63. Bölüm "Eskiden De Olduğu Gibi Benimsin!"

Start from the beginning
                                    

"Diğer konu ne oldu?" diye sordu Yağız? Hangi konuyu sorduğunu anlamasam da dikkatle onları dinliyordum.

"O iş de tamam, konuştuğumuz gibi." Dediğinde bakışlarını arkamda bir yere çevirip kafasıyla işaret etti. "Sabri, Mehmet gelin koçum." Dediği an iki izbandut gibi adam dibimizde bitmişti. "Bunlar da her daim Nehir'in yanında olacak olan adamlar."

Yağız kaşlarını çatıp bir şeyleri tartar gibi başını aşağı yukarı salladı. "Canınız pahasına da olsa karımı koruyacaksınız. En ufak bir dikkatsizlik, ya da hata istemiyorum. Herhangi bir şüpheli durum ile karşılaşırsanız önce bana ya da Demir'e haber vereceksiniz." Diye emretti. Evet evet resmen askerlerine emirler yağdıran diktatör bir komutan edasıyla konuşmuştu. "Son bir şey," dedi bakışlarını karşımızda dimdik duran adamlara dikerek. "En ufak bir hatanın bedelini, canınızla ödersiniz." Söylediği son şey ile tüylerim diken diken olmakla birlikte sanki o sözleri söyleyen o değilmiş gibi ona daha da sokuldum. "İçeri girdiğimiz an Nehir Hanımın dibinden ayrılmayacaksınız." Deyip uzaklaşmaları için kaş göz işareti yaptı.

"Ne kadardır yanımızdalar bu adamlar?" diye sordu Demir'e.

"Onlara güvenebileceğimiz kadar uzun süredir abiciğim."

"Daha önce de güvenliğe bu kadar önem veriyor muydunuz yoksa tüm bunların Eymen ile bir ilgisi var mı?" Tereddütle sorduğum bu basit sorunun cevabını alamadan Yağız tarafından geçiştirilerek salonun içine doğru sürüklendim.

"Ben birazdan yanınıza gelirim dostum, Size iyi eğlenceler." Arkamızdan seslenen Demir'e bile cevap vermeden salona girdik.

"Girer girmez neredeyse bütün bakışlar bize döndü. Kalabalıktı hatta oldukça kalabalık... Yağız herkese gülümsüyor verebildiklerine baş selamı veriyordu. Küçük masaların etrafında toplanan gruplar bir hayli mutlu görünüyordu. Kimisinin elinde içki kadehleri, kimisinde atıştırmalık bir şeyler vardı. Etraf, şirket çalışanları haricinde sürekli bir şeyler taşıyan garsonlar, kanepe ve atıştırmalık tepsisini taşıyan görevliler ve içki sevisi yapan birçok görevliyle doluydu.

"Bu kadar kalabalık olacağını düşünmemiştim." Diye mırıldandım Yağız'ın tuttuğum elini daha da sıkarak. "Herkesin sana hayranlıkla bakması normal mi sence?" Sanırım bu sözleri söyleyen kıskanç tarafımdı; zaten Yağız'a göz süzen onca kadına şahit olurken bu yanımı susturabilmem mümkün değildi ki.

Yağız'ın küçük çaplı kahkahası kulaklarımı doldururken bu durumdan memnun olduğum söylenemezdi. "Demir'e bütün gece benim kıskançlığımla uğraşacağını söylerken çok eğleniyordun Güvercin. Sanırım bütün gece uğraşmak zorunda olacağımız senin kıskançlığın olacak."

"Sence o kadar göz seni yiyecekmiş gibi süzerken kıskanmamam mümkün mü?" dedim ciddiyetle.

"Tamam tamam güzelim sakin!" dedi sakin bir ses tonuyla "Benim gözüm senden başkasını görmezken etrafımda olan bitenle ilgilenmem mümkün değil. Bence sen de ilgilenme bebeğim ayrıca düşündüğün gibi bir durum olduğunu da sanmıyorum. Saygıdan öyle baktıklarına eminim."

"Tabi tabi eminim saygıdandır." Dedim imalı bir şekilde. "Bir kadınla el ele tutuştuğunu görmelerine rağmen üzerine atlayacakmış gibi bakmaları tamamen saygıdan."

"Bebeğim," dedi adımlarımız durdurup elimi bırakarak. Karşıma geçti. Gözlerimin içine öyle güzel bakıyordu ki eriyip gitmem içten bile değildi. İki elini de yanaklarımın üzerine koyarak bana daha da yaklaştı. Aramızdaki mesafe yok denecek kadar az kalmıştı. Kalbim bana ilk kez dokunuyormuşçasına güm güm atarken vücudum tatlı bir titremenin eşiğinde kıvranıyordu. Beni her daim heyecanlandırdığı inkar edilemez bir gerçekti. "Seni seviyorum Güvercin, seni öyle seviyorum ki değil etrafımdaki, evrendeki tüm kadınlar bana göz süzse umurumda olmaz çünkü benim gözlerim sadece sana aşkla, tutkuyla ve delicesine bir arzuyla bakar. O yüzden bu saçma düşünceleri kafandan at ve gecenin tadını çıkar çünkü biraz daha gözündeki hüznü görmeye devam edersem davet falan umurumda olmaz. Evlendiğimizi dahi açıklayamadan seni evimize götürürüm ve inan bana bu daha çok işime gelir, en azından sana dokunmak için yanıp tutuşan bedenimi zaptetmek zorunda kalmam." Diyerek dudaklarıma tüy gibi bir öpücük bıraktı ve bana sarıldı. Ellerimi beline dolarken başımı göğsüne yasladım. Huzur... Hissettiğim şeyin tek açıklaması bu kelimenin anlamında gizliydi...

HIRÇIN GÜVERCİNWhere stories live. Discover now