XI.BÖLÜM: "ARAF"

68.7K 3.6K 346
                                    

"Bilmek hiçbir yalnızlığa benzemiyor.
Bir kuyu çanına dönüyor dünya,
İnsan en çok yakınlarından ölüyor Hatice..."

Yaşıyoruz Sessizce / Şükrü Erbaş

Yaşıyoruz Sessizce / Şükrü Erbaş

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


XI.BÖLÜM: "ARAF"

    Kaderin ilmek ilmek işdiği ağlarına takılan ömrümün tökezleyişini, kaybetme korkusunun kaldırımlarında soluklanan yüreğimin ağıtlarını dinlerken anladım. En sevdiğimiz yanlarımızdan bıçaklandığımızda dünyanın bütün resimleri silikleşir, siyah beyaz olur onun haricindeki her şey. Bir kere sana bütün renkleri kaybettiren korkudan sonra hayat hiçbir zaman eskisi kadar renkli olmaz. Belki maviyi bilirsin ama artık, o gökyüzüne ya da denizlere ait değildir. Çünkü insan bir kere kaybeder. Sadece bir kere... Diğerleri hep kazanamayıştır.

Ben annemi ve babamı kaybettikten sonra, bir daha hiçbir şeyi öyle kaybetmedim. Onları ne başka bir bedende ne de başka bir ruhta bile arayamadım. Başka bir çift gözde var olmadılar, başka bir sıcak elde yaşamadılar, herhangi bir anıda soluklanmadılar. Hep bir benzerleri gelip geçti ömrümün kıyısından. Biri elimden tuttu ama kimse babam gibi beni bu dünyanın kötü yanından sakınmadı. Biri bana gülümsedi ama kimse annem gibi beni yüreğine sığdırmadı. O yüzden, ben, bir o gün kaybettim. Çünkü ben o gün her şeyimi kaybettim. Babaannem sevmedi mi, varsın sevmesin, bir yerlerde biri beni onun seveceği kadar sevebildi. Araf aldattı mı, varsın aldatsın, hayatıma onsuz da devam edebildim. Hiçbiri kolay değildi, sadece bunlar yaşandı. Ama şimdi bebeğim varsın olmasın diyemezdim, bu sadece yaşanmazdı, bu beni öldürürdü. 

Ölürdüm.

Korku nefesimi kesti, boğazımı yaktı. Ben kendimden başka her şeyi kaybetmiştim. Ama bebeğimi de kaybedersem kendimi kaybederdim. 'İnsan nasıl yaşar?' Küçüklüğümden beri, yıllarca, bu soruyu kendime sorup durdum. Gözümü açtığım her yeni günde yaşamak için bir neden aradım. Nasıl yaşandığını öğrenmek için insanları izledim, yüzlerine baktım, geçtikleri sokaklardan geçtim, kahkahalarını dinledim, ağlayışlarına sızdım. Yaşamak için sadece mutluluğa tutunulmadığını öğrendim, acı da insanı ayakta tutuyordu. Üstelik sadece bu kadar değil; bazen bir merak, bazen küçük bir endişe, bazen bir umut, bazen bir düşünce... Belki tüm bunlardan daha fazlası ya da daha azı... Ben, şimdi bebeğime tutunmuştum. Ona bir şey olursa düşerdim. 

Doktor odadan çıktığında başımı yastığa koyup gözlerimi kapattım. Hiçbir sessizlik bu kadar ağır gelmemişti. Sabaha kadar buradaydım. 'Bir şey olmayacak,' dedim içimden kendime. 'İyiyiz, hiçbir şey olmayacak.' Özel bir hastane olduğu için tek kişilik bir odadaydım. Demir'in varlığından başka saatin ritmik takırtıları vardı. 

"Ben özür dilerim," dedi. Araba meselesinden bahsediyordu. Derin bir nefes aldığını işittim. "Daha dikkatli olmalıydım. Gerçekten özür dilerim." Yavaşça gözlerimi araladığımda oturduğu koltukta dirseklerini dizlerine yaslamış bir biçimde kafasını ellerinin arasına aldığını gördüm. O gerçekten arabada ilk defa böyle olmuştu. Gelen arama mı onu bu hâle getirmişti. Neydi ismi...ha, Akif... 

SİLMESİNLER İZLERİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin