16.Bölüm: "Mahvolmak"

Start from the beginning
                                    

"Sevgililer ne zamandan beri birbirine oğlum diyor orospu çocukları?" Biraz bağırmış olmalıydım ki Gökdeniz çıplak bir şekilde kapının önünde dikilmişti.

"Oha yavaş!" Demirkan eliyle gözlerimi kapattı. "Sakin ol sevgilim.
İkizim her zaman şakacıdır." Elini tutup parmaklarını gözlerimin önünden çektim. Manzaramı kapatıyordu!
"Gökdeniz'i senden daha iyi tanıyorum sevgilim. Erkeklerle ilgilenmediğinden bizim kızlar gibi birbirimize aşkım demediğimizi çözememiş olmalı." Tamam bokunu çıkartmıştım biraz. "Yani bence de." Demirkan bana katıldığını belirttiğinde Gökdeniz'in sikici bakışları altında kalmaktan kurtulmuştuk.

En azından bu 2 dakikadan uzun sürmemişti.
"Ucuz yırttık." Yatağa oturarak sinirimi gizledim. "Bana bir daha sevgilim deme, yoksa seni döverim." Güldü. "Bunu nerenle yapacaksın? Can kurtaran simidi gibi olan kol kaslarınla mı yoksa sixback bile olamamış iki baklavacığınla mı?" Elime aldığım mavi yastığı suratına fırlattım. "Onlar için ölen bir sürü kız var!" Ellerini kaldırarak tekerlekli sandalyesinde döndü. "Şükür ki kız değilim amına koyim."

-

"Görüşürüz sevgilim." Demirkan'ın suratına dik dik bakarak Gökdeniz'e döndüm.
"İyi akşamlar Gökdeniz." Ellerini çaprazlayarak yorgun gözlerle yüzümü inceledi. "Aynen, ondan." O nasıl bir tepkiydi?
Yok yok. Bu çocuk beni kesinlikle sevmiyordu.

"Aynen tamam." Arkamı dönerek deri ceketime sarıldım. Hava oldukça soğumuştu ve Gökdeniz'lerin eviyle bizim eve olan mesafeyi düşündükçe çıldırasım geliyordu.

Sokaklarından çıktıktan sonra aklıma Gökalp'i aramak geldi. "Alo?" İkinci çalıştan sonra sesini duyunca nefesimi tuttum. "Nerdesin günlerdir?" Yaklaşık dört beş gündür Gökalp'ten haber alamıyorduk ve Ulaş'ta bunun farkında bir şekilde ailevi dertleriyle boğuşuyordu. "Hastaydım Batıkan. Özür dilerim, noldu?" Titreyerek ceketime daha sıkı sarıldım. "Gökdeniz'lerin oradayım da beni alabilir misin?" Dudaklarından birkaç onaylayan mırıltı döküldükten sonra telefonu kapattı.

Şimdi bir sigara ne iyi giderdi.
Sigarasızlıkla derin bir homurtu çıkartarak kaldırıma oturdum. On on beş dakika sonra gelen araba sesiyle oturduğum yerden kalktım.

"Teşekkür ederim." Omzuma vurdu. "Saçmalama. Ne teşekkürü?" Dedi. "Aramız bu kadar açıldı mı lan?" Kafamı iki yana salladım.
"Ulaş'ı çok üzdün." Başını sallayarak onayladı. "Biliyorum. Seni bırakayım gönlünü almaya gideceğim." Sesimi çıkarmadan sıcak arabaya bindim. Sonrasındaysa mayışmış derin bir uykunun kollarına girmiştim çoktan.

-

Yazardan;

Genç adam evine bıraktığı arkadaşını aklından çıkararak diğerini ikna etmeyi denemeye karar vermişti. Eğer Ulaş'ın gönlünü alamazsa içlerinde en çocuksu olanı artık onu önemsemiyor demekti.

Ama Ulaş onu affederdi çünkü o hem Gökalp'in kardeşi hem de bir tanecik çocuğuydu. (daddy fantezisi error)

"Ulaş?" Kapıyı tekrar yumruk yaptığı eliyle tıklatarak dokunsa düşecekmiş gibi olan eve baktı. İçi tekrar cız etti. Acaba babası iyi miydi? onu bile bilmiyordu.

Kendine lanetler yağdırdığında Ebrar'a da arada bir küfür savurdu. Şirkete dahil olmaya çalışmakla o kadar çok uğraşmışlardı ki bunun için Batıkan'ın bıçaklandığı sahneleri tekrar tekrar izlemek zorunda kalmıştı.

"Ulaş?" Tekrar fısıldadığında kapının açıldığını gördü. Gözleri kırmızı bir Ulaş. Hem de oldukça yumuşak görünen -muhtemelen kendinden birkaç beden büyük- pijamalarıyla.

"Neyin var senin?" İçeri girerek kumral çocuğun gözlerine baktı. "Babam artık konuşamıyor da. Gökalp ben çok korkuyorum ya o b-bir daha konuşmazsa?" Minik kolları genç adamın etrafına dolandığında Gökalp dudaklarını Ulaş'ın saçlarına bastırdı.

"Annen nasıl?" Kafası iki yana sallandı aynı yaşta olmalarına rağmen ona nazaran daha küçük olan. "Hiç iyi değil. Kendini odasına kapattı ve iki gündür hiçbir şey yemiyor." Gökalp kendini sıktı. Gidip babasını dövmek ve artık Ulaş'a babalık yapma zamanın geldi, sen evde süs için duran bir vazo değilsin!
Diye bağırmak istiyordu.

Bazen düşünüyordu da belki babası ölseydi Ulaş'la annesi daha iyi bir geleceğe sahip olacaklardı. Böyle düşündüğü için kendini kısa bir an bencil hissetti Gökalp. Ama sonra fark etti ki babası felç değilken de iyi biri olamamıştı.

Tanrı bir insana bir hakkı sayısız defa verse de, yapılan hataların her birinin karşılığını ödetirdi. "Perihan ablaya bakalım. Yarın da babanı doktora götürürüz. Olur mu?" Ulaş kafasını salladı ve onu annesinin odasına çekiştirdi.

Gökalp kapıyı çaldığında karşılık almayınca Ulaş'ı geride bırakarak girdiği odanın kapısını kapattı. "Perihan abla. Biliyorum çok zor şeyler yaşıyorsun ama azıcık Ulaş'a bak. Çocuk daha on yedi yaşında neler atlatıyor görmüyor musun? Daha çok atlatmaya çalışıyor diyelim. Sen böyle yaparsan o çocuk nasıl olur bir fikrin var mı?" Perihan kızıl saçlarını kulağının arkasına atarak iç çektiğinde Gökalp devam etti. "Çocuğunun yanında ol, Ulaş gün geçtikçe yok oluyor." Perihan ablası yüzündeki minnetle Gökalp'e baktığında çocuk anlayışla karşılayarak odadan çıkmak üzere arkasını döndü.
"Yarın Yücel abiyi hastaneye götürelim." Çıktığı kapıyı arkasından kapattığında karşısındaki duvara çömmüş Ulaş'a ilerledi.
"Ben gideyim." Ulaş bir süre sessiz kaldıktan sonra aniden kalkarak Gökalp'e sarıldı.

Gitmesin istiyordu.
Kalsın ve onun dertlerine her zaman olduğu gibi derman olsun. Bir çare bulsun.
"Gitme." Diyebildi. "Gitme."
Ve iki genç adam birbirlerine sarılarak birkaç saat boyunca sessizce gözyaşlarını döktüler.
Biri mahvolan hayatı için, biriyse mahvolacak olan hayatı için.

Yazar
Yeni bölüm atam
Gökdeniz'i kudurtam
Batıkan'ı üzem
Ulaş'ı ağlatam
Yücel'i öldürem

Ay gaza geldim yazdım ne var? Gelmeyin üzerime ayol. Bugün mutluydum oturdum yb yazdım.
Bu kitabın finalini erken yapıp Demirkan'ın hayatını yazmak istiyorum ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında?
Yorumlarınızı bekliyorum.
Sizi seviyorum..

Tutsak (GAY)Where stories live. Discover now