Gerçeğin yüzü Bölüm 69

Start from the beginning
                                    

Kırk dakika içinde Ayaz'ın o gösterişli evinin önüne gelmişlerdi. Etrafına baktıktan sonra tekrar başını kaldırdı.

"Sen burada ne yapıyorsun Eren?" Diye mırıldandıktan sonra şoföre beklemesini emrederek kapıya doğru yürüdü.

***************

Hızla nefes alıp veriyordu Eren. Bu acı katlanılmaz hale gelmeye başlamıştı. Ayaz, onu kollarında tutarken sakinleştirme çabaları pek işe yaramıyordu. İlaçlar eskisi kadar tesirini göstermiyordu ve Eren günden güne bir çiçek gibi solmaya devam ediyordu.

"Geçti. Şişşş,,,Tamam, tamam hepsi geçti. Hepsi geçecek..." Derken öylece izlediğine inanamıyordu Ayaz. İki seferdir hastaneye gitmeyi red ediyordu Eren ve bu Ayaz'ın kriz geçirmesine neden oluyordu. Ellerinde solarken kendi çocukluğu hiç bir şey yapamamanın acısı yüreğinde günden güne kat kat artıyordu. "Bir şey gelmiyor elimden kahroluyorum. Biraz daha, yalvarırım biraz daha dayan. Geçecek şimdi."

Dişlerini sıkarken Ayaz'ın omuzlarını sıkıca tutuyordu Eren: " Bırak beni demedim mi sana? Bunu izlemek canını yakacak demedim mi?" Derken hızla nefes alıp verdiğinde, biraz daha sarıldı ona Ayaz.
"Ne dediğini bilmiyorsun sen. Canın yansa da bana tutunmaktan vazgeçme, dayanamıyorsan bana tutun yeter."
Nefes alışları normale dönerken gözlerini kıstı Eren. Böyle olacağını biliyordu. Ama ne kadar daha devam eder emin değildi. Ayaz'a bakarken uzanıp gözlerini sildi.
"Neden ağlıyorsun? Senin gibi birinin yapacağı bir şey değil."
"Eren."
Parmaklarıyla dudaklarını kapadı Eren ve başını göğsüne yasladı. "Bir şey söyleme." Derken gözlerini kapadı. "Ben, günahlarımın tohumunu çoktan ektim bahçelerime. Şimdi de ağacının gölgesinde ölümü bekliyorum. Düşündün mü hiç! Herkes için kurtuluş var mıdır sahi?"

Bir şey söylemedi Ayaz.Sözcükler bir bir boğazında düğümlendi. Ne diyecekti? Ne demeliydi? Bunca günahtan sonra af dilese affedilirmiydi?
Ancak biliyordu. Dünya'ya bir kez daha gelse, bir kez daha severdi Eren'İ. Elinde değildi. Buna karşı çıkmak elinden gelmiyordu. Tek bir dilek hakkı olsa, ona bahşedeceğini biliyordu.

Bir dakika sonra kapı açıldı.İçeriye uşak girdi.
"Efendim misafiriniz geldiler." dediğinde Şaşırmıştı Ayaz. Kimseyi beklemiyordu. Gelen kim olabilirdi? Başını kaldırdı Eren ve yorgun bir gülümseme sergiledi.
"Alper olmalı."
"Dinlenmen gerek." Dedi Ayaz.
"İzin ver içeri gelsin."Derken Ayaz'a baktı Eren. Başını çevirdi ama tek kelime etmedi. Yanından kalkarken elini tuttu Eren. "Teşekkür ederim."
Ayaz sessizce uzaklaşırken kapı vuruldu. Ayaz kapıyı açtığında bir çift şaşkın göze baktı.
"Ben. Şey, Eren'e bakmıştım. Yanlış zaman mı?"
Keskin gözlerini kaçırıp homurdandı.
"Çok kalma." Diyerek uzaklaştı. Anlayamadı Alper fakat içeriye bir adım attıktan sonra dondu kaldı.
"Eren!"
Eren gülümserken gözlerinin dolmaması için dişlerini sıktı. "Demek sahiden döndün." Dedi. "Seni bir kez daha göremeyeceğimi sandım."
"Eren." Dedi bir kez daha Alper. "Neler oluyor? Hasta mısın?"
O bir şey söylemedi ama Alper hızla içeri girip kapıyı kapadı. "Neler oluyor? Neyin var? Neden böyle zayıfladın, niye solgunsun sen?"
"Boş ver beni, önemli değil, asıl sen nasılsın?"
"Eren. Kes şunu. Neyin var?" Derken hızla nefes alıp verdi Alper. Bağırmamak için kendini zor tutuyordu.
Başını çevirip derin bir nefes aldı Eren. Nereden başlayacağını bilemedi. Dudaklarını ısırırken yüzüne bakmadı ama başladı bir yerden. Olan biten her şeyi anlattı. Alper put gibi kalmıştı. Bunca zaman, bu kadar süredir bunu nasıl gizleyebildiğine hayret etti. Kendisini aramaya gelirken katlandığı şeyler, uçurumdan düşerken dahi her birinde kendi ölümüne mi koşuyordu Eren. Kimseye söylemeden. Yardım almadan...

Ne söyleyeceğini bilemez bir halde kızarmış gözleriyle öylece bakarken Alp, ona sarıldı Eren. O vakit bağırarak ağlamaya başladı Alper.

Ölümcül Saplantı (+18)Where stories live. Discover now