Dünya dışı yaşam...

98 1 3
                                    


Uzaylılar... Başka güneş sistemleri, uygarlıklar, dost ve düşman ırklar... İnsanların çoğu her zaman böyle şeylere "acaba var mı" sorusuyla şüpheci bir şekilde yaklaşmıştır. Bir bölümü de "acaba bulur muyuz?", "neye benzerler", "dost mu olacağız düşman mı?" gibi sorularla. Aslında iki tarafın tutumu da yanlış değildir. Yanıldıkları nokta ise iki tarafın da ortak buluşma noktası olan su mevzudur. Yani, uzaylıları ya da diğer canlı varlıkları dünya benzeri gezegenlerde aramaları. Ya da dünya benzeri bir gezegen keşfettiklerinde yukarıdaki soruların akla gelmesi.

Bizim gibi canlılar arar insan. İki, üç, dört bacaklı ya da sürünen, ağzı, gözü, kulağı olan, sindirim sistemi, boşaltım sistemi, üreme sistemi olan. Filmlerde vb. gördüğümüz uzaylılar da aslında dünyadaki canlılara benzemez mi? Sadece biraz çirkinleştirmiş halleridir. Ya da uzayda herhangi bir gezegende su bulunca sanki uzaylı bulmuş gibi sevinir. Hatta bir gezegende uzaylıdan önce su arar. Halbuki keşfedeceği şeyin suya ihtiyacı olup olmadığı meçhuldür.

Örneğin bir gezegen hayal edelim. Dünyadan bilmem kaç trilyon ışık yılı uzaklıkta olsun bu gezegen. Öyle düşünün ki bu bir gezegen büyüklüğünde göktaşı. Etrafında döndüğü en yakın yıldız o kadar uzakta ki ışığın zerresi yok. Hani geceleri gökyüzüne baktığında yıldızları görürsün ya küçücük, küçücük? İşte kendi güneşini aynen o şekilde görüyor. Daha doğrusu siz eğer orada olsaydınız öyle görürdünüz. Zaten diğer yıldızların da ışığı ona ulaşamıyor. Hani göktaşı demiştim ya; gerçekten de bir göktaşı. Diğer gezegenler gibi katmanları ya da bir çekirdeği yok. Yüzeyine baktığında ise tek görülebilen şey yine sadece gezegenden kopuk taşlar ve yer şekilleri.

Sizce bu gezegende hayat olabilir mi? Çoğunuz hayır diye cevap verir bu soruya. Bazılarınız ise giriş kısmının etkisiyle evet diyecektir ama bu gezegende yaşayanlar hayalinde yine klasik şekilde canlanacaktır. Belki de yeraltında yaşayan canlılar hayal edeceksiniz veyahut böcekler. Yanıldığınızı söylemeliyim. Bu gezegende yaşayan canlıları zaten gezegeni anlatırken söyledim.

Taşlar. Evet, evet bu gezegenin yaşam formu taşlar. Tabi bizim gezegenimizde bulunan taşlardan farklı da olsalar en azından bir hayli benzerler. Sadece bu gezegendeki taşlar CANLIlar.

"Canlı" Nedir? Neye denir? Ne gibi özellikleri vardır? Eğer bu soruları Google'a, kitaplara, öğretmenlere veya tanıdığınız bilge birilerine sorarsanız size bir sürü bilgi verirler. Canlıların ortak özellikleridir şudur, budur, bilmem nedir...

Biliyor musunuz az evvel hayal ettiğimiz gezegenin üstünde yaşayan hayali canlıların (Taşların) hiçbirinde bu ortak özelliklerin çoğu yok. Beslenmeleri gerekmiyor, doğal olarak boşaltım yapmaları da. Hücrelerden oluşmuyorlar, Hiçbir organelleri de yok. Fakat ne yapabiliyor musunuz? En önemli canlılık özelliği olarak bilinçleri var ve düşünebiliyorlar. Gezegenin üzerinde ve birbirlerinin etrafında yuvarlanıp duruyorlar. Rastgele de yuvarlanmıyorlar. Arıyorlar. Neyi mi? Herkesin aradığı şeyi. Eşlerini. İşte bu yüzden birbirleri etrafında yuvarlanıp duruyorlar. Bu onların birleşme töreni.

Görme, işitme, tatma, koklama duyuları yok. Tek sahip oldukları bizimkine benzemese de dokunma duyusu diyebileceğimiz bir duyu. Hareketlerini ise ağırlıklarını kontrol ederek yapıyorlar. Nasıl yaptıklarından emin olmamakla birlikte, bedenleri üstünde küçük, çok küçük bir çıkıntıya dahi ağırlıklarının yüzde doksanından fazlasını aktarıp her yerde dengede kalmak onlara göre bizim parmağımızı oynatmamız kadar basit ve sıradan.

Birbirleri etrafında yuvarlanarak uygun yüzeylerini denk getirip birleşmek ise varoluş amaçları. Eşlerini buldular, uygun yüzeyleri de bir araya geldi sonra ne mi oluyor? Hemen aklınıza ayıp şeyler getirmeyin canım. Dediğim gibi bunlar kafanızda hayal ettiğiniz tip uzaylılar değil. Uygun yüzeyleri denk gelen taşlar iki iken bir oluyor. Birleşiyorlar yani. Bizim dünyadan bildiğimiz bölünerek çoğalmanın tam tersi yani.

Bir Garip Taş HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin