Seray ve İlayda birbirlerine laf yetiştirirken Azra onları izliyordu. İkisi de mantıklı konuşuyordu. Ancak burada sorun aklının ve kalbinin mantığıydı.

"Azra sen dinleme bunu. Erkam bu sıralar biraz yoğun. Herkesin başına gelir böyle şeyler. İlişkiler anlayışla yürür." dedi Seray. İlayda ise yan yan baktı arkadaşına. "Azra yoğun olduğu zamanlarda bile bize zaman ayırırdı" dedi İlayda dil çıkardı Seray'a.

Azra iki genç arkadaşının arasına girdi. "Tamam. Tartışmayın artık. Aklımı karıştırıyorsunuz" dedi umutsuz bir şekilde. Herkes susarken Azra "Çok özledim onu" dedi sessizce. Erkam'ı çok özlemişti. Halbuki biraz önce görüşmüşlerdi.

Elif alışverişe çıkmıştı. Birkaç düğün elbisesi alacaktı. Yaz yaklaşıyordu. Bu da düğün sezonunun yaklaştığı anlamına geliyordu. Bir yıl daha evlenmeden bitiyordu onun için. Artık inatçılığı bıraksa iyi olurdu. Melih iyi biriydi. Elif her zaman böyle söylüyordu kendine. Ancak Melih ile buluştuğunda hep ters bir şekilde konuşuyordu. Nedenini kendisi de bilmiyordu. Bildiği tek şey kendisi kendi gibi biriyle birlikte olmak istemezdi.

Birkaç mağazadan eli boş çıkmıştı. Kolay beğenen biri değildi. Evleneceği zaman -tabi o gün gelirse- gelinlik seçmek onun için zor olacaktı. Telefonunu alıp Melih'i tuşladı. Genç adamın telefonu çalıp dururken açan yoktu. Durum böyle olunca Elif mesaj atmaya karar verdi. Mesajda bugün buluşmak istediği yazıyordu.

Erkam aceleyle kıyafetlerini değiştirdi. Bugünkü gündemin yazılı olduğu kağıdı eline tutuşturmuşlardı. Erkam bir yandan ona bakıp bir yandan üstünü düzeltiyordu. Belki de yirmili yaşlarında bu işlere bulaşması doğru bir karar olmamıştı. Gazetecilik işi tek başına oldukça zordu. Üstüne yorumcu olmak başına başka bir iş açmıştı.

"Canlı yayına son beş dakika!" denildiğinde adam telefonunu sessize aldı. Koltuğuna oturup karşısındaki diğer yorumcu arkadaşlarına baktı. Bugün onun için bir başka bunaltıcı gündü.

Melih ameliyattan çıktığında biraz dinlenmek için odasındaki koltuğa uzandı. Başını eliyle ovmaya başladı. Ameliyat o kadar zor geçmemişti. Yine de yorgundu. Telefonunu eline aldığında telefonun yanıp sönen ışığı genç adamı heyecanlandırdı. Hızlı bir şekilde ana ekrana giren Melih gelen mesaja tıkladı. Mesaj Elif'ten gelmişti. Melih'in şaşırması için herhangi bir şey olabilirdi. Ancak onu en çok Elif'ten gelen mesaj şaşırtırdı.

Elif'e olumlu yanıt verdiği mesajı yazıp gönderdi. Ardından duvarda asılı saate baktı. Hastalarını hemen bitirsek harika olurdu. Koltuktan kalkıp odasının hemen dışındaki asistanına hastaları göndermesini söyledi. İşte şimdi tüm yorgunluğunu unutmuştu.

Akşam güneş battığında Elif, Melih ile vakit geçirmek için hazırlanmıştı. Biraz gezip birbirlerini daha iyi tanıyabilirlerdi. Rahat bir pantolon ve bluz giyen genç kız kahve gözlerini yanında yürüyen genç adama dikti. "Anlayacağın Azra'nın ilişkisi pekte iyi gitmiyor. Belki de Erkam konusunda yanıldık." dedi Elif iç çekerek. Melih mavi gözleriyle ileriye doğru bakıyordu.

"Azra ve Erkam birlikte iyiler. Umarım sorunlarını halledebilirler." dedi Melih iç çekerek. Sonrasında çekingen bir şekilde genç kıza doğru kaydırdı gözlerini. Elini Elif'in eline doğru uzattı.

