2. bölüm / kahkaha.

1.7K 463 0
                                    


bir gün hepimiz öleceğiz. ve şimdi hissettiğimiz, duyguları veya anıları bir daha böylesine hiç yaşayamayacağız.

siz hiç ömrü boyunca hep mutlu olan bir insan gördünüz mü? ya da kavga gürültülerin yanından selam vermeden geçen çiftler? ben hiç görmedim. en özenildik insanların bir derdi veya sıkıntısı vardır. kimisini bilirsin... çünkü paylaşmıştır seninle. kimisinin de içinde sakladıklarını bilmediğin için "seni böyle tahmin etmiyordum, beklediğim gibi çıkmadın" diye bir tavır içinde olabilirsiniz. aslında olay bu da değil tabii ki. ama öyle bir konuşması vardı ki? bülbüller gülle meşki keser, yağmur daha naif tokatlardı toprakları, arabasına abartı egzoz takıp bir bok olduğunu sanan kontak kapatır, yeni açılan marketin anonsunu yapan araç mikrofonunu kapatır sadece onu dinlerdi. derdini anlatsa bile size bir neşe katardı ses tonu. sesinde aşk gizlidir bazılarının. bunu herkes fark etmez. fark eden, hak edemez, hak eden, değer bilmez. neyse, konumuz bu değildi.

gülmenin insana neler kattığını biliyor musunuz? bazen çok ihtiyacın olur ama gülemezsin, bir an veya bir olay beklersin ama gelmez o anlar. sonra hiç umulmadık bir anda bir olayla karşılaşır, basarsın kahkahayı... sana da hiç olmuş muydu? bana olmadı çünkü. eğer olduysa çok rahatladığını hissedeceksin. cidden bak. ben rahatlamadım ama kahkaha atanlar hep öyle söylüyor. insanın içi bir neşe, bir huzur ve bir ilkbahar esintisi içinde oluyor. ben çok ilkbahar yaşamadım ama insanın da içinde açarmış mevsimler. bazı insanlar varmış ki, kar, kış uğramazmış onlara. neyse, konumuz bu da değildi.

bütün her şeyden biraz olsun uzaklaşmak istiyorsanız, gülün. gülmekten ötesini yapanlar kahkaha atabilir. yapamayan, gülmeyi unutanlar, mimikleriyle tebessüm etsinler. yüz felci değillerse de gözleriyle de gülebilirler. bu hepsinden daha bulaşıcı bir gülme biçimidir. hatta öyleleriyle göz göze geldim ki, bana değil, çimene baksa o çok sevdiği papatyalar açardı hemen dallarında. son baharda dökülen yaprakları, düştüklerine pişman eden bir çift göz. dallar, çıplak kaldığından utanır, yaprak yere düştüğüne. öyle güzel bakıyordu ki, denizdeki tsunami şiddeti ne olursa, fark etmez... bir bakışı yeterdi. sadece bir çift göz papua yeni gine tsunamisini önleyebilir, iki binden fazla ölen kişinin hayatını kurtarabilirdi. koskoca pasifik okyanusunu, fethiyedeki ölü denize bile çevirebilirdi o gözler. o kadar güzel bakardı ki gözleri, gülünce resmini Da Vinci bile çizemezdi. neyse, konumuz bu hiç değildi.

asıl mesele, gülmek veya gülmemek. işte bütün mesele bu. sen gül! hiç ağlama. ağlama ki fazla sulanmaktan ölmesin çiçekler. göz yaşların toprağa değer, toprak filizlenir, filizler ormana, ormanlar ağaca, ağaçlar insana, insan bahçıvana, bahçıvan şoföre, sen de bana dönmeli yurdumda. konu yine saptı, olay bu değildi.

gülmeye ihtiyacı vardı insanın. sadece insanın değil, bir kedinin bile. hatta insanlara sözde hakaret ederek ismini kullandığınız köpeklerin bile. köpeğe bazen çok hakaret ettiklerinizi işittim, yapmayın! tepki veremeyen bitkilerin bile. çünkü doğadaki tüm canlıların gülmeye ihtiyacı vardır. o yüzden gülün lan "huufhusfdnesdyufhuazsdua" diye. pek gülmediğimiz için nasıl yazılacağını da unutmuşuz, onu fark ettim şimdi de. iyi ki smile (gülücük ikonları) şeysilerini çıkardılar. yoksa tanımayan birisine gülecek olsan "bu hangi kabilenin atı?" diye karşıdaki ikileme düşebilir. gülmek deyip, geçmemek lazım. sen bir gülüyorsun bütün vücudun kimyasal tepkimeye örnek gibi tepkimeye giriyor. enzimler, bilmem bir şey bezleri, o hormonlar, bu hormonlar el ele horona tutuşuyorlar. organlarından bazıları normal işleyişi için faydalı olan hormonları ve serbest enzimleri salgılamaya yardımcı oluyor. öyle olunca da bağışıklılık durur mu? yapıştırıyor sistemini canlandırmaya. bir gülüyorsun antihistaminikler vücudu uyarıyor hemen. antibiyotik gibi görevleri olan t-hücreler hemen devreye giriyor "hoop" diye. insanı strese sokan diğer görevli kortizol, epinefrin ve dopac gibi bazı hormonların anasını ağlatıyor gülmek. azalıyorlar git gide, eksiye çöküyorlar. kan basıncın çıktı, hipertansiyon gibi sorunların mı var? gülsene anasını satayım? onların hepsine birebir deva. kan şekerin olur olmadık yerde tatsızlık yapıyorsa sen yine gül! ona bile iyi geliyor. ne işin var ilaçlarla, şuruplarla, testlerle. gül anam gül. eğer kendin gülemiyorsan seni güldüren veya eğlendiren insanlarla birlikte ol. onlara sıkıca sarıl. o da çok sıkı sarılırdı ama pek güldürdüğü söylenemez. ama sarılınca sana hemde titreyerek... gerisi sakıncalı şarkı sözüne sahip bu şarkı gerçekten çok güzel. her şeye ve herkese rağmen gülmenizi yüzünüzden eksik etmeyin. sizin gülmenize mani olan insanlardan uzak durun. bakmayın doktorların "yağlılardan yeme, abur cubura kesinlikle bulaşma, günden en az bir buçuk litre su tüket, bunun yanında meyve sebzeyi de ihmal etmeyin" demelerine. siz sadece gülmenizi engelleyen insanlardan kaçın, uzak durun, ömrünüz daha da uzun ve bahtiyar olur. evet, konumuz buydu işte.

hepinizi pozitifliğin başlangıcı olan kahkahaya davet ediyorum, ey insanlar! icabet ederseniz o zaman kaldırın elleri havaya, bağırın ulan "ehuehjıehuehuehue" diye! bana sorsanız en son ne zaman böyle güldün diye, hiç düşünmeden derim ki; hatırlamıyorum!

hatırlamıyorum.Where stories live. Discover now