"Bu Cumartesi'ye ne dersin? Hem Akher de toparlanmış olur! Ve her zamanki biz gideriz Alp, Eren falan." Genişçe gülümseyen kıza baktı. Derslerden bunalmış olan öğrenciler için iyi bir kaçış olacaktı bu lunapark gezisi. Geriye bir tek Akher'i ikna etmek kalıyordu. Oturduğu yerden kalkıp çantasından telefonunu çıkardı -Aslı yanında olduğu için erkenden mesajına cevap almak isteyen kimse kalmamıştı bu yüzden telefonunu azad ederek çantasından çıkarmamıştı- ve rehberde çuha çiçeğini buldu.

     Ekrana "Bu cumartesi için bütün planlarını iptal et. Lunapark gezisi var." yazdıktan sonra cümlelerin aklında sıralanması için biraz bekledi ve yeniden yazmaya başladı. "Hemen itiraz edip işin olmasa bile kendine iş bulacağını hissediyorum. Sakın yapma, bunu Alp, Eren ve Büşra'ya borçlusun." şu borç olayını kullanmak eğlenceli olmaya başlamıştı. Akher'in farklı bir düşünce sistemi vardı, orası kesindi. Gönder tuşuna bastıktan sonra dedikodu kazanını kaynatmaya başlamış olan kızların yanına geri oturdu.

     "Şura sevgilisinden ayrılmış duydunuz mu?" Sanki devlet meselesini tartışıyormuş gibi hararetli hararetli konuşuyorlardı. 

    "Ne? Ayrılmış mı? Ben onların çok yakıştığını düşünüyordum!"

   "Bu işte Fatma'nın parmağı var bence kızlar! Siz bilmiyorsunuz ama Fatma, Şura'nın sevgilisine aşıktı!"

    Ortaya çöken derin sessizlik ve kocaman açılmış gözler Deniz'i az kalsın güldürecekti ama kendini tutup yalnızca dışarıdan bakan bir gözlemci gibi onları izlemeye koyuldu. Aslı da bu koyu sohbetin içine çekilmiş bildiklerini sıralamak için can atıyormuş gibi görünüyordu.

    Telefonu titrediğinde ortamdan soyutlanıp minicik ekrana odaklandı. Çuha çiçeğinden mesaj gelmişti. 

    "Emir büyük yerden sanırım. Tamam o zaman... Cumartesi günü ABD başkanıyla görüşecektim ama iptal etmek zorundayım :) " 

    Sanki Akher karşısındaymış gibi gülümsedi. "Lunapark Amerika başkanından daha önemli! Onunla her zaman görüşebilirsin nasılsa :) "

    Cevap biraz sonra geldi, herkes kendisi gibi hızlı yazamıyordu elbette. "Doğru diyorsun :) " Bu oğlan mesajda bile sohbet kapatmakta hiç zorlanmıyordu. Ondaki doğal bir yetenek olmalıydı!

    "Başın nasıl?"

    "Sağlık ocağından sonra annemle hastaneye gittik, film gibi bir şeyler çektiler... Ufak bir sarsıntı geçirmişim ama bir şey yokmuş, yani iyiyim. :) sorduğun için teşekkürler :) "

     "Annen geldiğinde çok telaşlıydı..."

    "Her zamanki hali."

    "Yarın okula geliyor musun?"

    "Büyük ihtimalle gelmem ama sonraki gün gelirim. Şimdi biraz işim var okulda görüşürüz :)" 

    "Görüşürüz :)"

    Telefonu çantanın içine geri gönderirken dedikodu başlığı altında birbirlerine iyice sokulmuş olan kızlara döndü. Mihriban hepsine bir şey anlatırken sus pus olmuş şaşkınlıkla onu dinliyor arada attıkları hayret nidalarına karışık "Biliyordum!" kelimesi havada uçuşuyordu.

     ***

    Telefonun ekranına ışığı sönmesine rağmen uzun uzun bakmaktan kendimi alamadım. Konuşma çok güzel ilerlerken ne yapacağımı bilememiş ve işim olmadığı halde işim var deyip konuşmayı bitirmiştim. Ne kadar aptaldım ben böyle? "Ahh!" Telefonu sertçe yatağın üzerinde bir yerlere fırlatıp kolumla gözlerimin önünü kapattım ve kalbimin sakinleşmesini bekledim. Gerçekten Deniz'e aşık mı olmuştum ben? Evet, buna artık daha da fazla inanıyordum ama emin olmanın bir yolu var mıydı?

     Aniden ayağa fırlayıp aynanın karşısına geçtim ve alnımda yamru yumru bir pürüz gibi duran sargıya baktım. Beni çok çirkin gösteriyordu. Parmaklarımı üzerine dokundurdum, hayır aslında çirkin ya da yakışıklı görünmek umurumun ucunda bile değildi tek derdim bu görüntü yüzünden daha çok dikkat çekecek olmamdı ve şimdi bir de lunapark çıkmıştı başıma. Hayır demeliydim, basitçe bir hayır ama Deniz her zamanki gibi beni hassas noktamdan vurmuştu. "Onlara borçlusun!" kendi kendime söylenmeyi bırakıp yatağıma geri oturdum ve masamın üzerinde duran üniversite kataloğunu elime aldım. Sözel bölümler ve puanları... Sayısaldan da sınava girebilirdim ama rakamları sevmiyordum. Ezber yapmak benim için daha eğlenceliydi... Kataloğu incelemek yerine oturup bugün olanları düşündüğümü fark edince onu da elimden odanın bir köşesine fırlattım ve yatağa attım bedenimi. Hayatım boyunca ikinci aşık oluşum muydu peki bu? İlki hiç güzel bir sonla bitmemişti bu yüzden bir daha aşık olabileceğimi hiç düşünmemiştim... Peki bu güzel bir sonla bitecek miydi?

       Ayaklarım, altımdaki yorganı tepiklerken yeniden ayağa kalktım ve amaçsızca odamdan çıkıp koridorda yürümeye başladım. Yolun yarısındayken mutfağa gidip su içmem gerektiğine karar verdim. Su belki daha mantıklı düşünmeme yardımcı olabilirdi. 

     Bütün aile salonda toplanmış televizyonda dizi izliyordu, anlaşılan kardeşim ders çalışırken sık sık verdiği o uzun molalardan birindeydi. Mutfağa girip ışığı yaktım ve dolaptan aldığım suyu bardağa boşalttım. Tek dikişte bitirdiğim soğuk su boğazımdan geçerken sırtımda bir ürpermeye neden olmuştu. 

     Merdivenleri yeniden çıkarken çoktan düşüncelere dalmıştım. "Acaba Deniz benim hakkımda ne düşünüyor?" kendi sesimi duyunca bir an korktum ve arkama baktım. Kimse yoktu yani kimse duymamıştı neyse ki... Annem bugün Deniz hakkında hiçbir şey sormamıştı ve ben de doğal olarak açıklama yapamamıştım çünkü konuyu açsam yalan söylediğimi bariz hale getirmiş olacaktım ama nedense onun Deniz olduğunu öğrendiğinde yüzünde rahatlamaya benzer bir ifade görmüştüm. Nedenini her ne kadar anlamasam da... 

     Düşüncelerim sivri tırnaklı pençelerini boğazıma geçirmiş beni boğmaya çalışırken odama ne zaman girdiğimin bile farkında olmamıştım. Yarın okula gitmemek bana iyi gelebilirdi belki de. Ya da oturup düşünmekten kafayı da yiyebilirdim. Gerçi bu da iyi bir seçenekti, hayatımın geri kalanını bir tımarhanede geçirirsem önümde uzanan zorlu yolu yürümek zorunda kalmazdım. Sadece biraz ilaç ve uslu bir deli olmak yeterdi... Ne güzel bir hayat!

    Yatağa oturdum ve telefonu attığım köşeden alıp mesaj var mı yok mu diye kontrol ettim, elbette ki yoktu. Okula gittiğimde Alp ve Eren'in de telefon numaralarını almalıydım ve onlara teşekkür etmeliydim... Benim arkamda durdukları için.

    Annemden daha dikkatli olmam konusunda ufak bir azar yiyerek işin içinden kurtulduğuma inanmak da gerçekten zorluk çekiyordum ama üzerime gelmemesi iyi olmuştu. Yüzümdeki allak bullak olmuş ifade yüzünden fazla soru sormamış olabilirdi emin değildim ama bu da muhtemel bir seçenekti. 

     Uzandım ve gözlerimi kapadım. Saat daha erkendi ama yapacak bir şey bulamayınca uyumak en iyisiydi, en azından beni düşüncelerimden kurtarırdı...

Ters AşkWhere stories live. Discover now