Bölüm 2 - Alışma

50 8 11
                                    

     Axel denen çocuktan ayrılalı birkaç saat oldu sanırım. Onlar gittikten sonra uğultulu devasa girişte tek başıma kaldım. Kalbim göğüs kafesimden çıkmak istercesine çarpıyordu. Yanımda yükselen tarihi kolonlar bir şeyler anlatmak istercesine uzanıyordu. Duvarın pürüzsüz yüzeyini hissetmek için yaklaştım. Bir elim duvarda bir elim valizimde ilerlemeye başladım. Ayakkabımın çıkardığı sesler haricinde holde sessizlik hakimdi. Etrafı incelerken cebimdeki kılavuz kağıdını hatırladım. Yaklaşık 2 hafta önce evimizin posta kutusunda bulmuştum. Siyah zemin üzerine işlenmiş altın renkli karga ve kaligrafik çizilmiş ismiyle çok şık gözüküyordu. O günden bu güne yıpratmış olsam da hala okunabilir durumdaydı. Katlarını açıp gazete tutar gibi kaldırdım. Arka sayfadaki haritaya göre kız yatakhanesi kuzeydoğu cephesindeki kulede bulunuyormuş. Kıvrımlı oklarla gösterilmiş yol birçok merdivenden geçiyordu. İç çekmekten kendimi alamadım. 




Çok uzun ve acılı süren yolculuğum sonunda bana yardım edecek birisi için yalvaracak duruma gelmiştim. Valizimin üstünde perişan bir halde oturuyordum. Tam o sırada koridorda bana doğru yaklaşan bir siluet gördüm. Bildiğim tüm tanrılara dua edecektim ki kız kafasını telefonundan bir saniye bile kaldırmadan yanımdan geçip merdivenlerden indi. Ne sanmıştım ki? Bir çizgi romanın veya dizinin ana karakteri olsaydım kız yanıma yaklaşıp bana yardım ederdi.  Gerçeklik berbat. Tamam dramayı kesiyorum. Kendi ayaklarım üzerinde durmalıyım, kimseye ihtiyacım yok! Ayağa kalkıp kıçımın izi çıkmış bavulun kapağını düzelttim. Sağ bacağımı ileri uzatmaya çalıştığımda bir sorun olduğunu hissetmiştim. İlk adımım yerle iyi bir ilişki kuramamıştı ve dizim katlanıyordu. Hani uzun süre bacağınız üzerinde oturursunuz ve uyuşur, karıncalanır. İşte ondan yaşıyorum. Zeminin yaklaştığını görüyordum. Kafamı çarpmazsam iyi olur diye düşünürken bir çift küçük elin beni belimden tuttuğunu hissettim. Kurtulmanın verdiği sevinçle, şaşırmayı ikici plana ittim. Arkamı döndüğümde benden bir kafa boyu kısa, on yaşlarında gözüken, kurtarıcım olan kızı gördüm. O kadar şirindi ki elimi uzatıp kafasını okşamamak için kendimi zor tuttum.


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Uzun kahverengi saçlarını yarım yamalak ensesinde bir kalem yardımıyla toplamıştı. Sürüye uymayan asi ve kısa saçlar ise özgürce ön saflarda duruyordu. Birkaçı çiçek şeklindeki bir tokanın altında kapana kıstırılmışlardı. Bunca karmaşaya rağmen dümdüz durabilen kahküller tarafsızdı. Koyu yeşil gözleri avizeden yansıyan ışık hüzmeleriyle paha biçilemez zümrütler gibi ışıldıyordu. Suratımdaki minnettar ve ne diyeceğini toparlayamayan bakışı bir nebze anladığını gördüm.

''Daha dikkatli olmalısın dostum. Bu arada ben Ryoko, Ryoko Higashi. '' yeşil gözleri elimdeki buruşmuş kılavuza kaydı. ''Kılavuzun olduğuna göre sen de birinci sınıf olmalısın! Hangi sınıftasın?'' sevinmiş gözüküyordu.

AETERNUS SOMNUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin