"Yeter artık, yoruldum!" diye bağırıyorum ama sesim çatallaşmış olacak ki kaba çıkıyor. Sonra ağlamamın etkisiyle geçmeyen bir düğüm hissediyorum boğazımda.
Nefesim kesilene kadar ağlamak istiyorum yine. Şarkı biterken dayanamıyorum buna ellerimi sertçe yere vuruyorum, bileğim acıyor aldırmıyorum, bedenim beni bile  taşıyamıyorken ruhumu hissedemiyorum.

Ellerimin kan revan içinde olduğunu görürken bileklerimdeki sargıları açmaya çalışıyorum, beceremeyince sessizce sövüyorum buna.

"Ben bittim,eğer ölmek buysa yaşarken öldüm beynimin hücreleri işlevini yitirmeden."
bunu dediğim anda yüzümde hafif bir gülümsemeyle anılar hafızamda canlanıyor.

Babam doktordu,mesleğinde ilerleme kaydediyordu geçen zamana oranla. Meslektaşları tarafından saygıyla karşılanıyordu ondan bahsedilirken bile yüzlerinde bir gülümseme beliriverirdi.Bazen çalışma odasına gizlice girip kitaplarını okumaya çalışırdım. 12 yaşında okumayı söktüğümden yıllar sonra tıp kitaplarına merak sarmıştım, inanılmaz derecede haz veriyordu bu kitaplar bana.

Hastaneye ne zaman gitse
"Baba, beni de götür." diyip elinden tutardım.
"Loya, geç kaldım kızım yetişmem gereken bir ameliyatım var." derken bile yüzünde gülümseme eksik olmazdı. Her zamanki gibi onu benden kurtaran bir meleği olurdu ve beni de koruyan.
Her şeye rağmen korurdu beni bu sefer babamı benden korumak isterken:
"Loya babanı  rahat bırak kızım geç kaldı zaten." derdi annem.
Ben de yalancı bir üzüntüyle dudak bükerek "Peki, baba git." derdim.
Sonrasında da annem beni kucaklardı.

Günler böyle geçerken o gün gelip çattı. Tarihini sanki bugünmüş hatırlıyorum. 14 Temmuz 2014 hayatımı bir anda cehenneme çeviren ve yaşayan tarafımı son kırıntılarına kadar yiyip bitiren gün.
O gün tüm sakinliğiyle başlamasına rağmen içimde tuhaf bir his vardı,suratım düşüyorken kimseye de bir şey diyemiyordum. Annem bunu farketmiş olacak ki;
"İyi misin kızım ?" diye sormuştu endişeyle.

"Bilmiyorum anne,içimde çok kötü bir his var sanki bugün bir şey olacak gibi. Canım buna çok sıkılıyor."

"İyi hissetmeye çalış kızım belki kötü bir şey olmaz. Hadi gidelim, baban bizi aşağıda bekliyor çok beklettik amcanlara da geç kalacağız." diyerek kapıyı kapatıp arabaya bindik. Amcam babam yerine koyduğum tek insandı babamdan sonra, belki de onsuz yapamıyordum.

Biraz yol aldıktan sonra radyodaki şarkılara eşlik etmeye başladım annemler de benim bu halime gülüyorlardı. Bir ara "Kördüğüm" diye bir şarkı çalmaya başladı, o anda gün boyu peşimi bırakmayan his tekrar geri geldi, annemlere belli etmek istemediğimden dinliyormuş gibi yaptım.

Böyle devam ederken birden önümüzde son süratle gelen bir araba ve içinde el kol hareketi yapan bir sürücü belirdi. Babam frenlere basmaya çalıştıkça sanki bunu bilmiş gibi gelen araba hızlanıyordu, babamın öyle yapması pek işe yaramıyordu. Önce annem sonra babam sırasıyla suratlarında korkunç bir ifadeyle;
"Seni seviyoruz." diyip önlerine döndüler. Acı bir fren sesi sonrasında benim çığlığa dönüşen bağrışlarım,
hatırladığım son şeyler bunlardı.

Bayılıp kalmış olacağım ki gözlerimi babamın doktor olduğu hastanenin sedyesine uzanmış şekilde buldum kendimi, kalkmaya çalışırken elimdeki serumu farkettim.
Serumu sinirli bir şekilde çıkartmama rağmen yerimden kalkamıyordum bedenim beni dinlemiyordu, doğrulamıyordum bile.

Odaya giren hemşire uyanıp uyanmadığımı kontrol ederken serumu çıkarttığımı farkedecek ki:
"Doktor Bey, hastamız kendine geldi ama serumu kendi çıkartmış." diye endişeyle seslendi.

Kapının açılmasıyla babamın en yakın dostu Ali Amca belirdi.
"Kendine gelebildin demek, Loya." buruk bir gülümseme vardı yüzünde.

