Kırlangıcın dansı

52.4K 2K 240
                                    

2.Bölüm: Kırlangıcın dansı

Puf!

Bu sesle birlikte bembeyaz bir çiçek daha Miaetilra'nın kabarık, kızıl saçları arasında belirmiş, genç kızın dudaklarına keyifli bir gülümseme yayılmıştı. Yalnızca birkaç saat sonra on iki yaşını dolduracak olmasının heyecanıyla su yeşili gözlerinde rengarenk parıltılar vardı. Puf! Yeni bir çiçek daha patladı. Her puf sesi -sanki mümkünmüş gibi- genç kızın yüzündeki gülümsemeyi daha da genişletiyordu. Miae onu bekleyen dostunun yanına bir an önce gitmek için, koridor boyunca koşar adımlarla ilerlerken, bir yandan da ona yetişmeye çalışan adım seslerini takip ediyordu. Baş belası küçük kız kardeşinin başına bir şey gelmesini istemezdi. Başını arkaya doğru eğip, "Düşeceksin Luna," diye uyardı. Küçük kız kardeşi o nereye gitse peşine takılır, bu uğurda başını çeşit çeşit belalara sokar ve sonunda zarar gördüğünde de azar işiten hep Miaetilra olurdu. Bunu asla sesli dile getirmeyecek olsa da ufaklığın ona olan düşkünlüğünü de kulak çınlatan kahkahalarını da seviyordu. "İkimizi de yakalatmadan Bale'nin yanına dönmelisin."

"Ama ben de sizinle gelmek istiyorum."

Miae bıkkın bir tavırla gözlerini devirip, "Sana benimle gelemeyeceğini söylemiştim ufaklık," dedi, "Geç kalacağım." Ayakkabısındaki tokalar, elbisenin eteklerine takılıp dururken kendisi gibi hissetmiyordu pek. Başını geriye eğip sağa sola çarpıp duran ufaklığın iyi olup olmadığını göz ucuyla kontrol etti. "Peşimden gelmeyi bırak," diye homurdandı. "Ve odana dön."

"Pan'a sordum bugün, gelebileceğimi söyledi."

"Pan çok biliyormuş."

Şangırt!

Arkasında kopan gürültüyle birlikte endişeyle Luna'ya dönerken kaşlarını çatıp nefesini tutmuştu. Yaptığı ilk şey onun ciddi bir yarası olup olmadığını anlamak için Luna'nın ellerine, dizlerine, dirseklerine bakmak olmuştu. Sten çeliği zırhlardan birine takılan ve zırhı da beraberinde sürükleyerek poposunun üzerine düşen, korkmuş kız kardeşi canının acısıyla -tabii biraz da azarlanma korkusuyla- alt dudağını sarkıtmış, ağladı ağlayacak bir yüz ifadesiyle ona bakıyordu. Miae o söylemeden de kardeşinin canının yandığını görebiliyordu. İlerleyip onun yanında diz çöktü ve yüzüne dökülen saçlarını şefkatle geriye doğru taradı. "Daha yürüyemiyorsun bile benim tatlı Lu'm." Ellerinden tutup kızı ayağa kaldırdı ve üstüne başına çekidüzen verdikten sonra kızın sessizce akıp duran gözyaşlarını kuruladı. Ciddi bir yarası yok gibi görünüyordu. Buna rağmen Miae emin olmak için, "Bir yerin acıdı mı?" diye sordu. Küçük kız derin bir nefes alıp başını 'evet' anlamında cansızca salladı. Sanki bu kadarcık şey bile canını çok acıtıyormuş gibi alt dudağı inceden inceye titremeye başlamıştı. "Neresinin acıdığını bana gösterir misin?"

Ufaklık bir an için bile olsa ağlamaya ara vermeden, minik kolunu havaya kaldırdı ve ona doğru uzattı. Miae'nin yeşil bakışları onun titreyen koluna indi ve kızın canını yakmaktan endişe duyarak üzerindeki mavi elbisenin kolunu dikkatle dirseğine kadar sıyırdı. Dirseğinden bileğine kadar ince bir kesik varsa da derin değildi. Yine de ufaklığın canını yaktığına emindi. Onun acı çekmesine gönlü el vermeyince elini yarasının üzerine bıraktı ve bir şeyler mırıldanarak avuç içini yaranın bittiği yere kadar sürttü. Kızıl saçları sert bir rüzgârla havalanmış ve kabarmış, su yeşili gözleri gümüşi bir renge dönmüş, yüzü kararmıştı. Yara ağır ağır kapanırken Luna'nın gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Biraz sonra yara tamamen iyileştiğinde, Miae'nin aydınlık yüzü yeniden belirdi. Dudaklarında sevgi dolu bir gülümsemeyle, "Şimdi daha iyi mi?" diye sordu.

Luna şaşkınlıkla bir ona, bir de ortadan kaybolan yarasının eski yerine bakmış, gözyaşları kirpiklerinde duyduğu heyecanla asılı kalmıştı. Yüzüne kocaman, ışıldayan bir gülümseme yayılırken aniden, "Bunu bana da öğret Mi!" diye bağırmıştı. Miae aslında başına bunun geleceğini daha en başında biliyordu. "Lütfen, lütfen, lütfen!"

Kızıl Kraliçe 1: Kırlangıcın Şarkısı/HitReads'te.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin