Bölüm - 6

10K 1K 101
                                    


Gözleri korkuyla irileşirken, tüm bedeni bir titreme nöbetine tutulmuştu. Böyle olmamalıydı. Hayır, kesinlikle böyle olmamalıydı. Duymamalıydı. Hatta bunu sonsuza kadar öğrenmemeliydi. Gerçekleri öğrenmek her şeyi biraz daha zora sokmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktı. Fakat ağzına sahip çıkamamış, her zaman kendisine saklaması gereken bu sırrı birine açmıştı. Gözyaşlarını akıtmamak için direndi. Belki de duymamıştı. Korkuyla atan yüreğine ufacıkta olsa bu ihtimal iyi geliyordu.

Bakışlarını onun hiçbir şey belli olmayan gözlerinde gezdirmeye devam etti. Her zamanki gibi donuk bakıyordu. Duymamış olabilir miydi? Duysaydı öfkelenirdi, suçlardı onu. Ama Baran dan hiçbir ses seda yoktu.

"Sohbetinizi böldüm fakat Asiye'ye bir şey söylemem gerek."

"Yok, önemli değil," diyen Eyşan'ın sesindeki heyecanda en az Asiye kadar endişelendiğinin göstergesiydi.

Asiye isteksizce oturduğu yerden kalkarak, Baran'ın yanına gitti. Her adımında nefesi daralıyor, yanakları kızarıyordu. Gözlerini kaçırmak istiyordu ama bunu yapmamak için kendisiyle büyük bir savaşın içerisine girmişti. Belki de Baran hiçbir şey duymamıştı ve bu yaptığıyla onu şüphelendirebilirdi. Kaldı ki bu son istediği şeydi.

"Annem ya da babam ne olduğunu sorarlarsa, aramızdaki tüm sorunları hallettiğimizi söyleme unutma. Ve şu aptal ifadeyi sil yüzünden."

"Ne?"

"Yüzündeki gergin ve korkak ifade... Altı üstü aynı odayı paylaşacağız korkma seni gerçekten karım yapacak değilim."

Asiye büyük bir rahatlama ile gülümsemesine engel olamadı. Duymamıştı. İçinden binlerce kez şükrederken, aptal gibi sırıttığının farkında değildi.

"İyi misin sen?"

"İyiyim, çok iyiyim."

Baran hiçbir şey söylemeden birkaç saniye boş gözlerle onu süzse de sonrasında bir şey söylemeden terastan inmişti. Asiye rahat bir nefes alarak Eyşan'ın yanına geldiğinde "Duymamış," dedi.

"Emin misin?"

"Evet."

"Oh, iyi bari..."

Duymaması herkes açısından iyi olandı. Aralarında yeterince zaten aşılması imkansız dağlar vardı bir de bu çıkarsa karşılarına her şey daha berbat bir hal alırdı. Zaten Asiye'nin bu dağları aşma gibi bir düşüncesi yoktu. Yalan yoktu. Hazar'ın ölümü onu çok yaralamıştı. Çok üzülmüştü ama aradan geçen zaman yarasına tuz basmıştı. Gelen bütün görücülerini ret etmişti çünkü kalbindeki adam belliydi. Sonra hiç beklemediği bir şey olmuş, o gelmişti ona ve mutlu olmuştu. Bir umut ışığı belirmişti onun için. Bu umut ışığına sımsıkı sarıldı ta ki evlendiği gece, onlar için hazırlanan odada gelinliği ile sabaha kadar bekleyene kadar. Yine de umudunu kırmamıştı ama onun odaya gelip söyledikleri daha dün gibi canlıydı.

Baran'ın gözünden bir damla yaş akarken, öfkeden elleri titriyordu. Karşısında beyaz gelinliği ile duran kadına bakamıyordu bir türlü. Nasıl bakabilirdi ki... O kardeşinin karısıydı. Onun burada bu odada olmaması gerekti.

"Olmaz..." dedi öfkeyle. "Olmaz..."

Asiye'nin sessiz hıçkırıklarını duyduğunda titreyen elleri yumruk oldu. O yumruklarla kendini ve onu bu kadere zorlayan herkesi öldürmek istedi. Ta ki içindeki bu sızı, bu acı geçene kadar.

Olmaz dediği gibi bir anda odadan çıkıp gitmişti. Asiye ise pes etmeden hala gelinliği ile beklemişti. Melek Hanım'ın odaya gelmesi ile ise tüm umut ışıkları yok olurken, o da pes etmişti. Baran'ın sevdiği kadın ile evlenmek için gittiğini öğrendiğinde her şey bitmişti.

Yangın YeriWo Geschichten leben. Entdecke jetzt