Annem hüzünle konuştu.
"Hastane masrafları için Zeynep'im."
Telaşla anneme baktım.Demek biliyordu.
Masrafları ödeyemediğim için annem bu gece burda rehin kalmak zorundaydı. Hastane bana sadece bir gün daha mühlet vermişti.

Üvey babam olacak o adamdan isteyemezdim.
Zaten aylak aylak gezen bir asalaktı. Hem bir kez olsun bile annemi aramamış, gelipte görmemişti.
Gelmesindi zaten! Ondan nefret ediyordum.

Kaşlarımı çatarak annemin elinde tuttuklarına baktım. Babamdan hatıra kalan içinde isimlerinin yazdığı iki alyans ve üzerinde minik bir yonca olan kolyeye ışıl ışıl parlıyordu.

Halbuki annem, o kolye ve alyansları kutsal bir emanet gibi yıllarca o adamdan bile saklamıştı.
Nasıl alırda satardım o kutsal emanetleri. Öleceğimi bilsem asla yapamazdım. Başımı salladım ve cevap verdim.
"Asla anne! Ölsem almam. Onlar sana babamdan hatıra. Koy onları ait oldukları yere!"
Sonra konuşmaya devam ettim.
"Hem ben o işi hallettim. "

Yalandı...
Ama buna mecburdum.
Annemin üzülmemesi gerekiyordu.
Kaşlarını çatarak sordu.
"Nasıl hallettin Zeynep? Al şunları sat. Bana yalan söyleme kızım.
Hem benim için senden daha önemli hiç bir şey yok. Baban zaten benim kalbimde yaşıyor. Bunlar olmasa da olur."

Başımı sallayarak, karşı çıktım.
"O iş tamam. Yarın sabah hastaneden taburcu olacaksın. Sen rahat ol annecim."

Anneme minik bir öpücük verdim. Ve hızla odadan çıktım. Göz yaşlarım yağmur gibi akıyordu ve kimse görmesin diye başımı bile kaldıramıyordum.

Dışarı çıkınca hemen Ömeri aradım. İkinci çalışta telefonu açan Ömerin neşe dolu sesi geldi kulağıma.
"Oy! fındık kurdum beni ararmış! "
Ömer'in sesinini duyunca, içim açıldı. Ağladığımı belli etmemeye çalışarak konuşmaya çalıştım.
"Merhaba Ömer"

Ömer beni ağladığımı sesimden anlayacak kadar iyi tanıyordu. Birden telaşla sormaya başladı.
"Neyin var Zeynep? Nerdesin sen? Neden sesin böyle geliyor?
Nerdeysen hemen bana konum at. Seni gelip alacağım"

Sorularını hızla sıralarken benim konuşmama fırsat bile vermiyordu.
Susmayınca, bıkkın bir şekilde gözlerimi devirdim ve cevap verdim.
"Allah aşkına! Kaçırılmışım gibi panik yapma. İyiyim ben Ömer.
Sadece annemin yanındaydım ve biliyorsun biraz duygusalım bu aralar."

Ömer ikna olarak cevap verdi.
"Peki öyle olsun bakalım!
Ama sen yinede bana konum at.
Gelip seni alacağım. Anlaşıldı mı fındık kurdu."
Hemen gülümsedim. Zayıf ve çelimsiz olduğum için, eskiden beri Ömer bana, fındık kurdu derdi.

"Tamam bekliyorum" dedim ve hemen Ömer'e hastanenin karşısındaki kafenin konumunu atarak ve beklemeye başladım.

Aklım yine o geceye gitti. Kimdi o adam? Sanki gecenin içinden kopup gelmişti. Bana yaklaştığında sanki kokusu rüzgarla burnuma dolmuştu.
Bana bir ormanı anımsatmıştı o ferah koku. İçinde, baharatlı otların olduğu, tertemiz bir orman.
Sessizce iç çektim...

Bunları düşünürken, gözlerimi kapattığımı fark etmemiştim bile.
O an ne yaptığımı fark edince hemen gözlerimi açtım ve etrafıma baktım.
İnşallah kimse beni görmemişti.
Hızla başımı iki yana salladım.
Bu büyülü etkiden kurtulmam hemen lazımdı.

Bu büyü o kadar etkiliydi ki, sadece düşününce bile başımı döndürüyordu...
Yanımda duran arabayı fark ederek yerimden kalktım.
Ömer arabadan inerek, beni sevgiyle kucakladı ve konuşmaya başladı.
"Nasılsın Zeynep? Hadi arabaya binelim de, neler olduğunu bir bir anlat bana."

Sevgiyle Ömer'e baktım.
Çok yakışıklı bir gençti Ömer.
Yeşil gözleri, kumral saçları ve güzel fiziğiyle bir çok kızın dikkatini çekiyordu üstüne.
Üniversite birinci sınıfta mimarlık bölümünü okuyordu. Tatillerde de kafede babasına yardım ediyordu.
Ailesinin tek oğluydu ve göz bebeğiydi.
Adam gibi adam diye bir tabir vardır ya hani.
İşte o Ömerdi...
Ve tam anlamıyla dürüst bir insandı. Onu çok seviyordum.

Aklıma annem gelince hemen Ömer'e sordum.
"Geçen gün bana bahsettiğin iş varya Ömer. Hani benim içinde bir şeyler yapabileceğini söylediğin.
O işe şimdi ihtiyacım var. Sence o iş için hâlâ şansım var mı Ömer?"

Ömer birkaç gün önce bana, ünlü bir otelde düzenlenecek davet için bir geceligine ekstra garson ve mutfak elemanı arandığını söylemişti.
Daveti düzenleyen şirket özellikle bu görevi, üniversitede okuyan ve ihtiyacı olan gençlere vermek istiyordu..Ve bunun için Üniversitede broşür dağıtılmıştı. Karşılığında da oldukça dolgun para vereceklerdi.

Annem için başka şansım yoktu.
Zaten üç gecedir Derin'lerde kalıyordum.
O sarhoş adamla, aynı evde kalmaya tahammül edemiyordum.
Ömer gözlerini yoldan ayırmadan cevap verdi.
"Tabiki Zeynep. Biliyorsun davet bu gece. Aslında üniversiteden bir kız gidecekti ama memlekette kardeşi evleniyormuş. Onun yerine senin adını yazdırdım. Ama yalan yok, zor oldu yani. Göbeğim çatladı ayarlayana kadar. İşin talibi çoktu.
Ama başardım. Hem benim fındık kurdum için değer. Zaten deneyimin var. Garsonluk yapacaksın. Hem bende orada olacağım. Birlikte gideriz."

Bunları duyunca rahat bir nefes aldım. Bu gece o otelde çalışarak, yarın erkenden annemin hastane masraflarını ödeyecektim. Gülümseyerek cevap verdim
"Teşekkürler Ömer. İnan bu iş benim için çok önemliydi. Şimdi beni Derin'lere bırakır mısın? Annem hastaneden çıkana kadar eve gitmeme izin vermedi. "

ÖMER

Bunu duyunca resmen yüzüm ışıldadı. Zeynep'e çaktırmadan gülümsedim. Derin, benim yıllardır içimde yaşattığım çocukluk aşkımdı.
Ama ne yazik ki cesaret edip açılamıyordum Derin'e.

Boğazımı temizledim ve çaktırmadan Zeynep'e sordum.
''Derin nasıl? İyi mi?''

Gülümseyerek cevap verdi.
"Her zaman ki Derin işte.
Biliyorsun pozitif ve kıpır kıpır.
Dersler onu ara sıra zorlasada, iyi yani keyfi yerinde."

Derin bir nefes alarak başımı salladım. İçimde fırtınalar kopuyordu. Ama bir türlü kıza açılamıyordum. Çoğu zaman üniversitenin önünde gizli gizli onu bekliyordum. Beni görmesin diye saklanıyor ve ona bakmadım tadını çıkarıyordum. İkimiz ayrı üniversitelerde okuyorduk.

Zeynep için ise üniverste şimdilik hayaldi. İnşallah o da seneye üniversiteye başlayacaktı.
Aslında o da işletme bölümünü kazanmıştı. Ama üvey babası yüzünden, kaydını dondurmak zorunda kalmıştı. Adam gerçekten berbat bir kişiliğe sahipti. Hüzünle Zeynep'e baktım. Benim güzel kardeşim.
Umarım bir an önce, bütün sıkıntılarından kurtulurdu.

Eve vardığımızda yavaşça arabadan indi ve bana sevgiyle baktı. Göz attım ve onu uyardım.
"Unutma fındık kurdu saat 5'te seni alacağım. 6'da orda olacağız. Davet 7'de başlayacak. Gece saat 12'den sonra da gece klübünde görevliyiz.
Kıyafet alma. Orada verecekler."

Başını salladı elini alnına değinerek bağırdı.
"Anlaşıldı Kaptan!"
Gülümseyerek konuşmaya devam ettim.
"Derin'e selam söyle. Bir akşam çıkıp, birlikte bir şeyler yapalım."

O da gülümsedi ve yürürken cevap verdi.
"Söylerim. Gidelim evet. Hem çok güzel olur. "

Başımı sallayarak, apartmana girmesini bekledim. Sonra bende hazırlanmak için eve doğru sürdüm.

*********

Vee hikayemiz yeni yeni ısınmaya başlıyor..
Bakalım Zeynep otel'de neler yaşayacak🤗🤗🤗
Seviliyorsunuz...

KESKİN (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin