BÖLÜM 27 '' Dördüncü Aşama:Panzehir''

Start from the beginning
                                    

''Bir gün o da aşık olacak ve o da senin durumunu anlayacak'' Eric birden kaşlarını çatınca şaşkınca kalakaldım. ''O daha çocuk '' dedi birden ve Fiona ya bakmaya devam etti. '' Kaç yaşında?'' diye sordum. Hiç düşünmeden '' On sekiz'' dedi. Kaşlarımı çatıp Eric'in bebeksi yüzünü inceledim.

''Yani... Sen yirmi iki yaşındasın?'' Eric kafa sallayınca ''Hiç göstermiyorsun'' dedim hızlıca. ''Ama kardeşin tam yaşını gösteriyor'' Eric onaylayan birkaç şey mırıldandıktan sonra ''Bu yüzden biraz daha büyümedikçe yanına erkek yaklaşamaz'' dedi kızgınca. Hafifçe güldüm, her abi gibi kıskançlık krizine girmişti. Sesimi topladım ve gülmemeye çalıştım. ''Peki, senin cadının yaşı kaç?'' diye sordum. Yüzünde hafif bir gülücük oluştu ve ''On dokuz'' dedi. Ardından düştüğü tongayı anlayıp bana sertçe baktı.

''Ah kardeşinle neredeyse aynı yaşta'' diye başladım ama ayağa kalkıp ''İşim var'' dedi ve yanımdan uzaklaştı. O gidince gerçeklikler tekrardan bir balyoz gibi suratıma çarpmıştı. Hemen ayağa kalktım ve Alex'in odasına doğru yöneldim. Fiona bana doğru döndü ve ''Cass, çantanızdan ölü fare kokusu geliyor '' dedi. Birden durup Fionaya baktım, sanırım hazırladığımız sandviçler bozulmuştu. ''Tamam, önce Alex'e bakayım ardından gelip temizlerim'' Fiona hayır anlamında kafa sallayıp ''Ben hallederim sen Alex ile ilgilen'' dedi ve arkasını dönüp çantalara yöneldi. Minnettarca ona baktım, ardından koşar adımlarla Alex'in yanına gittim.

Kızarıklıklar yavaş yavaş yüzüne doğru gelmeye başlamıştı. Kalbim birden tekledi, ölmesini istemiyordum. Yanına gidip yatağın köşesine oturdum ve güzelim yüzüne bakmaya başladım. Biraz solmuştu yüzü, dudakları hafifçe kurumuş ve yüzünün birkaç yerinde ufak ufak kırmızı benekler vardı. Elimi kaldırıp dudaklarına dokundum, öpmeye dahi kıyamazken şimdi solgun olması kalbimi acıtıyordu.

Ellerim güzel dudaklarından çıkık elmacık kemiklerine doğru yol aldı. Parmak uçlarım tenine her değişin de bedenimi hafif bir titreme fırtınası esir alıyordu. Bu his ona daha ilk dokunuşumdan beri beni kendine bağlamıştı.

Hafifçe gülüp hayran olduğum hafif uzun saçlarını okşadım. Biraz daha yaklaşıp tam kulağının orada durdum ''Alex, Aşkım'' diye fısıldadım. ''Yalvarırım beni bırakma'' dedim, sesim fazlasıyla ağlamaklı çıkmıştı. ''Sensiz hiçbir şey yapamam, ayakta kalamam'' Sağ elimle gözyaşlarımı silip ''Hem kitapları daha yerine koymadık, ben nasıl tek başıma koyayım'' dedim hafif alayla.

Birden gülüşüm soldu, bedenim buz kesti. Hayır!

Hızla ayağa kalkıp salona koştum, gördüğüm manzara bakılacak olursak çok geç kalmıştım. Fiona yere oturmuş, bir elinde çürümüş sandviçi tutarken diğerinde ise Doğu kitaplarından birini tutuyordu. Karşısında ise Eric başka bir Doğu kitabı tutuyordu. Kalbim güm güm kulaklarımda atarken derin bir iç çektim.

Eric birden bana döndü ve ayağa kalkıp yüzüme baktı. ''Açıklayabilirim'' dedim yavaşça. Fiona da kalkmıştı. ''Açıkla'' dedi Fiona,gözlerinde hafif bir nefret kırıntısı vardı.

Biraz daha onlara yaklaştım ve ''Onları geri vermek için buraya geldik'' Eric hala bana bakıyordu,Fiona ise sinirle ''Yalan söyleme'' dedi. Birkaç adım yaklaştı ve ''Onaları çaldın ve şimdi ülkene götürüyorsun'' dedi hızlıca. Olumsuz anlamda kafamı salladım,kalbime giren acıyla hafifçe irkilsem de yerimde sabit durdum.

''Hayrı onları Mavi kubbelerden kaçmadan önce saray kütüphanesinden aldık'' dedim hızlıca. Fiona tam bir şey söyleyecekken Eric araya girdi ''Bitirmesine izin ver Fiona'' dedi sakin bir ses tonuyla.

Derin bir nefes aldım ve ''Ben orada saray kütüphanecisiydim'' Fiona hızla ''Evet orasını biliyoruz, haberlere çok çıkıyorsun'' dedi.

Ona aldırış etmeden. ''Bir gece yani sarayda yangın çıktığı gece amaç Prensi öldürmekti. Birlikte gizli bir geçide saklandık ama ondan önce kütüphanede farklı krallıklara ait kitaplar olduğunu fark etmiş ve neden burada olduğunu çözmeye çalışıyorduk. O gece bizi öldürmeye çalıştılar. Saklandık ve başka bir gizli geçit sayesinde saraydan kaçtık'' dedim ve başımıza gelen her şeyi onlara anlattım. Elbette Bize yardım edenlerin ismini vermedim, her şeye rağmen onları gizli tutmak istiyordum.

MAVİ KUBBELER : Yalnız Prens ( -TAMAMLANDI- )Where stories live. Discover now