"Olmaz olur mu? Leşleri serildi hainlerin. Kontrol her zamanki gibi yeniden bizde Albayrak 6."

"Şükürler olsun Allah'ım..." diye mırıldandı Özgür ve dudaklarını yaladı içindeki sıkıntının azalmasıyla. Silahının dürbününden her yeri tekrar tekrar incelerken telsizden bir ses daha duydu.

"Nöbeti devretme emri geldi Albayrak 6. Yerine Kılıç Timi geliyor."

"Anlaşıldı Albayrak 4."

Özgür'ün beklediği an neyse ki bir saatin sonunda gelmişti. Nöbetini devreder devretmez Sanat'ın yanına gitmek istiyordu. Onu sedyeye bırakırken bile canından can koparmıştı sanki... Sabırsız bir şekilde yerinde hareketlenirken beklediği ses çok sürmeden hemen arkasından geldi.

"Kılıç Timi'nden Deniz Altuğ, yedinci kuşak komutanıyım! Nöbet devralmaya geldim komutanım!" Özgür yerinden kalkıp silahını orada bıraktı asker için.

"Anka Timi'nden Özgür Ardal, dokuzuncu kuşak komutanıyım asker! Nöbeti devrediyorum. Kolay gelsin."

"Emredersiniz komutanım!" Selam vererek görev yerine yerleşen asker etrafı kolaçan ederken Özgür hızla kapıyı açtı ve merdivenlerden paldır küldür inmeye başladı. Kalbi her yerinde atıyordu sanki. Sanat dördüncü katta bir müşahede odasındaydı. Onu buraya bırakırken canı ne kadar yandıysa yine aynı hislerle dördüncü kata geldi ve koridorun sonunda buluştu Çağatay'la. Birbirlerine karşı sert ve bir o kadar sağlam adımlar atarak yürüdüklerinde kapıyı açıp girmeden önce Çağatay konuşmaya başladı.

"Çağlar Komutan'ım aradı az önce. Bu hain saldırının arkasında Asphodel'den gelen hainler varmış. Henüz tam tespit edilemedi ama neyse ki geri püskürttük. İşin kötü yanı, Özgür, içimizde hainler var. Divan üst düzey gizlilik kararı almış. Anka Timi olarak 7 Nisan Darbe Girişimi dosyasına atandık hepimiz. Gece, İrem, Şafak, Kağan, Efecan ve tim komutanı olarak da Eylül Komutan'ım var. Onun da üstünde Çağlar Komutan. Sanki hepimizi bilerek seçmiş gibiler."

Özgür duydukları karşısında gözlerini kısarak elini beline koydu. Bir eliyle çenesini sıvazlarken içi öfkeyle dolup taşıyordu. Beklediği şeydi aslında. Daha azını beklemiyordu, elbette bir darbe girişimi vardı fakat Payam'ın içine sızacak kadar ciddi olması yüreğini sıkıyordu. İçindeki garip pişmanlıkla duvarı tekmelemişti elinde olmadan. Bugün bu kadar saldırı altında kalmalarını hazmedemiyordu bir türlü. Her kimse bu saldırıyı düzenleyen çok iyi planlamıştı.

"Sıçayım lan böyle işe! Kim lan bu hainler? Kim lan, hemen bulsunlar yoksa kafayı yiyeceğim lan!"

Çağatay, Özgür'ü tutup kenara savurduğunda hırsını alamamış olacak ki nefes nefese hala yıkıp geçecek yer arıyordu ancak kendine hâkim olması gerektiğini de biliyordu.

"Bilmiyorum kardeşim. Onu da bulacağız elbette. Bulduğumuz gibi de köklerini kazıyacağız artık!" dedi, Çağatay dişlerinin arasından. Özgür düşünceli bir şekilde Çağatay'a döndü.

"Köklerini kazıyacağız derken?" dedi şüpheyle. Çağatay kayıtsız gözlerle baktı Özgür'e. Anlamasını istedi ancak dillendirmeden anlayamazdı hiçbir şeyi...

"Başlatmasınlar lan insan haklarından, evrensel kararlarından, imzalanan doktrinden! Dinamit döşeyip yok edeceğim o zindan adasını. Beklesin şerefsizin köpekleri. Bıktım şu teröristlerden lan. Yeter. Bin sekiz yüz altı lan! Sahilde bin sekiz yüz altı sivil şehit düştü! İnsanlık hakkı mı lan şimdi bu? Ne için yaşadık lan biz bu geceyi?"

Özgür, öfke nöbeti geçirircesine eliyle yüzünün tamamını sıvazlayıp yere çöktü. Aklında durmadan dönüp dolaşan o sayı yakasına yapışmış kendini sarsıyordu. Düşündü. Sadece kısa bir an düşündü o kadar sivili. İçlerindeki genci, çocuğu, bebeği, yaşlıyı... O kadar hayat yok olup gitmişti ki kocaman bir hiç uğruna üstelik. Yediremiyordu, sindiremiyordu...

Yavru Vatan Payam: İstiklâl SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin