Umut Dolu Güvercinler #DÜZENLENDİ#

Zacznij od początku
                                    

Meriç'in yanağına sulu bir öpücük bırakarak başladım işe.

''Günaydın cicim.''

''Of Derin ya hadi ikinci haftadan geç kalınır mı okula.''

''O ilk gün değil miydi ya.'' E bu laf Berkten başka birinden çıkmazdı. Meriç'in güzel omletlerini mideye indirdikten sonra son kez aynada üzerimi düzenledim ve artık hazırdım.

Kar yağmasına rağmen kapıda arabasının önünde bekliyordu Toygar. Evet zaten hep birlikteydik onunla ama sanki bu sefer farklıydı. Yani onu çok seviyordum ama hala hayatımda olan özel kişi mi yoksa çocukluk arkadaşım olmasının verdiği sevgi miydi bu hala emin olamıyordum. Ama önemli olan birbirimizi sevmemiz ve iyi gelmesi değil miydi? Şimdilik yeterliydi bunlar.

Öne atılıp beni öptükten sonra arabaya geçtik. Yeni okulumuz güzeldi. Yavaş yavaş da alışmaya başlamıştık zaten. verilen programa göre ; hangi derslikte hangi ders saat kaçta, kimle en azından ezberlemeye başlamıştım. Benim dersim 1 saat sonraydı. Berk , Meriç ve Toygar'ın 5'er dakikalık arayla dersleri başlıyordu. Bende biraz kütüphanede vakit geçirmek istemiştim. 

Turnikelerden geçip kendime bir yer edindikten sonra hemen Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümüne ilerledim. Genelde bu konularda araştırmalar yapmayı seviyordum. Raftan kendime kitap seçerken kolumu birinin tutmasıyla gerildim. Sağıma dönüp baktığımda bir kız vardı.

''Naber Derin beni hatırladın mı ? ''
''A Aslı nereden çıktın sen?''
''Seni çok özledimm '' diyip boynuma atlamıştı ama çok da anlam verememiştim bu hareketine doğrusu.
''Teşekkür ederim ben iyiyim sen nasılsın ? ''
''Sağ ol bende iyiyim. Hangi bölümdesin ? ''
''Psikoloji sen ? ''
''Bende Moda Tasarım''
''Sevindim senin adına yıllar sonra seni görmek ne büyük tesadüf. Dersimin başlamasına az kaldı gitmem gerek.''
''Bizim çocuklardan da hiç haber alamadım. Ders çıkışı buluşup uzunca bir konuşalım istersen.''

Nereden senin çocuklar oluyorsa artık. Memnuniyetsiz bir tavırla açıklama yapmak yerine şimdi onu da davet etmek iyi bir çözüm gibiydi. 

'' Şimdi derse girmeden onların yanına uğrayacağım işin yoksa sende gel.'' 
''Aaa herkes burada mı ?''
''Evet buradalar.''
''Tamamdır o halde çok iyi olur onları da çok özledim.'' yönümüzü kantine çevirip yürümeye başlamıştık.

Berk , Meriç , Toygar seni nasıl hatırlasınlar allah aşkına ben zor tanıdım seni. Küstah neden çok da iyi anlaşamadığımızı şimdi tekrar hatırladım. 

Kantine vardığımızda herkes şaşkınca bana bakarken Toygar bir anda ''Aslı ?'' diye seslendi.''A siz tanışıyor muydunuz ? '' bir anda panikle cevap vermesini anlamasamda hemen yanıma gelip beni öpmüştü.

''Evet Toygar senin tanıdığın kişiyi benim tanımam kadar normal bir durum yok diye düşünüyorum, aynı okuldaydık ya sevgilim.''

''I şey evet doğru tabi.'' Meriç'e dönüp
''Meriç, Aslı bizim eski okuldan kütüphanede karşılaştık.''

Meriç hissetmişçesine, memnuniyetsiz bir şekilde ''Merhaba'' derken Berk'in umurunda bile değildi telefondan oyun oynuyordu. Güya çocukları çok özlemişti. Al sana çocuklar. Bir süre daha oturduktan sonra ders için ayrılmak zorunda kalmıştım ben.

Aslı'yla Toygar'ın bu kadar iyi anlaştıklarını daha önce fark etmemiştim. Evet Aslı çoğu zaman bizimle vakit geçirirdi ama dostluk namına bir yakınlığımız olmamıştı hiçbir zaman. Her zaman Aslı'da iyi olmayan bir şeyler var gibiydi. Elektriğimiz hiç tutmamıştı zaten. Belki de kendini zar zor davet ettirmeye çalışması bana hoş gelmezdi.  Çünkü onda hep bir emrivakilik ve zorakilik vardı. Böyle emrivakileri sevmezdim.

Yorucu okul gününün ardından eve gelmekten ümidimi kestiğim ve ölümüne yorulduğum bir akşam yine de eve varabilmiştik. Feci kar vardı ve çok soğuktu. Eğer hasta olursam asla iyileşemezdim bunu anlamıştım bugün.

Yapacağım ilk iş pijamalarımı giymek olmuştu. Aslı yine aynı şeyi yapıp akşam yemeğine  kendini çağırttırmıştı. Valla yemek işi Meriç'teydi bende azıcık uzansam iyi olacak nasıl olsa kimseye ayıp olmazdı. Birisi sevgilim diğeri de kendi kendine yemeğe gelen ve asla sevmediğim biriydi.

