11/

1.1K 109 54
                                    

Kagamine Len

Gökyüzüne bakarken kolumun dürtülmesiyle dikkatim dağıldı. Kaito kulağıma yaklaştı ve “Senin rakip hızlı çıktı.”diye fısıldadı. Anlamayarak ona bakarken işaret parmağıyla bir yeri gösterdi. O tarafa baktığımda Rinto’nun karşısına Rin’i alıp konuşmaya hazırlandığını gördüm.

İlgisiz gözükmeye çalışarak Kaito’ya, ”Ne var?” dedim. Ama şu an hiç de rahat değildim.

Kaito yüzüme “Sen salaksın.” dermiş gibi baktıktan sonra, “Rakibin benim gibi çıkma teklifi edebilir. Hatta benim gibi “Evet.” cevabını alabilir.” diye fısıldadı.

Sonra hemen telefonunu çıkardı ve “Sevgilime  mesaj atmayı unuttum. Miku umarım kızmaz.” dedi aceleyle.

Teklif etmek? Hemen ayağa kalktım. Hızla Rin’e doğru yürüdüm. Zamanlamam mükemmeldi. Rinto’nun,

“Rin, ben… Şey... Senden-“

Sözünü bitirmeden araya daldım.

"Aaa! Kimleri görüyorum. Rin, sen bir benimle gelsene!" Rin’i bileğinden çekip peşimden sürükledim. Hızla merdivenlerden inerken,

"Len biraz yavaşlar mısın? Düşmek üzereyim." dedi soluk soluğa. İlk önce yavaşladım sonra durdum. Ona döndüm ve yorulmuş vücuduna bakmadan yüzüne baktım. (Benim oğlum sapık falan değil :D)

Sesimi biraz yükselterek,

"Eve gidecektik. Beni bekletmemelisin!" dedim.

"Şey... Rinto bir şey konuşmak istemişti ve senden gidince konuşabiliriz di-" Sözünü kestim.

"Bana sordun mu?" dedim sinirle. Başını eğdi ve "Sormadım." diye mırıldandı. Çenesinden tutup başını kaldırdım ve gözlerime bakmasını sağladım.

"Bir daha bana sormadan benimle ilgili kararlar verme!" diye tısladım.

Gözlerinden bir damla yaş süzüldü. Yaş yanaklarından kayarken ilk kez içimden bir şeyin parçalandığını hissetim.

"Rin." diye fısıldadım. O ise elinin tersiyle yanaklarındaki gözyaşlarını sildi ve yüzüne zoraki bir gülümseme takındı.

"Çok özür dilerim ben bir salağım. Belki de yaşamayı hak etmiyorum değil mi?"

Dedikleri karşısında gözlerim şaşkınlıkla açılırken yüzüne garip garip baktım. Duygusal kız. O an gelen ani  bir dürtüyle Rin’e sarıldım. Bedeni şokla kaskatı olurken saçlarını okşadım ve kulağına yaklaşıp,

 “Şhhh! Bir daha kendine salak deme, yaşamayı hak etmediğini düşünme ve sakın ağlama!” diye fısıldadım. Gözlerindeki yaşlar  okul gömleğimi ıslatırken onun iki omzundan tutup yüzünü net görebileceğim şekilde kendimden birazcık uzaklaştırdım. Şaşkın gözlerine bakıp,

 “Senin gülümsemen nereye gitti bakalım?” dedim alayla gülümseyerek.

Ben böyle bir insan değildim. Ne oluyordu bana? Rin beni baştan aşağı süzdükten sonra,

“S-Sen i-iyi misin Len?” diye mırıldandı. Bakın Rin bile şaşırmıştı halime!

Gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım ve ona sarılırken, “Hiç iyi değilim. Bana ne yapıyorsun sen böyle?” diye mırıldandım.

Çenemi kafasına koyup Rin’in kokusunu içime çektim. Merdivenlerde bizi şaşkınlıkla izleyen kişi dikkatimi çekti. Rinto bize şaşkınlık ve kıskançlık karışımı bir bakışla bakıyordu. Gözleri gözlerime odaklanınca alayla gülümsedim. Bana öfkeyle bakarken Rin göğsümden başını çekti ve yüzüme baktı. Hemen gözlerimi alayla baktığım Rinto’dan çekip Rin’e çevirdim. Elimin tersiyle hala gözlerindeki yaşları silerken gülümsedim. Bir elimle saçlarını karıştırırken,

“Hey! Daha ağlayacak mısın sümüklü kız?” dedim. Kahkahalarım boş koridoru doldururken göz ucuyla Rinto’ya baktım. Arkasındaki Kaito da bana şaşkınlıkla bakıyordu. Ne yani kahkaha atamaz mıyım?

Kaito çok uzağımda bile olsa şaşkınlıkla, “Kahkaha attı. DÜNYANIN SONU GELİYOR!” dediğini duyabildim. Gözlerimi devirirken Rin belki ilk kez gerçek bir şekilde gülümsedi ve eliyle elimi tuttu. Beni okulun kapısına doğru çekiştirirken Rinto’ya dil çıkardım. Sonra  Kaito’ya göz kırptım.

Savaş mı istiyorsun Rinto? Sana istediğini vereceğim!

Biraz kısa oldu (okurlar beni boğacak). Ama bir sonraki bölümü daha uzun yazmaya çalışacağım.

Darling!!! [Vocaloid]Where stories live. Discover now