Kabullenmek

1.7K 168 33
                                    

Menekşe, Merve'nin büyük ve yumuşak kanepesine gömülmüş iki eliyle tuttuğu fincandan sıcak çayını yudumlarken, arkadaşının üstünü değiştirmesini bekliyordu. Merve bu büyük depoyu hem ev hem de atölye olarak kullanıyordu. Zeminden tavana kadar uzanan şeritler halindeki demirlere farklı boyutlardaki kendi illüstrasyonlarını asmış ve yatak odasını ayıracak kendi duvarını yaratmıştı. Oturduğu kanepenin arkasında tahta pazar sandıklarından yaptığı en fazla 4 kişinin yemek yiyebileceği bir masa bulunuyordu. Aynı sandıklardan bir orta sehpa ve karşısındaki duvara monte edilmiş televizyonun etrafına da kitaplık yapmıştı. Koyu vernikle boyadığı bu sandıklar sanki çok karanlık değilmiş gibi bulunduğu ortama daha da kasvet getiriyordu. Hemen sağında Çukurcuma'da bir eskiciden aldığı ikinci el sallanan koltuğu koyu bordo renkli kadife döşemesiyle diğer tüm eşyalarla aynı kasveti paylaşıyordu. Burada renkli olan tek şey turuncu renkli nostaljik buzdolabı ve her yere asılmış illüstrasyonlarındaki renklerdi. Deponun kapıya yakın kısmı ise atölyesiydi. Her yerde resimler, boyalar ve fırçalar vardı. Merve ikinci el mağazalardan aldığı eşyalarla çalışmak için kendine bir alan yaratmıştı. Tek tek incelendiğinde bu birbirinden bağımsız eşyalar tam bir karmaşa oluştururken bir bütün olarak bakıldığında uyum içindeydi. Sanatçı bakışı bu olsa gerekti.

Merve nihayet yatak odasından çıktığında üstü boya ile kaplı önlüğünü arkadan bağlıyordu. Kafasına kenarlarında renkli oyalar bulunan narçiçeği renginde bir yemeniyi bandana olarak takmıştı. Hazır olana kadar bir şey anlatmayacağını bildiği için hiçbir şey sormadan atölye tarafına geçip malzemelerini çıkartmaya başladı. Büyük bir giyim firmasının tişörtleri ve bez çantaları için belirlenen konseptte çizimler hazırlıyordu. Kafasını eğmiş fincanına bakarken Merve'nin ona baktığını biliyordu. Sonunda ona bakmayı bitirdiğinde çalışmaya başlamak için floresanları açarak içeriyi beyaz ışıkla kapladı. Menekşe kamaşan gözlerini ovalayarak bakışını netleştirmeye çalıştı. Bir süre Merve'nin çalışmasını izledikten sonra elindeki yarısı dolu soğumuş fincanı sehpanın üstüne bıraktı. Gözleri Kitchen'ı aradı. Geldiklerinden beri mutfağın oradaki tezgahın içinden çıkmamıştı. Sanki kendisine ergen bir çocuk gibi yaşam alanı değiştiği için tavır alıyordu.

Onu kendi haline bırakıp Merve'nin çalıştığı alana gitti. Yüksek tabureyi çekip onu engellemeyecek şekilde karşısına oturdu ve dirseklerini masaya dayayarak yüzünü avuçlarının içine bıraktı. Anlatmaya başladığında arkadaşının elindeki kalem kısa süreliğine dursa da çizmeye devam etti. Menekşe önündeki resimdeki şekiller belirginleştikçe, renklerle vücut buldukça anlatmaya devam etti.

Anlatacağı daha fazla bir şey kalmayınca Merve'nin önündeki resimden kalkmayan yüzünü izledi. Umutsuzca arkadaşının bir şey söylemesini haklı olduğunu söylemesini beklerken Merve sanki bu kadar saattir duvara konuşmuş gibi önündeki işi yapmaya devam etti. Menekşe oflayarak yerinden kalktı ve ellerini saçlarından geçirerek resimlere bakmaya başladı.

Arada arkadaşına bakıp bir şeyler söylemesini beklerken Merve nihayet elindeki fırçayı bırakıp "çok fevri bir karar vermemiş misin sence?" dedi.

Menekşe arkadaşına bakıp önüne döndüğünde Kadir İnanır ve Türkan Şoray'ın bir uzay gemisinin içindeki illüstrasyonuna baktı. Merve resimlerinde uzay temasını kullanmayı çok severdi. Filmin kült sahnesini uzay gemisinin üstüne yazdığı Al Yazmalım yazısıyla öyle güzel betimlemişti ki...

"Sahi sevgi neydi?"

Arkadaşının sesiyle irkilse de gözünü resimden ayırmadan o bilindik replikle cevap verdi "sevgi iyilikti, sevgi emekti" cümlenin sonuna doğru sesi giderek azalmıştı.

"Peki, sen yeterince emek gösterdin mi?"

Dönüp Merve'nin gözlerinin içine baktı. En yakın arkadaşı tüm bu anlattıklarından sonra onun hiç emek vermediğini mi söylüyordu yani. Merve sanki onun gözlerinden ne geçtiğini anlamış gibi elindeki fırçayı bırakıp elini önlüğünün cebindeki beze sildi. Yanına gelip omzunu sıktı "Benim ne düşündüğüm değil senin bu soruya ne cevap vereceğin önemli. Benim yarın erken kalkmam gerekiyor yarın görüşürüz, iyi geceler" diyerek gitti.

Menekşe önündeki resme dönerek "evet" diye cevapladı arkadaşının sorusunu. Ricardo rahat ve umursamaz tavrının ardında çok baskın bir karakterdi aslında. Nasıl hayatına girmiş, sevgili olmuş ve evlenmişlerdi farkında değil gibiydi. Sanki bütün her şey onun yönlendirmesiyle olmuş kendisi de bu ritme ayak uydurmuş gibi hissediyordu. Sevgili olalım demişti olmuşlardı, evlenelim demişti evlenmişti, işten erken çık demişti çıkmıştı, bugün çalışma demişti çalışmamıştı... En sonunda ise kendisine sormamıştı bile. Ne hissettiği, kendisini anne olmaya hazır hissedip hissetmediğini bile sormamış tek başına karar vermişti.

Menekşe omuzlarını biraz daha dikleştirerek, daha emin daha yüksek bir sesle "evet" dedi.

Aşk Mutfağı -Özgürlüğün Tarifi-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin