Cevher

865 21 0
                                    

"Abla, gelmeyeceğine emin misin?"

Eşyalarımı çantama koyarken, Cevher yüzüncü kez aynı soruyu sormuştu ve benim ufak çaplı çığlığıma maruz kalmıştı.

"Eminim Cevher, eminim kuzum. Çok özür dilerim ama bu sunum benim için çok önemli. Elimde olsa ilk önce ben gelirdim, biliyorsun..."

"Biliyorum ama kız istemeye gideceğim ve sen yoksun."

İçim burkuldu. Cevher, senelerdir anlaştığı ve deliler gibi aşık olduğu sevgilisi Melike'ye sonunda evlenme teklifi etmiş, olumlu bir yanıt alınca da hiç vakit kaybetmeden düğün hazırlıklarına başlamıştı. En büyük destekçisi bendim. Melike'nin parmağına takacağı yüzükten tut, evlilik teklifinde yiyecekleri yemeğe kadar her şeyi ben planlamıştım.

Kahrolası iş sunumu, tam da Cevher'in kız istemek için Antalya'ya gideceği güne denk gelmişti.

Patronumla bu durumu konuşup başka birinin yerime sunum yapıp yapamayacağını sorduğumda şirkette benden başka kimsenin İtalyanca bilmediğini, benim ille de olmam gerektiğini net bir şekilde cevaplamıştı.

Annem, babam ve Cevher birazdan yola çıkacaklar, Antalya'ya Cevher'in arabasıyla gideceklerdi.

Annemin iflah olmaz uçak ve yükseklik korkusu yüzünden hiçbir şekilde uçağa yanaşılmamıştı. Ankara ile Antalya arası da epey bir sürüyordu. Aklım onlar da kalacaktı.

Aradan geçen yarım saatten sonra bizimkiler hazırdı. Eşyaları arabaya yerleştirmiştik. Üç gün kadar Antalya'da kalacaklar, daha sonra geri dönüp nişan organizasyonu için planlar yapmaya başlayacaktık.

"Varmadan önce en az beş defa arayacağım, haberiniz olsun." Dedim annemi öperken. "Telefonunuzu açık tutun."

"Merak etme bir tanem." Dedi annem. "Cevher kullanacak zaten arabayı."

"Olsun." Diyerek omuz silktim. "Siz yine de dikkat edin."

Babamla da öpüşüp sarıldıktan sonra en sona Cevher kalmıştı. Sırıtarak elimi cebime attım ve kırmızı renkli dikdörtgen kesim, kadife mücevher kutusunu çıkardım.

"Abla bu ne?"

"Bu, görümcesinden gelin hanıma bir armağan!" Diyerek kutuyu açtım ve Cevher'e hediyeyi gösterdim.

Beyaz altından yapılmış, uzun ince zarif bir pırlantalı zincir almıştım. Cevher gördüğü zaman çok beğendi.

"Çok güzel bu. Meleğime çok yakışacak."

Cevher ile sarıldık. "Seni çok seviyorum."

"Bende seni çok seviyorum abla."

Cevher de arabaya bindiğinde, derin bir nefes alarak geriye doğru çekildim. Annem, babam ve canımdan çok sevdiğim, uğruna her şeyi yapabileceğim, kendi öz çocuğum gibi büyüttüğüm kardeşim Cevher, gidiyorlardı işte.

Cevher ile aramızda altı yaş vardı. Yirmi dört yaşında gencecik bir adamdı sevgili kardeşim.

Gerçek aşkını bulduğunda ona yapışmış, "Aman be abla, sen evlenmedin de ne oldu, bari ben evleneyim!" Diyerek, iş bulduktan sonra Melike'yle bir an önce nikah masasına oturmak için harekete geçmişti.

Ablası da geçen ay otuz yaşına basmış, kendisini de kariyerine ve ailesine adamış, üç dil bilen, tercümanlık yapan fakat asıl mesleği Halkla İlişkiler Uzmanlığı olan bir kadındı.

Hayatından gayet memnun olan bu kadın, Cevher sayesinde hayatının en büyük hatasını yapmaktan son anda vazgeçmişti.

Üç yıl kadar önce hayatımda bir erkek vardı. Öyle çok deli divane sevmiyordum fakat çok kültürlü, iyi bir işi olan, beni seven zeki bir adamdı. Beraber üç ay kadar güzel bir ilişki yaşamıştık. Tutku yoktu, en azından benim açımdan. Ama yine de yalnız hissetmiyordum.

EHVENİŞERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin