Derin bir nefes alıp "Çünkü sen Alex Laurent'sin." dedim. Bakışlarım, tam karşımdaki duvardaydı. Yeniden ona döndüğümde gülümsediğini fark ettim. Benim aksime, bunu halen yapabiliyor oluşuna şaşırmıştım.

"Öyleyse ben de, senin hayatta kalacağını biliyorum." dedi. Sesinde muzip bir tavır vardı.

"Nereden biliyorsun?" diye sordum onu taklit ederek. Alex derin bir nefes alıp başını arkasındaki duvara yasladı ve bakışlarını yukarıya çevirdi. Gömleğinin açık kısmından, köprücük kemiğinin üzerindeki dövmesinin birazını görebiliyordum.

"Çünkü, Alex Laurent öptüğü bir kadını mutlaka kurtarır." diye yanıtladı.

Bu sırada, mahzenin demir parmaklığı açıldı ve Vera yavaş adımlarla içeri girdi. Onun birkaç adım gerisinde Teo duruyordu. "Alexandra, uyanabilmene sevindim!"

Vera'nın sesi kulaklarıma ulaştığında başımı eğdim. Bileklerimdeki zincirler izin verseydi kulaklarımı tıkardım. Onu duymak, görmek ya da onunla ilgili herhangi bir şey düşünmek istemiyordum.

Vera yanıma eğilip parmaklarını çeneme yerleştirdi ve beni ona bakmaya zorladı. "Alex ile hayatını paylaşacak kadar aklını kaçırdığını düşünmemiştim." Hemen ardından hafifçe gülümsedi. "Neyseki seni bundan kurtaracağım."

Büyüyü biliyordu ve şimdi de bozacaktı. Tahmin etmiştim.

Vera yeniden ayağa kalkıp mahzenden çıktığında Teo kıpırdamış değildi. Niçin hala burada durduğunu bilmiyordum ancak onu görmek bile midemi bulandırıyordu. Teo, Alex'e kaçamak bir bakış atıp yavaş adımlarla bana doğru yaklaştı.

"İçmek istemeyeceğini biliyorum ama sanırım mecbursun."

Ses tonu yüzü kadar ifadesizdi. Yanıma eğilip elinde tuttuğu kan torbasını parmaklarının arasında sıkıştırdı. Basıncın etkisiyle üst kısmı patlayan torbadan birkaç damla kan süzülüp yere damladı.

Kanın kokusu burnuma ulaştığında gözlerimi ona diktim. "Önce bize yardım edeceğini söyleyip sonra bizi sırtımızdan vuruyorsun ve şimdi ölmemem için mi uğraşıyorsun?"

Ses tonum bağırmanın eşiğindeydi. Teo buz mavisi gözlerini üzerime dikip bir süre beni izledi. Konuşmayacağını anladığımda "Beni iğrendiriyorsun." diye ekledim.

Kelimelerimi özenle seçiyordum. Burada oturmaya devam ederken tek istediğim elimden geldiğince onu incitmekti. Aşık olduğunuz birinin sizden iğrendiğini söylemesinden daha yaralayıcı ne olabilirdi?

Ancak onda tahmin ettiğim gibi bir etki bırakamadım. "Keyfin bilir." diye mırıldanıp kan torbasını birkaç adım uzağıma bıraktı ve hızla mahzenden çıktı.

Aklım almıyordu. Teo'nun bir anda bu kadar değişebilmiş olmasına anlam veremiyordum. Bana karşı bile bir duvar gibi ifadesiz kalabiliyordu.

"Bunu yapmasının bir sebebi olmalı." diye mırıldandım. Beynim, Teo'nun bize ihanet etmiş olabileceğini kabullenmek istemiyordu. Daha doğrusu, Alex'e ihanet etmiş olabileceğine inanmak istemiyordum.

İnsan, aynı kanı taşıdığı birini nasıl sırtından vurabilirdi?

"Sebebi falan yok." diye kestirip attı Alex. Sesi oldukça ürkütücüydü. Zincirlerden kurtulmayı başarsa evi başlarına yıkacak gibi görünüyordu. Ki, bunu yapabileceğini biliyordum. "Ama bana, onu öldürmek için iyi bir sebep vermiş oldu."

Bu sırada Vera bir büyü kitabı ve siyah bir kaseyle geri döndü. Büyüyü bozacak olması kalbimin korkuyla çarpmasına sebep oluyordu. Ancak zincirle bağlıyken onu durdurabilecek bir şey yapamazdım.

İçgüdüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin