"Claire seni tanımıyor." dedi ben üzerimi giyinmeye devam ederken. "Diğer kızlar gibi değil, seni her gün magazin bültenlerinde arama motorlarında sosyal medyada birileriyle boy boy görmüyo. Onlar zaten neye bulaştıklarını biliyorlar. "

"Yine de her birini kendin için yarışmaya çevirdin, Tess." dedim iç çekerek. Teresa, güzel kızları sevmezdi. Hem güzel hem başarılı olanlardan nefret ederdi. O zamanlar nedenini anlamamıştım ama şimdi mantıklı geliyordu.

"Konuyu bana çevirme." dedi sert bir şekilde. Böyle yapmamı istemiyorsa bu konuyu açmamalıydı. "Haklı olduğumu biliyorsun. Yakında kalbini kıracaksın. Bu kız bilmiyor. Seni tanımıyor. Atlantis'i bilmiyor. Kendine bağlıyorsun, sen olmadan ortada kalacak."

"Sen bu kızı önemsemeye mi başladın? İstediğimi yaparım, Claire camdan değil, parçalanmaz."

"Sıkıldın bile Ethan!" diye bağırdı bana. "Ne için devam ediyorsun ki? Bize inat uğruna mı?"

Bir türlü kendime de cevaplayamadığımdan soru buydu. Neye ulaşmaya çalışıyordum? Claire bu kadar kırılgan bir haldeyken neyi amaçlıyordum. "Nereye gideceğini görmek istiyorum." dedim omuz silkerek. "Merak ediyorum, bir aydan uzun bir ilişki nasıl olur. " Bana iğrenerek baktı bunun üzerine. 

"Kendine aşık edeceksin." dedi biraz öncekinden de sert bir ses tonuyla. Sonra arkasını dönüp gitti. Etkili bir çıkış yapmış olsa da, tartışmaktan yorulduğu için gittiğinin farkındaydım. Teresa'nın ardından çok geçmeden ben de çıktım. Claire'in odasına girdim.

Claire

"Kapıyı çalarsan öleceğine mi kanaat getirdin?" diye söylendim.

"Alışkanlık işte." diye cevapladı. Alışkanlık ya da değil, kapıyı çalması gerekiyordu. "Açım." dedi beni umursamayarak.

"Aksini düşünemem bile." dedim ayakkabılarımı giyerken. Normalin aksine iğneleyici bir yorumda bulunmadı ya da bakış atmadı. Dalgın görünüyordu. Onu asansöre doğru takip ettim. Sürekli telefonu ile uğraşıyordu. Arkasında olduğumu bilip bilmediğine emin değildim.  Neden tek asansör var?" diye sordum dikkatini bana çekmek için.

"Bilmiyorum, Claire." dedi oflayarak, çağırma butonuna tekrardan bastı. Birkaç kere art arda. Sorunun ne olduğunu sormaktan çekiniyordum. Duruşunda beni rahatsız eden bir şeyler vardı. Asansöre bindiğimizde yemek katına basarken beni durdurdu. " Başka bir yere gidelim. " dedi telefonundan birkaç saniyeliğine başını kaldırıp bana bakarken. Elimi indirdim. Giriş kata inene kadar hiç konuşmamıştık, ben tam inerken beni yine durdurup garaja ineceğimizi söylemişti.

Odalarının durumuna bakıldığında arabasının Teresa'nın arabasından daha temiz olması ironikti. Benden önce gidip kapımı bile açmıştı. "Nereye gideceğimizi sormadın." dedi pis pis sırıtarak. Kendini zorladığının belli olmadığını düşünmesi üzücü bir durumdu.

"Fark etmeyecekti ki." dedim omuz silkip arabaya binerken. Tek kolu kapının üzerine dayanmış bana doğru eğilmiş haldeydi. "Yine somurtup bakacaktın." diye ekledim. Yüzü biraz düşse de söylediklerime dair bir yorum yapmadı. Arabanın üzerine bir kere vurup kapımı kapattı. Çok geçmeden sürücü koltuğundaydı. 

"Sen bilirsin." dedi arabayı çalıştırırken. Müzik açana kadar arabayı hareket ettirmedi. 

Cam Bina'dan çıkıp Yerleşke'yi son ses müzik eşliğinde hızlıca terk etti. Yerleşke'nin önündeki büyük döner kavşaktan sola saptıktan sonra hızını arttırarak geniş bir yola girdi. İstemsizce emniyet kemerime tutundum. Ölmeyeceğimi bildiğim halde ikimiz hakkında da biraz endişelenmiştim.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Onde as histórias ganham vida. Descobre agora