Kafamı gömdüğüm masadan kaldırıp derin bir nefes aldım. Leyla bana, ne olduğunu anlamak ister gibi bakarken onu umursamadım. Sadece gülümsedim. 

"Delirdin mi?" diye sordu hoca konuştuğunu görmesin diye, eliyle ağzını kapatarak.

"Evet."

"Bazen beni gerçekten korkutuyorsun." 

Omuz silktim. Ders bittiğinde, olduğum yerde gerinip kafamı sınıfa girenlere çevirdim. Sırasıyla, Furkan, Egemen, Baran ve Rüzgar içeri girdiğinde, bakışlarım tek tek hepsinin yüzünde gezindi. Sadece Egemen ve Rüzgar'la göz göze geldim. Tek kaşımı kaldırıp daha dikkatli bir şekilde baktım. Rüzgar bu hareketime hafifçe gülümseyerek karşılık verdi, Egemen ise benim gibi tepkisiz bakıyordu. 

Sonra gözlerimi kaçırıp Leyla'ya döndüm. "Kantine gidecek misin?"

Başını olumsuz anlamda salladı. "Hayır."

"İyi, çekil o zaman." dedim sıradan çıkmak için ayağa kalkıp. Bedenini yana çevirip bacaklarını sıradan çıkardığında, sıradan çıktım. 

Tam sınıf kapısından çıkmak üzereydim ki, Egemen'in sesi ile durup ona döndüm. "Temmuz."

"Egemen?"

"Ne alacaksın?"

"Kahve." 

"Bana da alsana." dedi sırıtarak. 

Göz devirdim. "Sen git, bana da al." dedim aynı şekilde sırıtarak. 

"Emrin olur kedicik." dedi alayla. Sonra da kalkıp sınıftan çıktı. Göz devirip arkasından çıktım ve sanki o orada yokmuş gibi yanından geçip kantine indim. Şaşırtıcı bir şekilde sıra yoktu.

Hızlı adımlarla gidip, "Bana bir tane kahve versene." dedim suratsız kıza. Kız bana, 'yalvar' der gibi bir bakış attığında, sinirle elimi tezgaha vurdum. "Yemin ederim müdür falan tanımam, dağıtırım sıfatını." 

Kız kaşlarını çatıp bir adım gerilerken Egemen araya girdi. "İki tane şekersiz ver." dedi, bana tepeden bakarak. Kız ona iki tane kağıt bardak uzattığında, birini almadı. Ben de almadım.

"Kağıt bardak istemiyorum." dedim huysuz bir çocuk gibi sızlanıp.

"Ver kupanı o zaman!" diye cırladı sevimsiz kız. Dişlerimi sıkıp sakinleşmeye çalıştım. Kupa çantamdaydı, çantam sınıftaydı, sınıf epeyi uzaktaydı... 

Egemen gülerek bana bakıyordu. Ona ters bir bakış attığımda, dudaklarını birbirine bastırdı. "Telefonun yanında mı?" diye sordum. Telefonum da sınıftaydı. Başıyla onayladığında, "İyi, ara da arkadaşlarından birisi Leyla'ya söylesin, çantamda kupa var, onu getirsin bana." dedim.

Bir şey söylemeden dediğimi yaptı. Birkaç dakika sonra Baran elinde mavi kupayla yanımızda belirdiğinde, neredeyse mutluluktan ikisine de sarılacaktım. Ama sarılmadım. Kupayı Baran'dan çekip sevimsiz kıza uzatmakla yetindim. 

"Rica ederim. Önemi yok ya. Ne demek, ben her zaman böyle karşılıksız iyilikler yaparım zaten. Hiç sorun değil gerçekten, bir kupa için üç kat indim alt tarafı, lafı mı olur? Ah, bana da mı kahve ısmarlamak istiyorsun? Yok yok, hiç gerek yok. Israr etme Temmuz, benim yerimde kim olsa, o üç katı inerdi. Kendini kötü mü hissedersin? İlla bir teşekkür etmek mi istiyorsun? İyi, madem çok ısrar ediyorsun, bir üçü bir arada ısmarla bari."

Baran'ın nefes almadan sıraladığı cümleleri dinlerken ağzım beş karış açılmıştı. Egemen de en az benim kadar şaşırmış bir halde Baran'a bakarken, Baran sırıtıp kızdan bir kahve daha istedi. Tepki vermeden izliyordum yaptıklarını. 

"Kardeşim." dedi Egemen kaşlarını kaldırıp. "Ses tellerini seveyim senin."

Şaşkınlığımı zor olsa da üzerimden atıp yüzümü buruşturdum. Az önce Baran kendine kahve mi ısmarlatmıştı? Kafamı onaylamaz bir biçimde iki yana sallayıp göz devirdim. Kahvelerin parasını Egemen ödemişti. Israr etmiştim ama dinletememiştim. Sonunda omuz silkip kabullendim. Kahvelerimizi alıp sınıfa döndüğümüzde, zil çalmıştı. Sırama geçip vakit kaybetmeden telefonumu aldım elime.

Belkileresıgınanadam: Affedildim değil mi?

Belkileresıgınanadam: Umarım affetmişsindir.

Belkileresgınanadam: Yoksa o Berat'ı bu defa cidden geberteceğim.

Belkileresıgınanadam: Hadi affettim de.

Renklerindenarınankadın: Affettim.

Renklerindenarınankadın: Zaten, insanlar gölgelerine küsemez ki.

Belkileresıgınanadam: Küsseler bile, gölgeleri sahiplerini asla terk etmezler ki.

Renklerindenarınankadın: Zaten, gölgeleri terk ederse, o insanlar çıplak kalır ki.

Belkileresıgınanadam: Gölgeler, kendilerine ev sahipliği yapan bedenlere mahkumdurlar.

Renklerindenarınankadın: Ve bazı bedenler, yalnızca gölgeleri ile yaşarlar.

Belkileredıgınanadam: Sen, gölgesinin aşık olduğu muhteşem bir bedensin. 

Belkileresıgınanadam: Seni seviyorum.

Belkileresıgınanadam: İyi ki. 

🍒

TEMMUZ |TextingWhere stories live. Discover now