Haklıydı. Söylediği her şeyde haklıydı belki ama o da benim annemdi. "Yine de ona kızma." Dedim kucağına kıvrılıp. Ağlamam durmuştu ama iç çekişlerimi engelleyemiyordum. "Onun o son halleri gözümün önünden hiç gitmiyor. Ben de onu çok suçladım, ona çok kızdım ama o benim annemdi Yağız, bana bakan, büyüten, babamın ardından yaralarımı saran yegâne insandı. Yanlış kararlar verdi belki ama beni yine de hiç bırakmadı. Hep hasta ve psikolojimin bozuk olduğuna inandı. Kendince tedavi olmamın daha doğru olacağını düşündü sanırım bilmiyorum. Eymen'in yönlendirmeleri doğrultusunda çok yanlış şeyler yapsa da ona olan kızgınlığım zamanla geçti. Belki de aklımda kalan son görüntüleri kazadan sonraki görüntüler olduğundan ona kızamıyorum. Bir görseydin Yağız." Dedim kollarımı gövdesine daha sıkı sararak. "Son birkaç ayında felçliydi, yemeğini bile kendi başına yiyemiyordu. Bir kaç defa Eymen'i onun yakınında ona eziyet ederken yakaladım. Ona bile engel olacak gücü yoktu. Aciz bir kadına eziyet edecek kadar vicdansız bir adamdı Eymen inanabiliyor musun, zaten annem o olaydan sonra çok da yaşamadı."

"Bunları hatırlayıp üzülmen için söylemedim güzelim."

"Hiç unutmadım ki. Kâbuslar unutmama hiç fırsat vermedi zaten. Hem daha önce kimseyle bu konuyu konuşmadım, konuşamadım."

"Biliyorum." Dedi fısıltıyı andıran sesiyle. Yatağın baş kısmına yastıkları koyup sırtını oraya verdi. "Gel buraya bakalım." Diyerek beni gövdesinin üzerine çekip omzuna yatırdı. "Anlat bakalım nasıl bir çocukluk geçirdin? Babanla aranız nasıldı?" diye sordu. Muhtemelen daha fazla üzülmemem için konuyu değiştirmek istemişti.

"Babam." Dedim duraksayarak. Gözümün önünde o güzel yüzü belirince birden gözlerim doldu. "Benim kahramanımdı. O vefat etmeden önce çok mutlu bir aileydik. Bana hiç kıyamazdı, mutlaka annemle bize zaman ayırır, ortak bir şeyler yapmamızı sağlardı. Bana çok düşkündü, annemede düşkündü ama bana karşı bir başkaydı sanki. Ufacık bir yerim kesilsin hemen panikler üzülürdü. Bana kıyamazdı hiç tabi ben de ona kıyamazdım. Başıma gelenleri bilse kahrolurdu." Dedim soluklanarak. Yağız'ın elleri saçlarımda dolaştıkça mayışıyor ama aksine daha da çok konuşmak istiyordum. "Annem, hep babamla bir olduğumuzu ve onu dışladığımız söyleyip bize takılırdı. Çok severdi babamı annem. Çok aşık olmuşlar zamanında, sıfırdan yapmışlar her şeylerini. Bana hep 'Benim kızım hiçbir şeyden mahrum kalmayacak ama her şeyin de kıymetini bilerek yetişecek.' derdi. Öyle de yetiştirdi gerçekten. Varlıklı bir aileydik ama mahalledeki kedi köpeğin bile karnının doyduğundan emin olmadan yatağa girmezdik. Çok mutluyduk Yağız, o zaman ne kadar mutluysak babamı kaybettikten sonra da bir o kadar mutsuzluk yağdı üzerimize. Ben ergenliğe girmek üzere olan genç bir kızdım, duygularımı o kadar uçlarda yaşadım ki intihara teşebbüs ettim inanabiliyor musun? Babam olmadan her şey o kadar boş ve anlamsız geliyordu ki. Keza annem de ne yapacağını şaşırmıştı, babamın acısına mı yansın, benim sorunlarımla mı uğraşsın bilemedi. Acısını bile yaşayamadı, yaşatmadım. Belki de tüm bunlarla tek başına mücadele edemeyeceğini anladığından evlendi bilmiyorum ki. Tek bildiğim; onu, hiçbir zaman babamla olan hayatındaki kadar mutlu ve hayat dolu görmediğim." Esneyerek Yağız'ın göğsüne iyice yattım. Neredeyse gözlerim kapanmak üzereydi.

"Mutlu bir ailede dünyaya gözünü açmak ve büyümek çok büyük bir şans güzelim. En azından bunun nasıl bir şey olduğunu biliyorsun. Bu açıdan ikimiz de çok şanslıyız. Senin anlattıkların o kadar tanıdık geliyor ki beni bir an kendi çocukluğuma götürdün. Böyle sevgi dolu bir yaşamın kayıpları, bir anda olunca sonuçları da çok acımasız oluyor. Senin o dönemlerde intiharı düşünecek kadar psikolojinin bozulması çok normal. Çocuktun, ergenliğe girmek üzereydin ve hayatının merkezine oturttuğun kişiyi- babanı- kaybetmiştin."

HIRÇIN GÜVERCİNWhere stories live. Discover now