🐅

20 1 0
                                    


"Vallahi yok, billahi yok...Arıyorum arıyorum yok... Koskoca iki üniversite bitirdim.Üç yabancı dil bilirim. İkisini okulda, birini dil dile değer dedilerdi öyle öğrendim. Tam zamanlı kurumsal bir yogiyim. Her sabah platesimi yapar, lattemi alır işime giderim.Oradan evime, evimden kafeye, bazen bir açılışa haftasonları genellikle bir bruncha, yazları Çeşmeye, kışları da Roma'ya...Karın kaslarım için chia tohumunu selülitlerim için yeşil çayımı eksik etmem, O home parti senin bu home parti benim gezerim.  Instagramdaki ki takipçilerim bile organik benim...Anlamadığım neyim eksik,neden böyle bu kaderim" dedi ve çay lattesinden bir yudum alırken üzüntülü gözlerle  bana bakıp:
-Bunun tarçınını az koymuşlar! diye çemkirdi...
Karşımda duran bu bir nevi Süper Kahraman'ın iş falan aradığını düşünüyorsan yanılıyorsun.
Kendisi koca arıyor ve neden burada oturduğumuzu anlamadığım sıkışık,yılışık bir kafede konuyla ilgili dert yanmakta kendisi...
Bu semtin kafelerinin bu kadar methediliyor olmasını oldum olası anlamam. Küçücük, depodan bozma bir iç mekanda tahta sandalye ve çivisi sallanan masalarda oturmuş; sırf evdeki kıymalı makarnalara süslü adlar takıldığı için deli paralar ödeyen insanlarla dolu buralar. Hatta birazdan içtiğim karpuz suyuna " frozen" adı altında doğudaki bir çocuğun iki günlük okul harçlığını gömeceğim için çok mutsuzum. Mutsuzluğum her metropol kadını gibi şuursuzluğuma engel olamıyor...
Havada bir sıcak ki sorma.Ortalıkta dolaşan sinekler ve bilumum yer haşeratından ayaklarımı korumam lazım.Ben böyle zalim şeylerle boğuşurken bizimki:
-Yedikocalı Hürmüz'den yedi kedili gürbüz noktasına evrimleşmeden acilen kendime birini bulmalıyım.diye devam etti sözlerine.
  Bir anda kendimi bu evrimleşme sürecinin herhangi bir evresinde var mıyım acaba diye düşünürken buldum?!  Oturduğumuz bu semt böylelerini barındırıyor olmalıydı... 
Durumun vahimliğinden kurtulmak için konuyu değiştirmeye çalıştım.
-Geçen gün gittiğim caz konseri çok güzeldi.Adam performansını doğadaki seslere birleştirmiş.
-Yaaa şimdide tarçın  yerine çikolata tozu dökmüşler diye bağırdı.
.Konuşmamla pek ilgileniyor gözükmüyordu. Ne olursa olsun konuyu değiştiremeyeceğimi anlamıştım. Madem son sürat gidiyoruz bari frene  basayım dedim ve atladım :
-Biliyormusun dedim.
-Bende "Çalıkuşunda ki Feride sendromu" var.
-O ne ayol ?dedi
-Her gün yeni bir sendrom uyduruyor şu yaşam koçları
-Onu yaşam koçu değil ben uydurdum.dedim
-İlk okuduğum kitap oydu ve oradaki hatun ,aşık olduğu adama kötü davranıp ondan kaçıyordu. Bende aşk herhalde böyle birşey deyip ne zaman birinden hoşlansam ondan kaçıp ona kötü davrandım.
-Iyi halt ettin !dedi.Gözleri sıcaktan kısılmış bir kedi yavrusu gibi bakarken:
-Zaten sen hep nasıl desem,biraz "değişik" birisin...
Haydaaaa hangi ara öldüm de gömüldüm haberi olan var mı ?Ben kızı rahatlatayım derken, O benim selamı okutuyor a dostlar.
Dudaklarını yapmacık bir üzüntüyle büzüştürürken:
- Hadi senin yalnızlığını bir sendroma bağladık benimkini nereye koyacağız? diye sordu.
Tam konuyla ilgili "değişik"şeyler söyleyecektim ki,
-ayyy geldi benim ki ! diye bağırdı  heyecanla ...
    Benimki adı altında beyan edilen adama bakmak için kafamı çevirdim. Karşımda kaslı bedenini solaryumlu teni ile örtmüş, beyaz ötesi dişleri ve alna dökülen parlak ve ipeksi saçlarıyla ,adeta modern çağ prensi olan bir abimiz duruyordu....
   Bu tip abiler ortamın en popüler adamlarıdır ve çevrelerinden insanlar hiç eksil olmaz.O da her popüler birey gibi kendisiyle selâmlaşmak isteyen gürûhu İle haşır neşirdi zaten ve muhtemel bu yüzden bizimkini farketmeden, girdiği  kafeden aynı eda ile çekip gitti.
  Bu sıcak yaz gününde arkadaşımın yüzünde asılı kalan gülümsemeyi karnında ki gaz sıkışması ağrısıyla birleştirip:
--offff üşüttüm  herhalde ! deyişine inanmış gibi yaparak sordum:
-Kim bu ?
-Bizim yoga grubundan dedi. Model ve oyuncu.Geçen gün Facebook tan ekledim o da fotoğrafımı beğendi bende onunkini beğendim. Beni beğendiğini biliyorum ama herhalde kalabalıktan farkedemedi.
-Seni beğendiğini düşündürten başka şeyler oldu mu diye sordum ?
-Olmaz mı dedi .
-Fotoğraflarının altına yaptığım yorumları beğeniyor ve gülücükle karşılık veriyor...
"Kızım sen hangi ara bu kadar Brokoli beyinli oldun?" demek istedim ama diyemedim. Onun yerine:
-Bence bu kadar yüz verdiğin yeter birazda peşinden koştur ilgilenme dedim.
   Doğrusu keyfimi bozmaya hiç niyetim yoktu. Bu da gerçekleri yüzüne açık açık söylemek yerine oyuna devam etmek için iyi bir sebepti.
Özlü bir sözle konuya kaldığımız yerden devam ettim:
-Zaten Erkek dediğin bumerang gibi. Ne kadar hızlı fırlatırsan o kadar çabuk sana geri döner..
  Allahım bunu gerçekten söylemiş olamam ama karpuz suyunu da çok severim ve lütfen affet şimdi keyfimi hiç bozamam.
      Planım işe yaramıştı bizimki benden aldığı gazla çocuğa bundan böyle nasıl ilgisiz alakasız davranacağını onu nasıl peşinden koşturup yalvartıcağını hararetle anlatmaya dalmıştı ki hikayemizin beyaz atlı prensi yanında bir yetmişlik enfes bir sarışınla kafe den içeri daldı.Adam hatunu ince belinden vantuz gibi kavramış öpücük yağmuruna tutmakla meşgulken; bu içler acısı manzara karşısında şoktan kasılmış bedeni ve yuvalarından çıkmış gözleriyle onları izleyen arkadaşımı farkettim ve can havliyle atıldım :
-Amaaaan kızım boşveeeer
-Ceylan gibi kızsın sana Aslan mı yok !
    Biz böyle iki hatun, geberesice bir sıcağın altında otururken....

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 06, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

CEYLAN GİBİ KIZSIN SANA ASLAN MI YOKWhere stories live. Discover now