"Aç değilim." diye homurdandı kızıl çocuk. "Her şeyi mahvedeceğim."

"Hiçbir şey mahvetmeyeceğine eminim." Harry'ye baktı. "Değil mi Harry?"

"Benim yerime bir çuval koyarsanız benden iyi oynayacaktır." dedi Ron saçlarını karıştırarak, ve Harry kaşlarını çattı. "Kendine biraz güvenemez misin?" diye sordu. "Hadi ama dostum. Bugün Slytherin'i sahaya gömebiliriz, sadece yapabileceğine inan yeter."

"Ama ben umutsuz vakayım." diyen Ron'dan sonra Hermione derin bir iç çekti. "Pekala Ronald Umutsuz Weasley, ya yapabileceğine inanırsın ya da bundan sonra İksir ödevlerini kendin yaparsın." Ron'un şaşkın ifadesine güldü. "Ee?"

"Eminim ki yapabilirim." diye mırıldandı çocuk. Harry de zaferle sırıtarak Hermione'ye beğeni işareti yaptı. "Güzel taktik." Hermione bilmişçe gülümsedi.

Harry yavaşça onlara doğru eğildi. "Bu arada, Malfoy bu tarafa doğru bakıyor." Hermione gözlerini devirdi. "Harry, sence de onu takıntı haline getirmedin mi?"

"Hayır!" diye itiraz etti çocuk. "Bir şeylerin peşinde olduğuna eminim. Hermione, ona bir baksana."

"Harry.." dedi Ron şüpheyle. "O her zamanki gibi görünüyor."

"Sadece biraz daha boş bakıyor." diyerek Ron'u onayladı Hermione. "Eğer bir şeyler planlıyorsa bile maçla ilgilidir."

"Bu iyi mi?" diye sordu Ron aniden. "Kötü. Çok kötü." Hermione güldü. "Ne demiştik? Ah, iksir ödevlerin." Harry göz devirdi. "Beni ciddiye almıyorsunuz." dedi hışımla. "Ama bir şeyler çıkacak."

Hermione bu sırada Harry'nin neden bu kadar şüphelendiğini merak ederek karşı masaya kaçamak bir bakış attı. Farklı bir şey göremiyordu, Malfoy'un solgun gözleri salonun duvarlarında dolaştıktan sonra yine Gryffindor oyuncularını tarıyordu. Yapılacak maçtan önce bunun olmasının normal olduğunu düşündü. Normal olmayan bir şey göremiyordu, onun da tabağının boş olması haricinde. Ama Ron'un da öyleydi, sadece gerilmiş bile olabilirdi, Harry'nin bu kadar acayip ne gördüğünü anlamıyordu. Ama merak ediyordu, çünkü ne zaman fazla taktığını söyleseler arkadaşı kendilerine kızıyordu.

Garip olan ne görene kadar ara ara kontrol etmeye karar verdi, mümkünse göz kontağı kurmadan. Göz kontağı kurmak kızı rahatsız ediyordu, birinin karşısında böcek varmış gibi davranması kötüden ziyade garip hissettiriyordu, çünkü objektif bakılırsa Hermione bunu yapması için hiçbir şey yapmamıştı. Göz devirerek önüne döndü. Buna kafa yorması bile hataydı, çünkü Malfoy'un kafa yapısından gayet haberdardı. Kan statüsünün farklı olması gayet yeterli bir sebepti.

"Ee?" dedi arkadaşlarına aniden. "Harry, diğerlerini toplamayacak mısın?"

*

Slytherin'ler de kendi aralarında maçın kritiğini yaparken Draco boş bakışlarını duvardan çekerek çenesini eline yasladı. İnsanların problemlerine imreniyordu, hayatı hakkında fikri olmayan insanların kendisine imreniyor olmasına imreniyordu. Diğerleriyle birlikte maçı konuşacak kadar az sorununun olduğu zamanları özlemişti, küçük bir çocuk olduğu zamanları. Tam anlamıyla çocuk olamamışsa bile küçük olduğunu hatırlıyordu.

Şimdiyse çok daha farklı sorunları vardı, sorunlarla tanışmamış bir çocuk için hiç uygun olmayan sorunlar. Draco herhangi bir soruna göre büyümemişti. Çabuk büyümüştü, kurallarla, dikte edilen çeşitli fikirler, karanlık salonlarla, ama sorunları yaşamamıştı. Geçen seneye kadar en büyük sorunu Harry Potter'ın gözde öğrenci olmasıydı.

Pes ederek tabağı öne doğru ittirdi. Gözleri Gryffindor masasına değdi, gülüşen gençlere. Ne kadar farklı ama ne kadar aynı noktada parçalanan hayatları vardı aslında.

never say never | dramioneWhere stories live. Discover now