BÖLÜM 3

11.5K 984 338
                                    

BÖLÜMLER TANITIM AMAÇLIDIR. YAKINDA TAMAMINI DREAME ADLI UYGULAMADA YİNE ÜCRETSİZ OLARAK OKUYABİLECEKSİNİZ.

DESTEĞİNİZ İÇİN ŞİMDİDEN TEŞEKKÜRLER


İki yüz yirmi beş ton ağırlığında ve doksan üç metre yüksekliğindeki Özgürlük Anıtı'nı gördüğümde, o ana dek yaşadığım heyecan tamı tamına ikiye katlanmıştı. Amerika'nın evrensel simgesi olan bu muhteşem heykel, hayalini kurduğum tüm özgürlüklere bir adım daha yaklaştığımın işaretiydi bana. Yaklaşık beş buçuk saatlik uçak ve kara yolculuğunun ardından, nihayet New York'taydım. Tanrım, hâlâ inanmakta zorlanıyordum.

Hava alanından bindiğim taksinin camından, izlediğimiz yol boyunca, gördüğüm her şeyi en ufak ayrıntısına kadar hafızama kazımak istiyordum. Adını yalnızca televizyon ve dergilerden duyduğum, daha önce hiç gelmediğim ve bilmediğim bir şehirdi burası.  Bu zamana kadar ailemle geçirdiğim yaz ve kış tatilleri, mevsimine göre ya Bahamalar'daki evimizde veya Avrupa Ülkelerinden birinde geçirmiştim. Ancak kendi ülkemde ve yine kendi kendimle tatil yapmak gibisi yoktu.

Büyük bir köprüden geçerek sokaklara saptığımızdan bu yana hareketli insan kalabalığı, araçlar, bisikletliler, yeşil park alanlarında evcil hayvanlarını gezdirenler, öpüşen turistler ve siyah-beyaz tenli insanların arasında buldum kendimi. İnanılmaz güzel ve farklı bir şehirdi ve yarım bina boyutlarında irili ufaklı ışıklı billboardlarla süslü caddeleriyle kelimenin tam anlamıyla efsaneydi.

İnsanı kendine hayran bırakan mimarileri ve görmeye değer en güzel yerleri bir bir aklımda sıraya koymaya çalıştım. İlk fırsatta, elimde büyükçe bir harita, boynumda fotoğraf makinesi ve aldığım bazı notlarla büyük bir şehir ziyafeti yapacaktım kendime. Central Park, Times Meydanı, Brodway ve Metropolitan Sanat Müzesi gezmek istediğim yerlerin başında geliyordu.

Yeşilin bol olduğu parklardan birinde, çimenlere uzanıp dinlenmeye ve parlak güneşin altında nehrin güzelliğini izlemeye alışkın biri olsam da, burada olmak ve bu havayı solumak bambaşka bir şeydi. Bu şehir büyülüydü, ve bunu kesinlikle geldiğim ilk dakikadan itibaren, her bir hücremle hissedebiliyordum.

Masmavi gökyüzünde tek bir bulut bile yoktu ve öğlen güneşi, sanki bana hoş geldin dercesine göz kırpıyordu. İçimdeki sevincin tarifi yoktu. Uçaktan indikten sonra bile hâlâ yüzümdeki aptal sırıtışa engel olamıyordum.

Ailemden ayrı ilk defa uzak bir şehirde tatil yapacak, üstelik üç ay boyunca en sevdiğim şeyle, yani dansla uğaşacaktım. Sesli düşündüğümde kulağa inanılmaz güzel geliyordu. Bu koskoca şehirde yapayalnız olduğum gerçeğini de unutmamam gerekirdi tabi. Kendime ne kadar güvenirsem güveneyim, tedirgin olmadığımı söylersem yalan olurdu. Sonuçta, ürkütücü bir yanı da vardı New York'un. Suç ve günah şehriydi. Tanrım, başıma gelebilecek en kötü şeyleri şu anda düşünmek bile istemiyordum. Ne olursa olsun, aileme bir söz vermiştim ve mutlaka beladan uzak duracaktım.

Siyahi taksi şoförü bana, nereye gitmek istediğimi sormuş bende ona Canton dans okulunun adresini vermiştim. Gelen mektupta yazana göre Manhatten'ın göbeğinde 7th Ave diye bir yerdeydi. Taksici adresi bildiğini söylerek beni geniş caddelerin kesiştiği bir dört yol ağzına getirdi.

Taksiden indim ve bana yabancı gelen şehir havasını sesli şekilde ciğerlerime çektim. Etrafımdaki yüksek katlı binalar ve cıvıl cıvl dükkanlara hayran hayran bakınırken, taksici bagajdan sırt çantamı ve tekerlekli valizimi indirdi. Ona teşekkür edip gülümseyerek ücretini ödediğim adamın tepkisi de sıcak bir gülümseme oldu. Parasını aldıktan sonra da hızla caddedeki diğer araçların arasına karışarak akıcı trafikte kayboldu.

AŞK HIRSIZI (Hırsız Serisi-3)Where stories live. Discover now