5.Bölüm

32 1 0
                                    

Tom ve muhtarın bu kadar yakınlaşmış olması, Grace için de anlamsız gelmeye başlamıştı. Her ne kadar John'un gitme sebebini Arthur Reid'in dediklerine bağlamış olsa da, hiç alakası olmayan iki kişinin bu kadar samimiyete girmesi, aklına John'a verilmiş bir zarar olabileceği şüphesini düşürdü. Zaten muhtarın kendisine karşı gelenlere öfkesi büyüktü, ve aynı şekilde kendisine karşı gelen birçok kişinin cesedi bulunmuştu. Muhtar bu cesetleri tabii ki üzerine alınmadı ve "rastlantı" diyerek geçiştirmişti. Grace böyle düşüncelerin içine girmiş olsa da, Tom'un abisine bu kadar da nefretle yaklaşmadığını düşünüyordu. Aralarında bir güç rekabeti vardı, John'un yetenekleri, kendisinin zekasının her zaman önüne geçmişti. Köy ortamında zeka değil güç önemliydi. Tom köyde zekasına o kadar güveniyordu ki, kendisine tek rakibin muhtar olacağını düşünmüştü, ancak onunla biraz vakit geçirince muhtarın önemsiz birisi olduğunu anlamıştı. Kafasında öyle düşünceler vardı ki, hayata geçirmek zor ve zeka gerektiriyordu. Grace tabii ki bunlardan habersiz, tek düşüncesi John'du.

Ertesi günün sabahı ilk ışıklarla birlikte John'un gözleri yine açılmıştı. Bir an önce pastane'ye gidip o güzel kızı görmek istiyordu. Aynaya baktı, saçını düzelttti, beyfendi elbisesini giydi. Otelden dışarı çıkmak istiyordu bir an önce. Resepsiyona indi, tam çıkacaktı ki bir "merhaba" sesiyle irkildi. Sesin geldiği tarafa baktı, orta yaşlarda bir beyfendiydi gördüğü. Adam yanına geldi ve elini uzattı. "Sanırım burada yenisiniz." dedi. John hiç tanımadığı bu adamın söylediklerine sadece, "Evet" diyebildi. Adam gözlerinin içine bakıyordu, John ilk kez gördüğüne emin olduğu bu adamın ne istediğini anlayamamıştı. Adam söze devam etti, "Sanırım geldiğiniz köyle ilgili bir kaç şey biliyorum." dedi. John bu adamın kendisini takip ettiğini düşündü. "Evet bunu bilmeniz birşey değiştirmez." dedi. Ancak adam gayet nazikçe, "Size yardım edeceğim Bay Wilson" dedi. Demek ki John 2 gün boyunca takip edilmiş kendisi hakkında birşeyler öğrenilmişti, ama nasıl olmuştu bu? Hiçbir fikri yoktu ve adama cevap verdi, "Nasıl yardım edeceksiniz? Ne biliyorsunuz ki?" dedi. Adam da gülümsemeyle ekledi, "Herşeyi." John'un aklı yine karışmıştı. Buraya geliş amacıyla ilgili ilk kez bir adım atacaktı.

Tom Wilson, muhtarla o kadar ilerletmişti ki arasını artık ofisten çıkmaz olmuş. Hatta bütün evrakları, dosyaları inceleyebilir olmuştu. Tabii ki muhtarın yaptığı usülsüzlükleri de öğrenmiş olmuştu. Muhtar, Hertfordshire'dan köy için ciddi yardım alıyordu ancak pekte köye bir faydası dokunmuyordu bu yardımların. Muhtarın geniş alanlara yayılan arazisi, ve elde ettiği kazanç aşikardı. Köyün dışıyla ilgili hiçbir ticaret bilmeyen köylüler, ürettiklerini de yok pahasına muhtara satıyor ve muhtarın sahibi olduğu dükkanlardan alışverişlerle yine parayı muhtara yolluyorlardı. Tom, muhtarın bu servetinin çokluğu karşısında şaşırmıştı, böylesine bir adamın bu kadar servet edinmesi ciddi anlamda zordu ve muhtar bunu başarmıştı. Zaten yıllardır Arthur Reid her yerde "Bu adam hırsız" diyordu. Kimse aldırış etmiyordu. Demek ki Arthur Reid haklıydı. Tom Wilson'un aklına John bile gelmiyordu artık, değişik planları fikirleri vardı. Beklemek istiyordu sadece. Muhtar o kadar güvenmişti ki, Tom'a fikirlerini sormaya bile başlamıştı ve ona rahatça yaptığı pislikleri anlatabiliyordu. 

The RoadWhere stories live. Discover now