ORMAN

18 4 1
                                    

Hiç ormanın en korkunç hâlini merâk ettiniz mi? O soğuk, ve ürpertici tarafını?...

Eğer merâk ettiyseniz, merakınızı kısa bir hikâyeyle söndürmeye çalışacağım. Bu gerilim hikayesini sonuna kadar okuduğunuzda, ormanın ne kadar tehlikleli olduğunu anlayacaksınız...

.

Uzun zaman önce soğuk, gizli bir orman vardı. Bu ormana girmeye cesaret eden oduncu veya herhangi bir insan yoktur. Ama bu orman korkulduğu kadar büyüktür. Odunu kuru, nemsizdir. Tam sobada yakılacak türdendir.

.

Günlerden bir gün şehre yeni bir aile taşınmış. Fakat haberleri yokmuş ki o orman hakkında anlatılan efsanelerden. Sıradan, bereketli bir orman sanıyorlarmış o ormanı. Ne kadar tehlikleli olduğunu bilmiyorlarmış.

.

Bu aile de hâliyle fakir, paradan yoksun bir aileymiş. Babası odunculuk yaparak aileyi ayakta tutmaya çalışır, anne ise iki çocuğuna bakarmış. Baba ise farklı yerlerden ağaç kesmeye gidermiş. Odunların en fazla 3-4 tanesini satabilirmiş. Alacağı para ise sattığı odunların en fazla 5 katı olurmuş.

.

Bir gün baba, akşama kadar eve gelmemiş. Nedeni ise bu gün fazlasıyla yorulmuş olmasıymış. O kadar ağaç kesmiş, ve çoğunu satmayı ilk defa başarmış. Eve gelmeden önce ormanın içinden geçmek istemiş. Ama etrafı teller ile kaplıymış. Yolundan geri dönerken ormanın içinde, uzakta bir çok kese görmüş. Yanında bir sürü, yere serpilmiş altın, ve para varmış.

.

E ne yapsın? O da diğer insanların yapacağını yapmış. Her ne kadar fakir bir aile olsa da bu gün fazlasıyla para kazanmıştı. Bunu yapmak yerine geri çekilip, güvenle evine gidebilirdi. Kurt ulumalarının insana verdiği o korkunç histen kurtulabilirdi. Ama yapmadı. İnsanın içinde doğan o müthiş korkuya aldırış etmedi. Ormana doğru ilerledi.

.

O soğuk elleriyle tellerde bir delik aramaya başladı. Ama farkında değildi, ailesi onu şu an çok merak ediyordu. Çocukları ve anne bu orman ile ilgili efsaneleri halk arasından duymuş, korkmaya başlamıştı. En çok da çocuklar... babasız kalacaklarını düşündüklerinde, bağırarak ağlamaya başlıyorlardı. O efsanenin içeriğini tam anlamış değillerdi ama ölmenin ne anlama geldiğini iyi biliyorlardı. Hem de çok.

.

Baba ise en nihayetinde kendinin içinden geçebileceği büyüklükte bir delik bulmuştu. Yavaş ve ürkek bir biçimde belini eğdi ve ilerlemeye devam etti. Artan odunlar omzunda büyük bir ağırlık yaratmaya başlamıştı. Önceden hiç ağırlık yaratmayan bu odunlar, şimdi omzunda ölümü taşıyormuş gibi büyük bir ağırlık oluşturmuştu.

.

Adımlarını ne zaman hızlandırmaya çalışırsa çalışsın, orman sanki ona hayır diyerek cevap veriyor, omzundaki ağırlığı arttırıyordu.

.

En sonunda ormanın soluk rengi içinde olması gerektiğinden çok daha parlak, yerlere saçılmış, ve keselere doldurulmuş altınları daha net gördü. Parlaklık yavaş yavaş gözünü almaya başlamıştı. Sanki altınlar, beni al! Alsana!, diyordu. Buna karşı koymayı reddetti. Ve omzunda taşıdığı 2-3 büyük odunu yere bıraktı. Önce altın keselerini heybesine doldurdu, sonra da yerlere saçılmış altınları heybesine teker teker koymaya başladı.

.

Yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Ama iki adım attıktan sonra âniden durdu. Ağaçlar bir anda sıklaşmış, ortam daha da ürkütücü bir hâl almıştı. Ardından sol eliyle tuttuğu gaz lambasının ışığı sönmüştü. Öksürük sesleri yükselmeye başlamıştı. Çocukların ağlayan ve baba diye bağıran sesleri. Âniden ortam bulanıklaşmış, ağaçlar etrafında bir duvar örüyor gibi gözükmeye başlamıştı.

.

Ardından ortam gittikce beyazlaşmış, az önce dağ gibi görünen ağaçlar, şimdi görünmüyordu bile. Az sonra yine aynı ağlama sesleri ve aynı öksürük sesleri gelmeye başladı. Beyaz yerin ardından siyah elbiseli ve siyah şapkalı, elinde siyah mendil tutan uzun boylu bir kadın, ardından yine siyah elbiseli ellerinden tutmuş olduğu iki ağlayan kız çocuk, baba diyordu. Bunlar eşi ve kızlarıydı. Neden siyah giydiklerini anlamamıştı.

.

Ardından beyaz yerin arkası belirginleşmeye başladı. Orada, üstü çiçeklerle kaplanmış bir tabut vardı. Üstünde ise kendi resmi. Etrafta görünen başka kimse yoktu. Sadece eşi ve çocukları... biraz sonra etraf kararmaya başladı. çocukları ve eşi karanlıkta kayboldu. Ve duyduğu son ses, gitme baba oldu.

.........

Bu hikayeden çıkaracağın iki anlam var;
Ormanlar tehliklelidir.

Aç gözlü davranıp tehlikeye girmenin anlamı yok, elindeki ile yetinmelisin. Bunu sakın unutma. BUNU SAKIN.... UNUTMA!!

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 10, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

/ORMAN\ (ONE SHOT)Where stories live. Discover now