"İyi gibiyim, beni boşver de annem ve babam nasıl Ali Amca iyiler mi?" diye sorular sormaya başladım. Sormamla beraber yüzü düştü, sanki ağzı düğümlenmişti cevap veremiyordu bana. Ona aldırış etmeden yoğun bakım ünitesine doğru koştum.
Herkes vardı orda tanıdığım ya da hayal meyal gördüğümü sandığım insanlar da.

Hepsine teker teker sorduğum halde kimse bana bir şey demiyordu sadece gözlerinde yaşlar vardı. Soluma bakınca amcamı gördüm ne işi olabilirdi ki burda ona sormaya başladım.

"Amca neler oluyor burda?"

"Loya... Ben..." dediği anda kendini tutamayıp sustu, susarken de ağladı. Ağladı mı gerçekten ilk defa görüyordum, etrafıma bakınınca koskoca adamlar bile ağlıyordu.

"N'olur... N' olur lütfen bir şey olmasın." diye dua ediyordum ama yerimde duramıyordum. Tam o anda kapı açıldı başını önüne eğmiş doktor göründü.

"Üzgünüm, ama hastaları kaybettik.. kaybettik... Başınız sağolsun." der demez dizimin bağları çözüldü yere kapaklandım, o sözler kafamda tekrarlanmaya başladı.

"Gerçek miydi bunlar? Sahiden öldüler mi yoksa? Yok olamaz hayır." diye diye kendimi yerden yere atıyordum. Resmen ölü gibiydim, sesli bir şekilde ağlamaya başladığımda herkes başıma toplanmıştı, betim benzim atmıştı.
Sırtımı sıvazlayanlar, bana sarılanlar derken kendimi kaybediyordum.

"Loya, ben yanındayım her zaman. Ne olursa olsun ben burdayım." diyen amcamın sesi kulaklarımdaydı. O da yere oturmuş bir şekilde bana sarılmıştı. Gözlerim kan çanağı şeklindeyken ona bakıp fısıltıyla;
"Amca, artık annem babam yok,biliyor musun ben kimsesiz kaldım..." demiştim. Buna dayanamayıp ağlamaya başladı tekrar. O anda her yer bulanıklaşmaya başladı bayılmıştım gene, kendimi sedyede bulmuştum, sakinleştirici yapmış olacaklar ki kıpırdayamıyordum. Bir tek yanaklarımdaki yaşları hissedebiliyordum.

Canım yanarken ölmeye başlıyordum şuan, lanet olsun ki o hatıraların gözümde canlanması tekrar kendimi yitirmeme neden olmuştu. Üzerinden günler, aylar hatta yıllar geçse bile hala aynı günkü gibi acı veriyordu bana. Tenimi, ruhumu öylesine tüketen acı geçmiyordu.

"Neden böyle Tanrı'm, lütfen... Lütfen bir mucize olsun. Sadece bir mucize olsun." diye yalvarıyorken sesim fısıldıyormuşum gibi çıkıyordu. Ama biliyorum ki o beni duyardı, ailemden öğrenmiştim bunları. Hala ellerimi yere vuruyordum acımalarına rağmen ama galiba bilincimi yitirmeye başlamıştım ki gözlerim kapanmaya yüz tutmuştu. Etrafta kimse yok derken aniden önümde biri belirdi güçsüzlükle gözlerimi açmaya çalıştım ama olmuyordu.

"Lan ne oluyor burda sen de kimsin neyin var ve neden bu haldesin? ." endişeyle dedi biri...

Yanıma doğru yaklaşırken boynumdaki elini hissediyordum nabzımı kontrol edecekti galiba. Hafif atıyordu ama elinin sıcaklığı soğuk tenimi ısıtmaya yetiyordu. Sorularını tam idrak edemesem de,
"Ben ...ben... iyi değilim." demekle yetindim çünkü o anda gözlerim kapandı, kendimi karanlığa bırakmıştım.

Merhaba :) umarım beğenmişsinizdir. O kadar denememden sonra ilk defa yazmaya karar verdim. Bu kitabı niye yazmak istediğime gelirsek hayatım boyunca iz bırakıp giden sevdiklerime ve diğerlerine ithafen bunca zamana kadar beni destekleyen düştüğüm yerden defalarca kaldıran insanlara özellikle ona yazmak, ayrıca kendi hissettiklerimi ya da yok olup tekrar tekrar ayakta kalmamı sizlere de hissettirmek istedim. İyi veya kötü eleştirilerinizi saygıyla karşılıyorum çünkü sizleri çok seviyorum. Tek hayalim hayatım boyunca kaybedip göğe uğurladığım insanlar için bunu yapmak ve kitabımın okunması. Her yazar için mükemmel bir hayal. Uzattım sanırım galiba ama ilk deneyimim olduğu için maruz görün :)

KARANLIĞIN DİBİNDEKİLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin