BÖLÜM37 "SENİ SEVMEYİ SEVMİYORUM''

Start from the beginning
                                    

Oda bu yani sonuçta... Ana yemeğe geçtiğimizde, bizimkiler konuşmaya başladılar. Çok aç olduğumuz için çorbalar sessiz sedasız içilmişti.

Sueda ''İlişkide ki bencili oynuyorsun Arya. Bora gayet haklıydı.'' bir yandanda ağzına patates atmıştı.

''Gereksiz sinir...'' dedim.

Hakan lafa atıldı. ''Nesi gereksizmiş?'' ''Bora'yı koruma derneğimi kesildiniz başıma ya da Bora haklı fonu falan mı açtınız??'' dedim.

Sueda ''Arya bence, sen şımardın'' dediğinde elimdeki çatalı gözlerine sokmamak için kendimi zor tuttum.

''Herkesin anlayış derecesi farklıdır. Benim size anlatacaklarım, ancak sizin anlayabileceğiniz kadardır ve sizde bu akşam beni anlama zamanınızda değilsiniz anladığım kadarıyla. Bu yüzden ağzımı yormayacağım'' dedim.

Şunlara bak ya. Bunlar yüzünden yediğim, yemekten keyif alamıyordum. Hayatımda ilk kez böyle bir şey yaşıyordum. Sakin ol Arya! Şimdi sakince önündeki yemeğe saygı duy. Onu hisset! Bıçağımla şinitzelimin üzerine koyduğum tereyağını iyice yaydım.

Olmazsa olmaz limon suyundan da azıcık döktüm ve kalp ameliyatı yapan doktor titizliğinde, bıcağımı kullanarak şinitzeli küçük parçalara ayırdım. Ağzıma attığım parçaları tadına vararak çiğnemeye koyuldum.

Her şey o kadar güzel gidiyordu ki! Burnumda beliren kokuyla, nirvanadan aşağılara indim ve kendimi sandalyede, Bora'yı da yanımda buldum.

''Niye geldin?'' hoşnutsuz bir ses tonunda söylemiştim bu cümleyi.

''Gittiğim yerde sen yoktun ve ben seninle kavga etmeyince asabi oluyorum '' dedi ve patateslerimden birisini ağzına attı.

Sinirle tabağıma baktım; üç et parçasına üç patates şeklinde ayarlamıştım. Şimdi patateslerimden birisi eksikti. Bu terbiyesizlikti resmen. Utanmasam ağlayacaktım. Derin bir nefes aldım, sakin ol Arya!

Bir patatese daha uzandığında eline çatalımı geçirip, gözlerine dik dik baktım ''Senin yemeğin yok mu?'' dedim.

''Sen gerçekten çocuksun'' dediğinde. Çatalımı tabağıma sertçe attım ve sandalyemi iterek, hızlı adımlarla yürümeye başladım.

Arkamdan çabucak bana yetişip kolumu tutarak beni durdurdu. Tabii ki bu beni durduramazdı. Restoran bölümünden çıktım ve asansöre doğru ilerliyordum ki, o kol beni yine, öyle bir durdurdu ki..!

Bora ''Patates için bile kavga edeceksen, yok artık diyorum Arya''

''Küçümseme, patatesten bahsediyoruz'' dediğimde yüzüme öyle bir tebessümle baktı ki

''Sen gerçekten çocuksun!'' dedi gülerek.

''Bana hep çocuk diyorsun-'' diyordum ki sinirle sözümü kesti

''Sana hep çocuk diyorum çünkü; tanıdığım herkesten daha safsın, daha gerçeksin. Keşfedilmediği için temiz kalmış bir ada gibisin'' dedi ve gözlerini gözlerimden ayırıp, dudaklarıma diktiğinde bir adım geri gittim!

Bora bu davranışıma da gülerken gözüme bir görüntü takıldı.

Dört-beş yaşlarında bir çocuk! Üzerinde kırmızı bir elbisesi, altında beyaz çorap, elbisesiyle uyumlu kırmızı ayakkabılar. Uzun sarı saçları iki yanından örgü şeklinde sarkıyordu.

Küçük eli, babasının avucunda kalbolmuştu. Birlikte asansöre bindiler ve gittiler. Ben ne zaman böyle bir çocuk görsem, sevecenlikle bakamıyordum. Ben hiçbir kız çocuğuna ahh ne güzel diye bakamıyordum ya da ne kadar sevimli bir kız diyemiyordum..!

İÇTEN İÇE (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now