"Tabii neden olmasın?" beni takip etti. Onu boş bulduğum ilk odaya soktum. Bana yalan söyleyemezdi, çünkü bunu hissedebilirdim.

"Yeteneğin ne, ve bunu neden bana daha önce söylemedin?" kelimeler ağzımdan teker teker dökülmeye başlamıştı.

"Sen neyden bahsedi-"

"Neyden bahsettiğimi gayet iyi biliyorsun küçük kardeşim." sorumu anlamıştı. Sadece söylemiyordu. Çünkü korkuyordu.

"Tamam tamam. Küçükken evde bir yangın çıkmıştı hatırladın mı? sonrada tuhaf bir biçimde yok olmuştu. " başımı onaylarcasına salladım.

"İşte o yangını ben çıkartmıştım, ve ben söndürmüştüm... Kendimi bildim bileli ateşi yönlendirebiliyorum ama kontrol etmekte zorlanıyorum. Bunu kimseye söylemedim çünkü... benden korkardınız veya tiksinirsiniz diye zannettim. Ben kendimden korktum abla." Dedi. Gözleri buğulandı ve burnunu çekti. Anne ve babasını hatırlamak onu da beni de üzüyordu. İşte bunu beklemiyordum. O sırada ona sarılmıştım. O ise bir şey anlamışçasına geri çekilip bana soran gözlerle baktı.

"Sen bunu nerden biliyordun? Yani böyle bir şey olduğunu?" bu sorunun cevabını söyleme vakti gelmişti anlaşılan.

"Şey bende... bir özellik. Doğduğumdan beri his yeteneğim güçlüydü. İnsanları ve benzeri varlıkların ne düşündüklerini, nerde olduklarını, ne giydiklerini, ne yaptıklarını hissedebiliyorum. Gariiiip" Bu sefer şaşırma sırası ondaydı.

"Anlamalıydım." dedi gözlerime bakarak.

Sonrada beraber Dumbledore'a gittik. Heykelin açılmasını beklerken Dumbledore arkamızdan geldi.

"Şey efendim size bir şey sormamız lazım." dedim. Dumbledore o 'anlıyorum' ifadesini takınarak bizi içeri sürükledi.

"Evet konumuz nedir Mr ve Miss White." yine anlarcasına ifadelerinden birini takınarak.

"Profesör bizim bazı nedenlerden dolayı ayrı kılan küçük bir özellik var." diyerek Leo'ya baktım o da başıyla onayladı.

"Bu özellikler his ve ateş gibi mi?" Dedi profesör gülümseyerek. Biliyordu demek ki!

"Siz nerden biliyorsunuz?" dedi Leo anlamayan gözlerle bana ve Profesör Dumbledore'a bakarak.

"Benim gözümden hiçbir şey kaçmaz ve gelelim konumuza. Sizin eğitime ihtiyacınız olacak. Özellikle senin Leo, arkadaşlarını yakmak istemezsin değil mi?" Leo yavaşça başını salladı. "Öyleyse Çarşamba ve Cuma derslerden sonra buraya geliyorsunuz. Size öğretmem gereken çok şey var. Şimdi gidebilirsiniz. Haftaya Çarşamba başlıyoruz unutmayın. Gelemeyeceğiniz zamanlarda bana iletin. Şimdi çıkabilirsiniz." dışarıya çıktığımızda Leo sevinçten uçmak üzereydi.

- Flashback sonu -

"Leo hadi bugün James'lere gidicez hadi acele et. Çok yavaşsın." dedim onun eşyalarını da toplarken.

"Söyleyene bak hele. Sabah boyu yataktan çıkmazsın sonra bir saat boyunca banyoda kalırsın ardından hiç makyaj yapmamış halde geri dönersin ve yavaş olan kişi ben olurum öyle mi?" bana sitemle bakarken dediği şeyin doğruluğunu düşündüm.

"Sen bunları önceden de toplayabilirdin ama." bavula son eşyayı koyarken ona baktım.

"Söylenme abla çok yavaşsın." dedi bana karşı saldırıya geçerek. Hiç tartışacak havada değildim.

"Boşver bizi almaya geldiler. Ben pes ediyorum." diyerek aşağı kata indim. Kapıda beni bekliyolardı. Kapıyı açtım. Ardından James'in boynuna atıldım. Ona sarılmak kendimi rahat hissettiriyordu.

"Tamamdır eşyalar burda demek. James bir ikisini al ve arabaya yükle." dedi Mr Potter. James bavullarımı aldı bende en hafif olanı alıp arabaya sığdırdım. Leo aşağı inip onları şöyle bir süzdü. Sonra James'e sarıldı. Kendi bavulunu bagaja yerleştirdi. Baykuşum Slvyana'yı da yerleştirdikten sonra arabaya sığdık.

Artık iki hafta James'lerde kalacaktık. Ardından ise Diagon Yolu yakınlarında küçük bir otelde. Muggle işi.

Leo ısrarla ön koltuğa oturdu. James ve ben arka koltukta sessizce oturduk. James hiç böyle sessiz kalmazdı. Özellikle benimle aynı yerdeyken.

"Ne oldu James? Hiç bu kadar sessiz olmazdın sen? Evden beri gıkın çıkmadı?" sorumu yanıtsız bırakmak istemişti. İlk ağzını açtı konuşamadı. Sonraki seferde başarmıştı.

"Sen Sirius ile anlaşabiliyorsun değil mi?" şimdi bu sorulacak soru muydu? Tabii ki hayır. Soruma soruyla karşılık vermişti bakalım ne olacak.

"Hayır. Neden sordun ki? Zaten cevabını biliyosun zanediyodum." işte şimdi söyleme sırası ondaydı.

"İki hafta beraber geçireceksiniz de şimdiden sormam gerek diye düşündüm."

"Ne ?! Ben iki haftamı nefret ettiğim biriyle aynı evde mi geçiricem! Zaten Hogwarts'tayken onu yeterince görmüyormuşum gibi."

"Sakin ol sadece-"

"Sakin olamam James. Ondan nefret ettiğimi biliyorsun. O insanların kalbini kıran bir...-bir pislikten başka birşey değil..." sinirim bütün vücudumu ele geçirmişti. Leo arkaya dönerek konuşmaya başlamadan sakinleşmemi bekledi.

"Şey abla ben yarın arkadaşıma kalmaya gidicem. İki haftayı onlarda geçiricem ardından onlarla beraber Hogwarts'a gidicez. Ben her şeyi halletim. Senin için uygunsa-"

"Sende mi Leo. Beni bu Black denen çatlakla aynı eve tıkacağınıza inanamıyorum." tekrar sinirlenmeye başlamıştım.

İki veya üç haftamı Sirius Black ile aynı yerde geçirecektim..

Lanet Olsun...

•*•*•*•*•*•*•*•*•*•*•**•*•*•*•*•*•*•*•*•*•*•*•

Eveeeeeet her şey bu evde başlıcak...

Olaylar daha çok düzene gircek. Çok güzel olcak.

Ve 200 kişi okumuş :):):):):):)

Okuyan herkese çoooook teşekkür ederim.

Bide iki kardeşin de güçleri varmış. Hadi devamı da nasıl olcak şöyle bi düşünün.

VOTE ve YORUM yapmayı unutmayın.

Hepinizi Seviyorum...

ÖTÜMMM ...

Don't Hurt Yourself -Sirius Black-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin