Dışarı çıktığımda kendimi yorgun hissetmeye başladım. Neden oldu ki bu. Birden başıma bir ağrı girdi de denilebilir. Ana yola çıktığımda kaldırıma oturdum ve ellerimi ceketin cebine soktum. Bir şey elime değdi ve onu dışarı çıkarttım, bir telefon ve bir sigara paketi. Büyük ihtimale bu çocuk bugün kahvaltılık almaya gittiğinde telefonunu cebine koymuştu ve şimdi de unutmuştu. Sigara paketini açtığımda içinde beş sigara bir de çakmak vardı. Şanslı günümdeyim desene. Bir sigarayı dudaklarıma yerleştirdikten sonra çakmakla yaktım ve o huzurlu dumanı içime çektim.

Telefonun tepedeki düğmesinden açtım ve karşıma bir şifre çıktı. Kilit ekranda da kendisi ile Miray’ın fotoğrafı vardı. Çok tatlılardı. Abim cidden bu kadar saf ve temiz bir kızı hak ediyordu. Bu kız cidden minyon tipiyle o kadar güzel bir görüntü çiziyordu ki. Küçücük bir suratının üzerinde minnacık bir burnu vardı bu onu en az 7 yaşındaki bir kız çocuğu kadar tatlı gösteriyordu. Şifreye odaklan Buse. Hmm ne olabilir. Hangi takımlı acaba? 1907’yi denediğimde girmediğini görünce rahatladım. Eğer Fenerli olsaydı kesin şifresi bu olurdu. Hemen ardından da 1905’i denedim ve bingo açıldı. Vay adamın dibi ya Galatasaraylı benim abim aynı kardeşi gibi holigandır şimdi bu. Zaten geçen ki maçı seyredemedim diye figan feryat ediyordum.

Neyse konumuz bu değil, sigarayı sağ elimin orta ve işaret parmağının arasına aldım ve telefonu da iki elimin arasına sıkıştırdım. İlk başta galeriye girdim. Fotoğraflara baktığımda %78’i zaten Miray’dı. Geri kalan kısım da benimdi. Ne? Bir dakika bu fotoğraf bende bile yokken nasıl bunda var. Arada çok güzel çıkanlar vardı olanları hemen mesajla kendime gönderdim. Bu arada beni MELEĞİM diye kaydetmiş. Nasıl anladın diye sorma numaramı yazdığımda mübarek Google gibi did you mean? Çakıyor hemen.

Sigarayı tekrardan dudaklarıma yerleştirdim ve uzun bir nefes çektim. Buğra’nın telefonunu kapatacağım sırada galeride bir resim gözüme çarptı. Bu Yankı ve Buğra’nın kahkaha atarken ki fotoğrafıydı. O kadar mükemmellerdi ki… Bu fotoğrafı kendime göndermeden edemedim. Bir sonraki fotoğrafta sadece Yankı vardı. O kadar değişik bakıyordu ki, tam bir psikopat gibi. Bu fotoğrafı da kendime mesaj atmadan duramadım. Sonra Buğra’nın telefonundan mesajları sildim. Birden aklıma Burçak geldi. Acaba ne yapıyordu güzelim ya. İnanın içim gidiyor öyle bir puşt ile nişanlandığı için.

2. sigaram bittiği sırada ayağa kalktım ve eve doğru yürümeye başladım. Eve vardığımda ceketi astım ve ayakkabılarımı çıkarttım. Buğra masanın önünde ellerini masaya koymuş ve ayakta bekliyordu. Diğerleri içerde gayet sakin oturuyorlardı.

“Ben geldim” dedim sakince. Bana baktığında yumuşadı gözlerindeki ifade. Yanıma geldi ve suratımı avuçladı.

“Bak Buse, kafan karışık biliyorum ama böyle olmamalısın. Lütfen beni de anla senin için endişeleniyorum.”

“Peki, abicim” dedim üzgün bir sesle. Burnunu birkaç kez oynattı ve koku sezmiş tazılar gibi gözlerime delici bir bakış yolladı.

“S-Sen sigara mı içtin?” gözlerindeki siyah bulutu görmüş olmama rağmen üstüne yürüdüm.

“Bak Buğra, sen yokken bana karışmazlardı. Evet, içtim. Benim özelliklerime lütfen karışmayın. Ben kendimi böyle seviyorum…” söz almaya çalıştığında “Hayır, Buğra söyleyeceklerim bitmedi. Kusura bakma ama babam değilsin, gerçi babam senden daha az söz sahibi üstümde.” Dedim ve salona oturdum.

Televizyon açıktı ama ben gözlerimi duvara sabitledim. Sonra da kapattım ve düşünmeye başladım.

Hey Jr. Buse? Sana bir şey  soracağım.

Yeap bbq. Sor.

Sence eğer Aydınlar Kolejine gidersem bizimkiler çok kızar mı?

Egoist ♕Where stories live. Discover now