa tatile gidiyoruz!"

Yemekten apar topar kalkarak hemen bir eczaneye uğradım ve kullanmış olduğum kremi aldım. Sonra tam alışveriş merkezinden çıkmak üzereyken dank etti. Aren beni bugün için Uludağa götürüyordu , peki ya ben? Bir hediye bile almamıştım! Hoş o da hediye almamıştı ama gitmemiz bana bir hediyeydi zaten. Yok , yok ya böyle bir odunluğu yapamazdım sevdiceğime. Vaktimin az kaldığını bile bile geriye döndüm ve bir süre boş boş bakındım. Ben Aren'e ne alabilirdim ki?
Düşünceler içerisinde boş boş dolanırken gözlerim karşımdaki mağazanın vitrininde, durakladım. İsim yazılı gümüş künyeler gözlerimin önünde bir havai fişek patlaması etkisi yaratmıştı! Çok güzeldiler! Şansıma sevinerek içeri girdiğimde satıcıya bir isim yazmalarının ne kadar süreceğini sordum. Birkaç saat sürebileceği cevabıyla tabiki ben tam deyimin yerinde açtım ağzımı yumdum gözümü. Israrımdan sıkılan adam içeri girmiş işini hallederken bende öylesine etrafımı gezmeye başladım. Anahtarlıklar , fotoğraflar , özel sevgi kartları , özür kartları , müzik kutuları , vs. o kadar çeşit şey vardı ki. Gözüm bir kavanoza uzun uzun takılı kaldığında önce kimse beni gördü mü diye kısaca etrafıma bakındım. Eğer biri beni görmüş ise utanabilirdim çünkü epey uzun bakmıştım. Utanmama sebep olacak şey ise bunun bir Erotik kavanoz olmasıydı. Bir tür oyun gibi içinden bir kart seçiyor ve şansına çıkan o gecenin sonucu oluyordu. Neden olmasın? Hoşuna giderdi ama diğer yandan da ben yelkenleri suya indirmiş olurdum. Omuzlarımı silktim. Pekala , sadece bir gecelik istisna yapardım bende. O da bu gecenin hatırına.
Çocuk perdenin arkasından çıktığında kavanozu elime alarak yanına gittim. "Bir de bu olacak."

Müteşekkirdim çünkü hiçbir şekilde bozuntuya vermeden kavanozumu paketledi , künyelerin ikisinide iyice kontrol edip benim olanı bileğime ayarladıktan sonra güzel bir kutuya koydu. Ücreti ödeyip alışveriş merkezinden çıktığımda bir taksiye atlayarak yolun tarifini verdim ve yol boyunca hangi kıyafetlerimi yanıma almam gerektiğinin ayarlamasını yaptım.
Evin önünde taksiden indiğimde vakit kaybetmeden içeri girdim. Sabah çıkmadan önce duşumu almış olduğum için çok şanslıydım , kısıtlı vaktim kalmıştı. Küçük bavulumu dolabın dibinden çıkarıp bugün aldığım bir elbise ve bir iç takımı yıkanmamış olmasını önemsemeyerek etiketini kesip bavula koydum. Birkaç gün kalırsak eğer yıkamaya vaktim olurdu diye düşünüyordum. İki kalın kazak ve pantolon, iki polar tayt , şapka ve gerekli olacağını düşündüğüm diğer bir kaç şeyle bavulum ağzına kadar dolmuştu bile. Makyaj çantamı alarak içine parfüm ve bugün aldığım birkaç şey ile birlikte sürmeyi istediğim rujları koydum. Makyaj çantamı da zar zor bavulumun içine yerleştirdiğimde bavul olayı kapanmıştı.

Üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp daha az üşüyeceğim kalınlarıyla değiştirirken dışarıda duyduğum araba sesi eşliğinde telefonum titredi. "Geldim , bekliyorum." diye mesaj atmıştı.

Cevap vermeden tekrar kaldığım yerden hazırlanmaya devam ettim. Mini kol çantamın içine aldığım hediyeleri ustaca gizledikten sonra , şarjım, kulaklığım ve telefonumu içine atarak kapıya doğru yürüdüm. Kabanımı ve çizmelerimi giydiğimde tamamen hazırdım. Derin bir nefes alıp verdim. Haydi bakalım.

"Aslında bugün için tamamen umudumu kesmiştim." dedim. Ona doğru dönmüş arabayı kullanırken onu izliyordum.

"Gerçeği söylemek gerekirse bunu saçma buluyorum , bugünün anlamı için değil ki bence bir anlamı yok, böyle bir geziye ihtiyacımız vardı ve bu yüzden gidiyoruz."

Boşuna mı hediye almıştım? İster istemez suratım asıldı. Nasıl anlamı yok ya? Tamam benim içinde her gün zaten bizimdi ama bugün için yapılan onca eğlenceye neden katılmayaydım, neden keyfini çıkarmayaydım? Benim için anlamlıydı.
"Gittiğimizde kayak yaparız öyle değil mi?"

KORМесто, где живут истории. Откройте их для себя