Yumuşak ve kendinkinden küçük elleri yavaşça kavradı. Elif'in gözleri hızlı bir şekilde onunkilerle buluştu. Melih'in beklediğinden farklı bir bakış o gözlerde. "Elini tutmamın sorun olmayacağını düşündüm." dedi Melih açıklama yaparak.

Elif bu tatlı hareket karşısında gülmeden edemedi. Melih liseliler gibiydi. "Neden gülüyorsun?" diye sordu genç adama dayanamayıp. Elif gülen bir yüzle "Sadece daha önce hiç ilişkin oldu mu merak ettim." dedi. Ve sonrasında dediği şeyin farkına varıp gülmeyi kesti. Neden böyle bir şeyden bahsetmişti. Aklından geçen bu değildi. Yoksa bu muydu?

Azra yavaş adımlarla adamın evine yöneldi. Işık yandığında göre Erkam eve gelmiş olmalıydı. Buraya bir kere gelmişti. Daha fazla gelse garip olurdu. Boğazını temizledikten sonra Zile bastı. İçeriden gelen ayak seslerini duyuyordu.

Kapı açıldığında özlediği o yüz karşısındaydı. "Azra?" diyen Erkam şaşkındır. Üzerinde sade tişörtü ve eşofmanıyla Azra'ya ilk defa yakalanıyordu. "Girebilir miyim?" diye sordu genç kadın.

Erkam kapının önünden çekilip yol verdi. "Hoş geldin. Tam bir sürpriz yaptın." dedi gülümseyerek. Azra koltuğa oturup daha önce bir defa geldiği evin aynı olup olmadığına baktı. Tabi ki aynıydı. Erkam'ın ev ile uğraşacak vakti mi vardı?

"Çay mı kahve mi? Veya başka bir şey mi istersin?" diye sordu Erkam. Ellerini birleştirdi. "Gazoz" dedi Azra gülerek. Genç adam mutfağa girerken Azra ceketini çıkardı. Arkadaşlarının söylediği şeyler aklını karıştırmıştı. Keşke onlarla buluşmasaydı. İkisi de haklıydı. Ancak Erkamdan ayrılma fikri mantıklı değildi. En azından ara verebilirlerdi. Ancak ayrılık olmazdı. Ondan ayrılacak gücü kendinde bulamıyordu. Daha doğrusu istemiyordu.

Erkam'ın çalışma masası kalabalık görünüyordu. İki iş onun için yorucu olmalıydı. Genç adam elinde iki bardakla tekrar geldiğinde "Çalışıyordun sanırım?" dedi Azra.

Erkam masaya göz attı. "Evet. Spor köşesi için yazı yazmaya çalışıyordum."

Azra iç çekti. "Aslında seninle konuşmam gereken şeyler var." dedi. Erkam'ın saçı dağınıktı. Tişört ona yakışmıştı ve ev hali Azra'nın hoşuma gitmişti. Yine de bunu söylemeli miydi?

"Ben... Bu sıralar zorluk çekiyorum. Ve aklım çok karışık." diyerek başladı Azra. Erkam hemen lafını böldü. "Yoksa kaymanı engelleyecek bir şey mi oldu?" diye sordu endişe dolu yüzüyle.

"Hayır. Öyle bir şey değil" dedi genç kız ve devam etti. "Biliyorsun. Sen sürekli çalışıyorsun ve ben bunu anlayışla karşılıyorum. Ancak bu seninle daha çok vakit geçirmeyi istememe engel olmuyor. Ben diyorum ki..."diyerek duraksama genç kadın Erkam'a baktı. Dikkatle onu dinliyor gibiydi.

"İşlerin daha az yoğun olana kadar en azından yoluna girene kadar ilişkimize biraz ara vermek istiyorum." dedi Azra zorlukla. Gözleri dolmuştu. Kendini zorlamıştı. O sözler ağzından nasıl çıkmıştı? Erkam kırılmış mıydı?

Genç adam sessizliğini koruyordu. Boğazı düğümlenmişti. Ne söyleyeceğini bilmiyordu. Birkaç ayrılık yaşamıştı. Ancak ayrılan hep o olmuştu. Şimdi Azradan bunları duymak onun suçuydu. Çok yoğundu. O haklıydı. Yine de bir şey söyleyemiyordu.

En sonunda genç kadın gitmeden önce söylediği tek kelime 'Peki' olmuştu.

Kanatlı DüşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin