Sandık

14 3 0
                                    

Umut artık o gün sarı montlu pisliğin bahçesine ne gömdüğüne emindi. Hasan'ı öldürüp gömmüştü, bunun başka açıklaması olamazdı. Bilgisayarda yazılı adresi görünce 30 saniyelik geçirdiği şokun ardından güçlükle açabildiği çenesiyle ''Burası benim oturduğum evin adresi.'' diyebilmişti. 

Herkes şok olmuş vaziyette Umut'a bakakaldılar. 

-''Yakın zamanda sana gelmiş miydi Umut. Belki telefonunu sende unutmuştur.'' dedi Çağla.

 Keşke öyle olsaydı diye geçirdi içinden Umut. Keşke bahçeme gömülen şeyi görmeseydim. Keşke o pislik adamla konuşmasaydım. Keşke hepsi bir kabus olarak uyansaydım uykumdan diye düşündü. Sahi şimdi polise o gün yaşadıklarını anlatmalı mıydı? Yoksa erken miydi? Bir yandan Çağla'ya cevap vermeye çalışırken diğer yandan da bunları geçiriyordu kafasında. Yanlış bir şey yapmaktan korkuyordu. O yüzden erken davranıp söylemek istemedi o gün yaşananları.

-''Hayır Çağla Hasan benim evime hiç gelmedi ki. Şuan bende çok şaşkınım.''

Karakoldaki polis memurları daha fazla vakit kaybetmeden adrese gitmek için yola koyuldular. Tabiiki diğerleri de peşlerinden gittiler. Bir polis memurunun elinde telefondan gelen sinyalin tam noktasının gps bilgileri yazılıydı. Apartmanın girişinde herkes Umut'un evine doğru ilerlerken polis memuru elindeki gps aletine bakarak ''Eve girmeyin, apartmanın dışında bir yerde telefon sinyali'' Dedi.

Umut hiç şaşırmamıştı artık çok sakindi. Ne ile karşılaşacağına çok emindi. Polis memuru apartmanın bahçesini dolaştı ve bir noktada durup ''Sinyal buradan geliyor!'' Dedi. Ve tabiiki o nokta sarı montlu pisliğin kazdığı noktaydı. Herkes şok olmuş vaziyette toprağa bakakaldı. 

Mine ''Nasıl yani ben anlamadım şimdi topraktan mı geliyor sinyal'' Dedi. Polis sakinleştirmeye çalışarak ''Kazı yapmamız gerekiyor hanımefendi'' Dedi. Ve apartman sakinlerinden birinden buldukları kazma ve kürekle kazıya başladılar. Yaklaşık 5 dakikalık kazının sonunda Umut artık Hasan'ı göreceklerine eminken topraktan küçük bir mücevher kutusu çıktı. Hızlıca açıp baktıklarında ise Hasan'ın telefonunun orada olduğunu gördüler.

Bu işe en çok Umut sevinmişti. Herkes olanları anlamlandırmaya çalışırken Umut istemsizce sırıttı. En azından Hasan'ın orada gömülü olmaması bile iyi diye düşündü. Ama telefonun Umut'un evinin bahçesinden çıkmış olması bütün gözleri Umut'a çevirecekti. Peki şimdi anlatmalı mıydı bildiklerini?

Mine ve Ekrem şaşkınlık içerisinde kalmışlardı. ''Telefonun kutudan çıkması ne demek memur bey? Oğlum nerede?'' Dedi güçlükle Ekrem.

''Beyefendi inanın bizde anlamadık. Neler olup bittiğini öğrenmek için elimizden geleni yapacağımıza emin olun'' Dedi polislerden bir tanesi.

Mine: ''Biri bizimle oyun mu oynuyor. Telefonu sandığa koyup toprağa gömmek de ne demek. Oğlumu kaçırdılar kesin ahh Allah'ım sen yardım et'' Mine ve Ekrem'in feryatları herkesin uzunca bir süre beyinlerinde yankılanacaktı...

 Umut iki tane ağrı kesici içmesine rağmen geçmeyen baş ağrısıyla evinde uzanıyordu. Herkes evine dağılmıştı. Hepsi için zor bir gündü. Cevaplanamayan sorular, Hasan'ın hala ortalıkta olmaması, telefonun kutudan çıkması... Umut bu bulmacayı düşünürken çalan kapı ziliyle irkildi ve birden attı kendini yatağından. Usulca kapıyı açtı ama kimse yoktu. Tam kapıyı kapatacakken fark ettiği yerde bir sandık fark etti. O sandık bugün topraktan çıkardıkları sandığın aynısıydı. Kalbi yerinden fırlayacak gibi atarken bir solukta kutuyu alıp kapıyı kapattı ve kutuyu hızlıca açtı. İçinden çıkan not o günün son bombasıydı.

''HASAN'IN NEREDE OLDUĞUNU MERAK ETMİYOR MUSUN''

Belirsiz TakipçiWhere stories live. Discover now