Dilek Bilekliği

109 4 0
                                    

 Otobüsten indim inmesinede ben şimdi ne yapacaktım.Koca ümitlerle geldim ben İzmir'e ama plansız programsız. Okulun açılmasına daha iki ay vardı bunları düşünürken aklıma en başta düşünmem gerken şey takıldı ; ben nerede kalıcaktım?

 Babamın verdiği zarfı çıkardım. İçine baktım altı yüz liraya yakın para vardı. Babamı çok seviyordum başım sıkıştığında joker gibi heryerden çıkar ve beni kurtarırdı. Onunla konuşmayı, dertleşmeyi,kavga etmeyi herşeyden daha çok seviyordum ve sanırım şimdi onu özlüyordum. Annemi, kardeşimi, ailemi özlüyordum. Bu duyguyla başa çıkmam gerekiyordu yoksa vazgeçip geri dönebilirdim. Annem ömür boyu haklı olduğunu sanırdı fakat ben dayanacaktım ne olursa olsun başarıcaktım kendim yaşamayı ve bir yerlere gelmeyi.

 Terminale girdim dinlenme koltuklarına oturdum burada ne yapmam gerektiğine karar vericektim. İlk önce kalacak yeri halletmem gerekirdi. bir pansiyon şimdilik iş görürdü. İş bulana kadar babamın verdiği parayla idareli yaşayıp iş bulduktan sonrada kendi evime çıkabilirdim. Derin bir iç çektim ben bu güne kadar kütüphane görevliliğinden başka birşey yapmamıştımki.

 Terminalin en uç köşesinde küçük bir kız birşeyler satmaya çalışıyordu. Yerimden kalktım bavulumuda sürükleyerek kızın yanına gittim.

 'Merhaba' dedim tezgaha anlık bir gözgezdirirken. Aslında tezgahta sayılmazdı şu pazarlardaki portakal kasalarını ters çevirmiş. üzerinede eski bir örtü ötmüştü. sattığı şeylerde galiba kendi yaptığı takılardı.

 'Bunları sen mi yaptın?'

 'Evet' dedi ve kafasını kaldırdı gözlerinin yeşili okadar güzeldiki kafasını eğince tekrar bana bakması için fiyatlarını sordum. Ama kafasını kaldırmadı bende çömeldim.

 'Sence hangisini almalıyım?' derken o hala tezgaha bakıyordu elini cebine götürdü yeşil bir bileklik çıkardı.

 'Bu dilek bilekliği. Dileğini bunu koluna takarken dilersin sonra gerçekleşene kadar çıkarmazsın. Gerçekleşincede başkasına verirsin onada bunları anlatırsın.'

 'Gerçekten mi?' diye sordum çocuksu bir edayla. Oda bu sefer kafasını aşağı yukarı hızlıca salladı ve :

 'Benim dileğimi gerçekleştirdi.'

 'Dileğini sorsam söylermisin?'

 'Annem hataydı, çok hastaydı. iyileşmesi için yaptım. Banada babam vermişti bu bilekliği.'

 'Peki dileğin gerçekleştimi?'

 'Evet hatta şimdi onun karnında kardeşimde var.'gülümsedi. Bende o gülümseyince:

 'Ne kadar bunun fiyatı?' diye sordum ben bunu sorunca güzel gözlerini tavana dikti ve düşünmeye başladı. Yaklaşık otuz saniye sonra bana bakarak:

 'Dilekler parayla satılmaz ki' dedi hayretle ona baktım ve gülümsedim. Bu dünyada ondan daha büyük insanlar vardı belki ama o sadece yaş büyüklüğüydü bu yeşil gözlü kızın kalbi hepsinden daha büyüktü.

 'Şimdi elini bana uzat ben bunu bileğine takarken sende dileğini dile.' dedi. Sağ elimi uzattım o yavaş yavaş bilekliği bağladı bende dileğimi diledim sanırım bu dilek hakkı hayalimi gerçekleştirmeme yardımcı olucaktı.

 'Tamam bitti sana söylediklerimi unutma. İnşallah dileğin gerçekleşir.'dedi.

 'Teşekkür ederim. adın ne?'dedim. 

 'Elif'dedi ve kafasını yine tezgahına eğdi.

 'Bende Derin tanıştığıma memnun oldum.' diyerek elimi tokalaşmak için uzattım ve tokalaştık. tokalaşırken gözüme saatimi çarptı.Saat onbirdi. bunu görünce bir anda yoruldum ve uykum geldi. Tam ayağa kalkarken karnım guruldadı. Acıkmıştım haliyle. sonra gözüm tekrar Elife kaydı.

 'Burda karnımı doyurabileceğim güzel bir yer biliyormusun?' ddiye sordum ve kız bana iki sokak aşağıda çok güzel bir kahvaltı salonunun olduğunu söyledi. Sonra aklıma paramı idareli kullanmam gerektiği geldi. Bana yapılan bu iyiliğin altında kalmamak için:

 'Bana eşlik eder misin buralarda çok yeniyim' diyerek umutla gülümsedim. kafasını hızlıca aşağı yukarı salladı. Örtüyü topladı kasayı ters çevirip içine koydu. bana burda bekle gibilerinde baktı. Terminal görevlisine kasayı bırakıp hemen yanıma geldi. Elimi uzattıp el ele tutuşarak terminalden çıktık. 

 Hem konuşup hem yürüyerek sahil yoluna vardık. Deniz çok güzeldi. bir banka oturduk. Geçen simitçiden iki tane simit aldım sohbet ederken onları yedik. Elif yedi yaşındaymış. Babası iki ay önce ölmüş. Annesi hamile diye çalışamıyormuş evin tüm yükü onda ve abisindeymiş. Abisi bir berberde çıraklık yapıyormuş o bunları bana anlatırken kaderin bize yaptıklarını düşünüyordum. Aslında ortak noktamız yok gibi görünsede karakter olarak Elifle aynıydık. Zorluklarımız olsada biz sanki savaşçıydık.

 Güneş tepeye iyice çıkmıştı. Çok sıcak olmaya başladığında Elif artık gitmesi gerektiğini söyledi. Bende tamam dedim ve gitti. Daha sonra onun yanına hep uğramam için bende söz bile almıştı. O küçücük kızı çok sevmiştim.

  Denize karşı hayaller kurarken artık takatimin kalmadığını anladım. kalacak bir yer bulmak için yerimden kalktım.

Derin Bir AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin