5.9

5.2K 388 63
                                    




Elif

Bölüm

5.9

Ağlamak... Ne zaman bir fayda sağladı? Ne zaman bir çareye derman oldu? Şimdi de aynı şekilde hiçbir işime yaramayacaktı, değil mi? Yine bana hiçbir fayda sağlamayacaktı, değil mi?

Ama buna rağmen...

Avaz avaz bağırmak istiyordum. Sesimin çıktığı kadar bağırıp her yeri birbirine katmak istiyordum. İçimde git gide büyüyen bir öfke vardı. Bu öfkeyi bir bırakırsam biliyordum ki beni bile yok ederdi. Bu yüzden zorda olsa tuttum kendimi.  Yanaklarımı ıslatmak için benimle savaş çıkaran yaşları acımasızca, canımı acıta acıta sildim. Ağlamayacaktım!

Yıkılmıştım. Bunu asla inkâr edemezdim. Kurduğum dünyamın temiz olmadığını her zaman biliyordum. Ama bu başkaydı. Eğer bu duyduğum doğruysa ne yapardım?

Ne yapmam lazımdı?

Bu kalbin acısı geçmeli, duyduklarım yalan olmalıydı. Yoksa toparlanamazdım. O kadın beni yıkmak için her şeyi ama her şeyi yapardı, bunu çok iyi biliyordum. Ama bu sefer ki, içimdeki sislerin çoğalmasıyla doğruluğunu kanıtlıyordu...

Nefes aldım. İçimi çeke çeke, bütün organlarımı yakan bir nefesi çektim. Dinç olmalıydım. Bu gerçek değildi. O kadın yalan söylüyordu. Sırf bizi ayırmak için pis, leş yalanlarını aramızı açmak için kullanıyordu.

Yıkıldığım zeminden ayağa kalktım. Ayaklarımı sürüye sürüye de olsa zorla kendimi koltuğa bıraktım. Başımı arkaya atarak yanan gözlerimi sıkıca yumdu. O ara, göz kapaklarımın arasından bana ihanet eden bir damla yaş yüzüme doğru, beni çileden çıkarmak istercesine süzüldü. Oysa ağlamak bu sefer kesinlikle istemiyordum. Bir yalana inanıp, kurduğum bu yeni hayatı yok etmek istemiyordum. Bu haksızlıktı. Bu bize yapılan berbat ötesi bir kumpastı.

Emir'den bu duyduklarımın doğruluğunu dinleyene kadar gözyaşlarımı akıtmak istemiyordum. Hem akıtsam ne olacaktı? Kendimi paralasam sonuç ne olacaktı?

Koltuğa uzandım ve bacaklarımı kendime çektim. Zihnimde küçükken oynadığımız tıp oyunu oynanıyordu. Her şey susuyordu. Her şey bir çıt çıkacakmış gibi koca gözlerle, ürkekçe ses çıkmasın diye bekliyordu. Ufacık bir sese bakıyordum. O çıksa ben de biriken her şeyi dışa vuracaktım. Bütün hissettiğim sancıyı haykıra haykıra dışa acımasızlığıyla vuracaktım.

Canım yanıyordu. Bunun başka açıklaması yoktu. O söylenen her kelime canımı yakıyordu.

Saatler sonrasında yattığım yerden kalkarak Emir'le ikimize ait olan yatağa yattım. Bütün bedenim buzlarla sarmalanmıştı. Boynum tutulmuş,  karnımda bir ağrı vardı. Aklıma saatlerdir gelmeyen bebeklerime dokundum. Ve dokunduğum gibi elimde bir seğirme meydana geldi. Bu seğirme gerçekle, yaşanılan onca zamanın ortaklaşamadıklarının göstergesiydi.

Ellerimi yanağımın altına koyarak gözlerimi kapattım. Hiç aklıma gelmezdi. Onlar bir trafik canavarının kurbanlarıydı. Ve o canavar, o kişi Emir olamazdı.

Yeniden tıp oyununa başladım. Yeniden sustu zihnimde gezinen sinsi düşünceler. Susacaklardı. Bunu bana borçlulardı...

Döndüm durdum. Boş yatakta bir üşüyüp, bir terledim. Bir gözlerimi kapadım, bir açtım. En sonunda sol kolumun üstüne yatarak dışarıdan içeriye süzülen sabah güneşine baktım. Gözlerim uykusuzluktan dolayı can çekişiyordu. Yanan gözlerimi pes ederek kapattım. Belki sızardım. Belki aklımdakilerin gerçek olmadığını idrak edebilirdim.

Karanlığa KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin