these are their hearts but their hearts don't beat like ours

10.1K 1.1K 379
                                    

Diğer gün Taehyung, okulda dersteyken yaptığı resmi Jeongguk'a göstermek için annesini zar zor ikna ederek yeniden aynı hastaneye gitmelerini sağlamıştı. Resmi yaparken dersi dinlemediği için sınıftan dışarı atılmıştı ama bunu umursamıyordu. Sonuçta Jeongguk içindi, başka unsurları takmamalıydı.

Asansörden indiği sırada her zaman yürüdüğü koridordan geçmiş, annesine iki de bir resmini göstererek Jeongguk'un beğenip beğenmeyeceğini sormuştu. Bayan Kim, oğlunun saf düşüncelerle dolu olan kalbini severdi. Öyle saftı ki Taehyung'un kalbi, şurada bir adam rastgele birisini öldürse hem ölen hem de öldüren için ağlardı. Nedenini sorduklarında cevap vermez, daha çok ağlardı. Anlayan anlardı, anlamayan 'aptal' der geçerdi.

Ve oğlunun hasta bir çocuk için bu kadar emek sarfettiğini görmek onu mutlu ediyordu. O, iyi bir şey yapıyordu.

Taehyung yüzünden düşürmediği gülümsemesiyle annesine bakmayı kesip gözlerini Iron Man çıkartmalı kapıya çevirdi. Kapının açık olduğunu, içeriden sesler geldiğini ve doktorların toplandığını gördüğünde kaşlarını çattı.

Evdeyken bu tip bir olay akşam yatmadan önce sütünü içmediği için yaşanırdı. Tek fark; doktorlar olmazdı. Burada ise eğer kapı sonuna kadar açıksa, içeriden sesler geliyorsa ve doktorlar varsa; Jeongguk'a bir şey olmuş demekti.

Taehyung, tanrıya yerlerini değiştirmesi için yalvarırdı her akşam. Jeongguk'un yerinde olmak ve onun çektiği acıların hepsini misli misline çekmek isterdi.

Annesinin kendisine seslenmesini umursamadan sıkı sıkı tuttuğu resmiyle birlikte canının olduğu odaya koştu. Küçük ayakları içerideki kalabalık yüzünden kapının pervazında durmak zorunda kalmıştı. Bakışları içeride gezindi, bir tek yerde oturmuş ağlayan Jeongguk'a takıldı.

Sonra Taehyung düşündü; Jeongguk'un akşam yatmadan önce sütünü içmediği için annesinden azar yemesi ve bunun sonucunda ağlamasını bile istemiyordu. Gözyaşlarının güzelliğini kirletmesini istemiyordu. Jeongguk, gülümsemeliydi.

"Jeongguk?" İsmini söylemesiyle birlikte birkaç bakış ona dönmüştü. Jeongguk hızla başını kaldırmış, sarsılarak ağlamaya devam ederken ayağa kalkmaya çalışmıştı güçsüz bedeniyle. Her bir hücresinin teker teker öldüğünü düşünüyor, kemiklerinin kırıldığını hissediyordu.

"T-Taehyung!" Sarsak adımlarla Taehyung'a doğru koşacakken bir doktor ondan daha hızlı davranıp Jeongguk'un cılız bedenini kucağına almıştı. Taehyung'un gözleri kocaman olurken kolunu birisinin kavradığını fark etti. Elin sahibine, annesine baktı.

Annesi ise acıyormuş gibi Jeongguk'a bakıyordu. Kaşlarını çattı tekrardan, neden öyle bakıyordu ki? İnsanlar acı çekemez, ağlayamaz mıydı? Jeongguk sırf bu tip bakışlar yüzünden hastanenin bahçesine değil, koridora bile çıkmazdı. Hep nefret etmişti Jeongguk'a böyle muamele gösteren insanlardan.

Jeongguk'un acı dolu sesi kulaklarına kazınırken hızla kolunu annesinin elinden çekti ve odaya girmek için bir hamlede bulundu. Bu sefer iki kolunu da tuttu annesi, sırtının da annesinin göğsüne yaslı olduğunu hissetti. Vücudunu iki yana doğru sertçe hareket ettiriyor, Jeongguk'un yanına gitmeye çalışıyordu fakat pek işe yaradığı söylenemezdi.

"Anneciğim, lütfen bırak beni!"

"Jeongguk... O ağlıyor!"

"Sarılmam lazım, izin ver anneciğim!"

Jeongguk kollarını Taehyung'a doğru uzatıyor, ayaklarıyla doktorun karnını tekmeliyordu. Ağlaması şiddetlenmiş, burnundan kan gelmeye başlamıştı. Görüşü bulanıklaştığı sırada eliyle yatağını gösterdi.

"Taehyung, bak!"

"Saçlarım gitti! Ben..."

"Artık çirkin olacağım. Kimse sevmeyecek beni!"

Jeongguk'un yastığında kahverengi saç tutamları vardı. Yerlerde ise el aynasının kırık camları.

Taehyung, kendisinden nefret etti; küçük olduğu için, güçsüz olduğu için, kimseye karşı gelemediği için, Jeongguk'a sarılamadığı için, her şey için. O bir aslan değil miydi? Ormanın kralı, tüm hayvanların koruyucusu? Tavşanına bile sahip çıkamazken nasıl tüm ormana sahip çıkabilecekti?

Doktorlar hızlı hareketlerle Jeongguk'u getirdikleri sedyeye yatırmış ve zar zor sakinleştirici vermişlerdi. İki çocuğun ağlaması içlerini burksa da müdahale için sedyeyle birlikte koşar adımlarla odadan çıkmışlardı.

Bayan Kim, kenara çekilerek doktorların sedyeyi çıkarmalarına izin vermişti. Oğlunu sıkı sıkı tutmaya devam ediyor, hıçkırıklarını duydukça kalbi parçalanıyordu. Taehyung ise tüm gücüyle Jeongguk'a bağırıyordu. Hastane ayağa kalkmıştı resmen onların sesleri yüzünden.

"Ben seni seviyorum, Jeongguk.." Diye fısıldadı acıyan boğazıyla suratını buruştururken. Nefes nefese kalmış bir şekilde poposunun üzerine düşerken annesi onu bırakmıştı. Çok fazla sıktığı için buruşmuş olan kağıdı açıp acı bir gülümsemeyle resmi inceledi.

Resimde; Taehyung ve Jeongguk el ele tutuşmuş, gülümseyerek okula gidiyorlardı.

nothing like us Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin