GO | 1

183 41 50
                                    

Okumaya başladığınız tarihi buraya bırakınız.

°°°°

Gözlerimi kısarak Tuğçe'ye baktım.

"Ne diyorsun mal? Ben kaçmam kızım, baştan anlaşalım. Bu yurda kaçmak için gelmedim ben."

"Off kızım amma da uzattın. Ya sadece 30 dakika. Sevgilimi göreceğim hemen geri gelicez zaten."

"Artık senin o '30 dakika'larına inanmıyorum. Bu kaçıncı atıldığımız yurt acaba? Ben sayamıyorum da!"

Yavru köpek bakışılarına kanmayıp;

"Hiç öyle bakma bana." dedim. "Olmaz."

"Off tamam. Gidip o gudubet kadından izin alıp geliyorum."

Yanağına öpücük kondurdum.

"Ha işte şöyle kızım, yola gel."  yanağından makas aldım.

"Ben seni bekliyorum." dedikten sonra yatağa attım kendimi.

Aslında Tuğçe'yi kırmazdım ama cidden onun ve sevgilisiyle buluşma hevesi yüzünden bu kaçıncı değiştirdiğimiz yurttu. O yüzden atılmak istemiyordum.

Açıkta kalma ihtimalimiz yüksekti. Zaten parayı zar zor ödüyorduk çalışarak. Ailemiz mi? Onlar doğduğumızdan beri ortalıkta yoktu.

"Aldım!" diye zıplayarak gelen Tuğçe, yere düştüğünde gülmeden edemedim.

°°°°°°

"Hadi ama Tuğçe! Sayende izin aldığın süreyi hazırlamanla geçirdik ya, bravo sana!" elimle alkış yaptım.

"Bugün ne kadar da iticisin be kızım ya, her şeye söyleniyorsun!" dedi ve sandalyeden kalktı.

"Sevgilin olsun o zaman görürüm ben seni." göz kırptı.

"Çıkmaz ayın son perşembesi görürsün canım." deyip ben de ona göz kırptım.

"Yaw he he." dedi ve yurttan çıktık.

Ben kot pantolon, gömlek ve babet giymişken; Tuğçe aksime siyah elbise ve vazgeçemediği topuklu ayakkabısını giymişti.

O saçlar...

Saçtan saymıyorum. Tarif edemediğim bir şekilde yapmıştı.

Bilmem kaç dakika yürümenin sonunda buluşacakları yere gelmiştik. Mert'i görür görmez uçarak giden Tuğçe'nin arkasından bakakalmıştım.

Bende onlara uzak olan bir banka oturduktan sonra etrafta göz gezdirmeye başladım.

¬¬¬¬¬

Cebimden telefonu çıkardım ve meşhur o 'Zombie Tsunami' oyunumu oynamaya başladım.

"Atlasana salak."

"Zıpla be! Hah! zıplamazsan yanarsın işte mal! Olm siz ne kadar malsınız ya!"

Gülme sesi işittiğimde aniden telefonumu kilitleyip gülen kişiye baktım.

Tuğçe'ydi.

"Ya seni şu oyunu oynarken izlemek ne kadar zevkli." güldü.

"Ha ha ha ha hah. Kızım sen geldin madem niye bana haber vermiyosun? Yurttan atılalım da gör sen!" dedim ve saate baktım.

"Off kızım. Yürü." dedi ve banktan kaldırdığı gibi peşinden sürüklemeye başladı.

"Amma da korkak çıktın. Gidiyoruz işte."

"Ha ben korkağım? Mert bilmiyor dimi senin, bir şey yapar sana diye korkup beni de yanında götürdüğünü."

Gizli Oyun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin