Yutkundum, ne diyebilirdim ki yatma bana bir şeyler oluyor akıl sağlımı kaybediyorum mu deseydim? Ya da eğer üzerine bir şeyler giymezsen birazdan olacaklardan ben sorumlu değilim mi?

"Sorun değil, istediğin gibi yatabilirsin." Diyebildim ve hemen masanın üzerinde duran kadehi tepsinin üzerine koydum.

"İyi geceler o zaman." Dedim ve bakışlarımı ona çevirmeden tepsiyi alıp mutfağa doğru yürüdüm.

Tepsiyi masanın üzerine bıraktığım zaman ellerimi masanın üzerine uzattım ve derin derin nefesler aldım. Ben az önce ne yaşamıştım öyle, neler görmüştüm? Kalbim eskisinden daha hızlı atıyordu ve birazdan göğüs kafesimi kırıp oradan Seymen'nin bulunduğu tarafa doğru koşacağını hissediyordum. O yüzden sakinleşmeliydim. Mutfaktan çıkmak için arkamı döndüğüm de birden Seymen'nin bedenine çarptım. Refleks olarak ellerimi kaldırdığım için iki elimde Seymen'nin göğüsleri üzerinde duruyordu. O kaslı, tatlı bir kurabiye gibi duran şişkin göğüslerinde...

"Su içmek için gelmiştim de." Dedi Seymen, nefesi yüzüme çarpıp gittiği için az önce tuttuğum nefesi zorlukla geri bıraktım.

Daha sonra ellerimi yavaşça çektim ve: "Bardaklar şurada..." Dedim elimde dolabı göstererek.

Ama o hâlâ önümde dikilmeye devam ediyordu, Seymen Saran ve aşılmayan bir sur gibi olan bedeni!

"Çekilirsen, odama gideceğim." Dedim zorlukla gülümseyerek.

"Ah pardon." Dedi ve hafifçe geriye doğru çekildi.

Hemen kafamı eğdim ve koşar adımlarla mutfaktan çıkarak odama girdim. Kapımı kapattıktan sonra hemen yere çöktüm ve derin derin nefesler alıp vermeye başladım. Az önce içeride olan şeylere bir anlam yüklemeli miydim diye yine düşündüm. Bilmiyordum, ne olduğunu ve ne olacağını ya da Seymen'nin ne yapmaya çalıştığını... Gecenin bu saatinde evime gelmişti, tamam bu dostane bir şey olabilirdi ama sonra elini yanağıma uzatması, imalı imalı cümleler kurması, birden üzerindekileri çıkarması o da yetmiyormuş gibi ben mutfaktayken tam arkamda dikilip ona çarpmamı sağlaması... Bu olanlar bana çözülmesi zor bir denklem gibi gelmeye başlamıştı ve ben oldum olası matematikten nefret ederdim. O yüzden ne yapacağımı bilmeden yerde oturmaya devam ettim. Bakışlarında bir şeyler olduğunu sezmiştim yani bir şeyler vardı bundan emindim ama ne söylemeye çalıştığını anlamamıştım. Hem zaten kaç kadeh şarap içmişti yani bunları yapmasının sebebi kesinlikle şaraptı! Eğer ben de içsem neler olacağını düşünmek bile istemiyordum. Yavaşça kalktıktan sonra ışığı kapattım ve yatağıma girdim. Bunları düşünmeyecek ve uyuyacaktım. Tabi içeride sadece iç çamaşırıyla yatan bir Seymen Saran vardı, uyumam pek mümkün durmuyordu.

Bütün gece bir o tarafa bir bu tarafa dönüp durdum, durmadan aklıma Seymen'nin salonda üstsüz bir şekilde dikildiği geliyordu. Kendimi salona gitmemek için zor tutmuştum hatta bir ara ayağı kalkıp gitme kararı bile almıştım ama sonra olacaklardan korktuğum için vazgeçmiştim. Aptalca şeyler yapabilirdim ve bu yaptığım şeyler daha sonra Seymen'le aramdaki ilişkiyi zora sokabilirdi. Sonuçta artık onlar için çalışıyordum ve ister istemez aramızdaki mesafeyi korumamız gerekiyordu. O saatten sonra kendimi durduracak bir şey bulmuştum. İş etiği... Kendimi durdurmam gerekiyordu çünkü her gün onunla yüz yüze bakacaktım ve birlikte çalışacaktık o yüzden aramızda bir şeyin olmaması gerekiyordu. Bunu düşündükten sonra sonunda uyuyabilmiştim. Sabah gözüme çarpan ışık yüzünden mızmız bir şekilde gözlerimi açtım ve gözlerimi açtığımda tepemde bana doğru bakan Seymen'i gördüm.

"Günaydın." Dedi gülümseyerek.

Şaşkın olduğum için zorlukla gülümsedim ve doğrulduktan sonra: "Günaydın." Dedim.

Kapımdaki DamatWhere stories live. Discover now