Meriç'in sesine gözümü açarken yemeğe inebilmiştim. Toygar Aslıyla beraber sofra kuruyordu ve gülmekten öleceklerdi neredeyse. Yani evet ben 1 aydır sevgiliyim ama bu çocuğu tanıdığımdan beri neredeyse çok az böyle gülerken görmüştüm. Ben fazla mı takmıştım Aslıya.

Of Derin kuruntulara başladın yine ya. Boşversene. Yemeği afiyetle yedik. Film mi izlesek diye konuşurken Meriç bir araştırma hakkında 2 saat okuldan birisiyle buluşacağını Berk de kuzeni Aras'ı havalimanından almaya gideceğini söylüyordu. Kuzeni Amerika'dan okulunu bitirip dönüyordu. Artık şirketlerin başına geçecekti, en azından Berk öyle anlatmıştı. Ve benim de onunla gitmem için çekiştirip duruyordu. 

Hiç gidecek halim yoktu ya. Ama şimdi onun aptal sırıtışlarına da kayıtsız kalmak zordu. Sanki fazla mı yemiştik, belki iyi olabilirdi. Toygar da gelsin değişiklik olur bari diye düşünerek;

''Toygar , sevgilim Berkle gidelim mi hem hava alırız biraz hem de yalnız bırakmamış oluruz onu ne dersin?''
''Bitanem feci yorgunum senin odaya çıkıp bezmeyi düşünüyorum, siz gidip gelseniz?''

 Neyse en sonundan karar vermiştik. Toygar da Berkle gitmem için ısrar edince ; Toygar benim odamda dinlenecekti, Meriç zaten çalışmadaydı peki ya Aslı?  Sırıtık suratını görünce kaşlarımı çatmaktan vazgeçtim. ''Bende ortalığı toparlar çıkarım.'' Tam hiç gerek olmadığına dair konuşma yapacakken Berk kolumdan söylenerek çekiştirmeye başlamıştı. ''Tamam anahtarı kapının arkasından çekmeyi unutma. Dur be çocuk üzerime kalın bir şeyler alayım bari.'' Odama çıkıp kalınca üzerimi giyinmeye çalıştım. Gündüz neler çektim akşam donarak ölürdüm herhalde. 

Yaklaşık bir saat sonra Alana gelmiştik. Aras'ı en son ne zaman gördüm belki de hatırlamıyorum. O hep daha sert aşılmaz birisi olmuştu hiç arkadaş olduğumuzu bile hatırlamıyordum. Bundan 4 sene önce de apar topar Amerika'ya gitmişti ve bir daha geldiğinde bile görmemiştik onu. Belki de tanımazdım bile. 

Ama bize doğru yaklaşan birini fark edince Aras olduğunu anlamıştım. Ne kadar değişmiş gerçekten de tanımazmışım. Uzun boylu, esmer ve oldukça yapılıydı. Berk'in yaptığı suluklarla uzun bir sarılma faslıyla bana dönmüştü.
''Sen ... '' elini uzatmıştı.
''Ben seni tanımam diyordum ama sende tanımadığına göre Derin Soylu Berk'in arkadaşı olan.'' elini tutup karşılık vermiştim.
''Aras Çakıroğlu. Hatırlıyorum Derin sadece emin olmak istedim. ''
''Bilmem uzun zaman geçti sonuçta.'' hala elimi sıkıca tutmuş duruyordu.
''Hatırlıyorum. Hatırlamadığım bu kadar güzel bir kız olmuş olman...''

Arabaya bindiğimizde ben arkaya oturmuştum. Artık iyice yorulmuştum bir an önce eve gidip uyumak istiyordum.

Aras Berk'e dönüp ;
''Toygar olayları mı ? '' diye sormuştu.
''Evet maalesef ama daha bir sorun çıkmadı gibi.''

Ne dediklerine anlam verememiş bir halde iki koltuğun arasından öne eğilmiştim.

''Hey hey ne sorunu ne demek Toygar olayları mı bende buradayım farkındaysanız.''
''Boşver fıstıklı baklavam sen bunları ya.'' saçlarımı dağıtıp önüne dönmesi uzun sürmemişti.
''Berk bir kere de ciddi ol ya.''
''Bak bu konuda haklı.'' yanıtı da Arastan gelmişti.

Bir saat boyunca aradığım anahtarı bulduğumda büyük bir oh çekti herkes. Kapıyı açıp içeri girdik. Portmantoya montlarımızı asıp içeri geçtikten sonra dikkatimizi çeken ilk şey masanın asla toplanmamış olmasıydı. Aslı'nın eşyaları da hala buradaydı. Gitmemişti demek ki. 

Berk ve Aras'a iyi geceler dedikten sonra odama ilerlemeye başladım. Sonra aklıma Toygar geldi. Heyecanlanmaya başlamıştım bile. Sonuçta hep birlikte olmuş olsak da ilk defa kendi hayatlarımızın içindeydik ve bugün ilk kez benimle kalacaktı. Aşağıdan gelen Arasın sesini duymuştum ''bu kızla Toygar ne alaka oğlum.'' ama o kadar halim yoktu ki. Uğraşamayacaktım. 

Kapıyı açtığımda kaderin yine bana güzel, en cilvelisinden bir oyun oynadığını anlamıştım. Ama elimden ne gelirdi ki.

Sevgiyle kalın 💙

Hazan mevsimiOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz