33.Bölüm

34.6K 1.9K 289
                                    

"Aidan." dediğimde bana döndü ve yüzündeki gülümsemeyle konuştu

"Efendim?"

"Annemi bulduk. Yani sanırsam. Peki neden bir şey olmadı?"

Günlerdir aklımda dolaşarak beni sinir bozucu bir şekilde rahatsız eden ve korkutan o soruyu sormayı başarmıştım.

"Erica..." dedi. Bir şey istiyormuş ama bunu söylemeye çekiniyormuş gibiydi.

"Bu soruyu bende günlerdir düşünüyorum." dedi. "Gördüğün görüntü seni yanıltmak için olan bir şey olabilir mi?" dediğinde korku, endişe ve kandırılmışlık hissiyle parlayan gözlerimi pencereye sabitledim.

O zaman bu öleceğim anlamına geliyordu. Alaycıl bir kahkaha attım.

"Öleceğim yani." Kaşlarını çattı ve bana baktı.

"Hayır, Erica. Ölmeyeceksin. Gerekirse ben öleceğim ama sen ölmeyeceksin." dedi ses tonu bu gerçeği reddetmek istiyormuş gibiydi.
"Aidan, öleceğim. O yüzden bunları sana söylemem lazım." dedim. Bana kaşlarını çatmış bakıyordu. Yüzüme zoraki ama gerçek gibi duran bir gülümseme yerleştirdim.

"Seni hiç sevmedim. Sırf bebeğime bakman için yakın davrandım."

Seni çok sevdim. Seni sevdiğim için yakın davrandım.

"Bu süreçte senden nefret ettim."

Senden asla nefret etmedim. Çünkü tek kendim için yaşadığım bu dünyada hayatıma bir tane amaç kazandırdın. Bebeğimiz...

"Beni evimden uzaklaştırdığınız için hepinizden nefret ettim."

Bana böyle güzel duygular, anılar yaşattığınız için hepinize minnettarım.

"Beni içine soktuğunuz dünyadan hep nefret ettim."

Bu dünyayı sevmesem bile sen ve bebeğim bu dünyadan olduğun için bu dünyayı seviyorum.

Aidan gözlerini kapatmıştı. Bunları benim dediğime inanamıyor gibiydi. Haklıydı gerçi. Ölecektim ve kurtuluş yoktu.

Arkamdan kimsenin üzülmesini istemiyordum. Üzülmemelilerdi...

Arkamı döndüm ve dolmuş gözlerimle merdivenlere ilerlemeye başladım. Merdivenlerden hızla çıktım ve odama girdim.

Aidan bundan sonra beni umursamazdı. Umursamaması lazımdı.

"Bu gece gideceğiz bebeğim." diye fısıldadım.

"Seni güvenli bir yere götüreceğim. Ben ölünce seni babanın yanına getirecek bebeğim."

Hissettiğim şeyle gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Tekme atmıştı.

Aidan'ında yanımda olup bu ana şahitlik etmesini isterdim.

"Merak etme bebeğim. Sadece geçici olarak gidiyoruz."

*

Saat gece yarısına yaklaşmıştı.

Günlerdir, haftalardır kaldığım bu odaya bir göz gezdirdim. Bu odada Aidan'la anılarımız olmuştu.

Ama şimdi hepsi benden nefret edecekti. Hepsi...

Kapıyı gıcırdatmamaya dikkat ederek araladım. Evde soğuk bir sessizlik vardı. Sanki karlı bir kış gecesinde karların üstüne yatmışım gibi üşütüyordu bu soğuk sessizlik. Bu sessizliğe hakim olan soğukluğu hissetmesem bile bu sessizliği verdiği korku her zerreme bir zehirmiş gibi yayılıyordu.

Dikkatlice merdivenden inmeye başladım. Yanıma eşya almamıştım. Boşu boşuna ağırlık yapmaya gerek yoktu. Evden çıktığım zaman hemen telefonumu çıkardım ve rehberimdeki kendini zorla kaydettirmiş kişiyi aramaya başladım.
Aradığım kişi çok tehlikeliydi...

"Alo?" diyen sesi duyunca dudağımı ısırdım ve konuştum.

"Chrissy? Ben Erica."

"En iyi arkadaşım Erica mı? Yoksa vampir Erica mı? Cadı olanda var. Kurt kız olan Erica da var. İnsan ve Kurt melezi Erica da var. Ya da benim onu tanıdığım ama onun beni tanımadığı insan Erica da var. Veya-"

"Chrissy! İnsan Vampir Melezi bebeği olan Erica."

"Ha... Erica! Nasılsın?"

"Pek iyi sayılmaz. Beni evin yakınındaki ormandan alır mısın?"

"Pekala, noldu? Hemen geliyorum." dedi. Konuşmanın uzamamasına karar vererek telefonu kapattım.

Birkaç dakika sonra sessiz ormanda yankılanan adım sesleriyle bakışlarımı gelen kişiye çevirdim.

Chrissy görmemle gülümsedim.

"Erica noldu?" dedi kaşlarını çatarak.

"Chrissy, ben pek iyi değilim." dediğimde bakışlarındaki ciddiyet beni ürkütmüştü.

"Kim yaptı?"

"Annem desem?" dediğimde kaşları hayretle kalktı.

"Ne?"

"Eve gidince anlatsam olur mu?" dediğimde başını salladı.

*

"... İşte böyle dedim." Beyaz sis dahil her şeyi anlatmıştım.

"Garip. Ama emin ol ölmene izin vermeyeceğim." dediğinde gülümsedim.

"O zaman bende sana bir şey anlatabilirim." dediğinde kaşlarımı çattım.

"Ne anlatacaksın ki?"

"Aslında kim olduğumu." dedi ve bakışlarını yere çevirerek devam etti.

"Bak Erica kimsenin bilmediği bir kehanet var. Kehanete göre ateş, toprak, su ve hava olmak üzere dört elementi koruyacak kişiler seçilmiş.
Ve ilk element koruyucusu olan Charlotte Brown'un kızı toprak elementi koruyucusunun soyunun yok edilmesi için bazı vampir, cadılar ve kurtlar tarafından öldürülmüştü." dedi. Ardından suratındaki şeytan sırıtışıyla konuştu. "Ya da onlar öldürüldüğünü sandılar."

"Yani Charlotte'nin kızı yaşıyor mu?" dediğimde güldü.

"Evet, Kraliçe Charlotte'nin kızı Prenses Elizabeth yaşıyor."

"Bunun seninle ne alakası var ki?" dediğimde gururlu bir şekilde bana baktı.

"Çünkü 1300 yıl önce öldürüldüğü sanılan Prenses Elizabeth Chrissyiana Brown şu anda karşında duruyor."

Ağzım aralanırken gözlerim kocaman açıldı.

"Sen o musun?"

"Evet, senin en iyi arkadaşın bir Prenses. Çok şanslısın." dediğinde şaşkınca güldüm.

"Yani ben yaşayabilir miyim?"

"Birçok güçlü cadı ve büyücü tanıdığımı düşünürsek evet!" dedi ve güldü.

***

Üzgünüm, yeni bölüm geç ve kısa oldu. Ama şu anda köydeyim ve internet sıkıntısı falan derkeeen böyle oldu kkdkfks

1) Aidan ve Erica kavgası nasıldı? Pek kavga değildi aslında. Erica, Aidan'ı kendinden uzaklaştırmaya çalıştı. Sizce doğru mu yaptı?

2)Erica yaşayacak mı yoksa ölecek mi?

3) Prenses Elizabeth Chrissyiana hakkında ne düşünüyorsunuz?

4) Bölüm nasıldı?

Soruları cevaplayın bakalım cndkskd

Bolca yorum yapın da vampir kategorisinde düşmeyelim djnskdkckfns Üzülüyorum pliz xidksksk

Bu bölümü yazınca düzenleyebilirim pek içime sinmedi haberiniz ola cjdkdkdkx

Seviliyorsunuz

Bir Vampirden Hamileyim! (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin