BÖLÜM 1

75 5 0
                                    

   İstanbul'un kenar semtlerinden birinde, bütün şehirden izole edilmiş bir binayı bir çok evsiz kendine ev edinmişti. Bir gece, bu evsizlerden hayattan ve dünyadan en kopuğu olan bir yaşlı adam, çığlık çığlığa bağıran bir kadının sesine sıçrayarak uyandı. Çevresini incelerken, karşısındaki duvarı tamamen kaplayan bir ayna fark etti. Aynaya doğru yürümeye başladı, gördüğü yansıma kendisine aitti fakat bulunduğu odanın yansıması değil, başka bir odanın yansımasıydı gördüğü. Şaşırmıştı. Gördüğü odanın yansımasında tavandan damlayan kanı fark etti. Dikkatli baktığında tavandan bir insan siluetinin kanlar içinden yavaşça indiğini ve sonra da o siluetin aynaya doğru yaklaştığını gördü. Kendi yansımasının artık orada olmadığını, yerini aynaya doğru yaklaşan siluetin aldığını gördü. Üstelik bu siluet onun giydiği kıyafetleri giyiyordu. Siluetin suratını gördüğünde biçimsiz, daha önce gördüğü hiçbir şeye benzemeyen bir surat gördü. Gördüğü surat ona gülümsüyordu. Evsiz adam istemsizce elini hareket ettirdi ve tırnaklarını yüzüne geçirip, derisini yırtmaya başladı, her şeyi vücudundan kopuyordu. Evsiz adam ne olduğunu anlayamıyor sadece acı içinde kıvranıp, çığlık atabiliyordu. Hiç uyanmamak üzere uykuya daldığını fark edince bütün hayatı bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçti ve tüm acılara rağmen mutlu bir şekilde sonsuz uykusuna daldı. Yeni bedenini sahiplenmiş olan siluet ayağa kalkıp silkelendi. Aynadaki yansımasında gözleri sarı olan, tamamen farklı, genç ve yakışıklı biriydi. Fakat yine aynadaki yansıma değişiyor, dünyadaki hiçbir şeye benzemeyen bir varlık "babanı hayal kırıklığına uğratma" diyordu. Bu genç ise, bu işin uzmanıymışcasına kendisinden emin bir şekilde sarkastik bir gülümseme ile binayı terk etti.

  Üniversitelerine yakın bir yerde ev tutan iki genç kız, birbirlerinden farklı olmalarına rağmen çok yakınlardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

  Üniversitelerine yakın bir yerde ev tutan iki genç kız, birbirlerinden farklı olmalarına rağmen çok yakınlardı. Birbirlerinin her şeylerinden haberdarlardı. Azra içine kapanık, pek arkadaş ortamı olmayan, sarışın, ufak tefek, buna rağmen çekici olan bir kızdı. Beste ise uçarı, okulda herkesle arası iyi olan marjinal bir tipti, uzun mavi saçları daha çok dikkat çekmesini sağlıyordu.  Uykusundan korkuyla uyandı Azra, her zaman gördüğü kabuslardan farklıydı bu seferki. Azra küçükken evlerinde çıkan yangında ölen annesini görmüştü yine. Annesi alevlerle çevriliydi, yardım istiyordu ama bu sefer farklı olan şey, annesinin hemen arkasında duran siyah, kanatlı siluetti. Siluetin sarı gözleri hafızasından silinmiyordu. Rüyasını bir an önce en yakın arkadaşı olan Beste'ye anlatma isteği duyuyordu. Beste ile aynı evde kalıyorlardı. Koşar adım Beste'nin odasına gitti, Beste'i sarsarak uyandırmaya çalıştı. Beste daha ayılmadan Azra her zaman gördüğünden farklı olan rüyasını anlatmaya başlamıştı bile. Beste, Azra'nın rüyasını dinledikten sonra rüya yorumlamakta uzman olan sınıf arkadaşlarından Volkan'ı aradı. Azra rüyasını ayrıca Volkan'a anlatınca, Volkan, yüz yüze bu konuları konuşmalarının daha iyi olacağını, buluşmaları gerektiğini söyledi. Azra'nın yanıtı ise olumsuz oldu çünkü yetiştirmesi gereken bir projesi vardı. Bunun üzerine Volkan, rüyayı telefonda yorumlamaya başladı. Azra'ya hayatının beklenmedik bir şekilde değişeceğini, ufukta aşkın gözüktüğünü, gördüğü sarı gözlerin ise Azra'nın içten içe sakladığı her şeyin bir şekilde açığa çıkacağı anlamına geldiğini anlattı. Azra bu yoruma hiçbir anlam veremeyip telefonu kapattı, aşk onun için çok uzak bir ihtimaldi, onun için öncelikli olan okuluydu. Azra bir anda saati hatırladı, okula geç kalıyordu ve apar topar evden hazırlanamadan Beste ile beraber evden çıktı. Yolda giderken Azra, üzerinde izleniyormuş gibi bir göz hissediyordu. Paranoyak bir çocuk gibi arkasına sürekli bakıp, yürüyerek okula vardılar. 

   Kalabalık şehirler, kalabalık zihinler, insan kalabalıkları, herkes bir telaş içinde. Dışarıda bir saniyeliğine gördüğümüz insanların hayatlarına dahil olduğumuzda, gerçekte kim olduklarını anlamaya başlıyoruz. Aramızda dolaşan melekler ve şeytanlar da cabası. Her ne kadar onların var olduklarını göz ardı etsek de onların aramızda dolaştıklarını içten içe biliyoruz. Tıpkı Mammon'un da şu an insanların arasında sahiplendiği beden ile rahat rahat dolaştığı gibi. Yeni bir beden, yeni bir hayat ve babasından aldığı görev Mammon için çok önemliydi. Fakat, insanlara isminin Mammon olduğu, nereden ve ne için geldiğini söyleyemezdi. Bu yüzden kendine yeni bir kişilik yaratması gerekiyordu. İnsanlar arasında artık yeni ismi "Özgür"dü. Üniversitenin kampüsünden daha içeri girmeden tüm gözleri üzerinde hissetti. İnsanların Özgür'e baktığını fark eden güvenlik görevlileri, Özgür'ün yanına gittiler. Kampüsten içeri girecekken Özgür'ü daha önce hiç görmedikleri için onun bu okulun öğrencisi olmadığını düşünüp içeri sokmadılar. Bilgisayarda öğrencilerin isimlerinin kayıtlı olduğu sistemi açıp kontrol ettiklerinde, Özgür'ün o okulun öğrencisi olduğunu gördüler. Özgür, yine sarkastik bir gülümseme ile içeri girdi. İnsanlar sürekli ona bakıyordu fakat Özgür hiç kimseye dikkatini vermeyip tek bir şeye, görevine odaklanmış bir şekilde hafif sırıtarak yürüyordu. Okul binasından içeri girecekken, içeriye telaşla giren kıza odaklandı. Onun aradığı kız olduğunu fark etti ve onu takip etmeye başladı. Onunla beraber sınıfa girdi, fakat ona doğru yükselen bir ses fark etti. "Sen kimsin? Seni daha önce hiç görmedim" diyordu sınıftaki profesör. Özgür, yeni öğrenci olduğunu ve profesöre listeye bakması gerektiğini, orada ismini görebileceğini söyledi. Profesör ismi gördükten sonra kafasını onaylarcasına salladı ve yerine geçmesini istedi. Sınıftaki herkes Özgür'e bakıyordu. Erkekler kıskanç gözlerle, kızlar da içleri erircesine Özgür'e bakıyorlardı. Fakat Özgür sadece tek bir kişiye odaklıydı, sınıfa kadar takip ettiği Azra'ya. Azra hala Özgür'ü fark etmemişti. Herkes dersi dinlemek yerine Özgür'ü izlerken, Azra sadece not alıyordu. Beste, derste Azra'yı dürterek Özgür'ü gösterdi. Azra kafasını kaldırınca Özgür ile göz göze geldi, Özgür'ün gözlerine daldı ve rüyasında gördüğü gözlere çok benzediğini düşündü. Ders çıkışı Özgür, amacı için Azra ile tanışma bahanesiyle yanına gitti. Azra, Özgür'ün geldiğini fark edince birden telaşlandı ve elindeki kahve, elinden kayıp Özgür'ün üstüne döküldü. O anda "Allah kahretsin, ne yaptım ben?" diye düşünürken Azra, üstünde bir sıcaklık hissetti ve baktığında aslında kahve onun üstüne dökülmüştü. Özgür, gülümseyerek Azra'ya bakarken, onun gülümsemesini fark eden Azra, iyice heyecanlanmıştı ve ne diyeceğini bilemiyordu. Tam o sırada Özgür'ün " Merhaba. Tanışabilir miyiz?" dediğini fark etti. Özgür'ün ses tonu daha önce hiç duymadığı kadar güzel ve içini eriten bir sesti. Daha cevap veremeden arkadaşı Beste araya girdi. "Bu ne kadar banel bir giriş ya. Hadi canım sen işine, kendini geliştir öyle gel" dedikten sonra Özgür ile göz göze geldi. Özgür'ün bakışlarından etkilenen Beste "Yemeğe gidiyoruz, istersen sen de gel ve bir daha dene şansını" dedi. Özgür, Azra ile yakınlaşmak için umduğundan daha iyi bir şans yakalayınca bu teklifi hiç tereddüt etmeden kabul etti. Tüm gözler Özgür'ün üzerindeydi, biri hariç. Azra, Özgür'e bakmaktan çekiniyordu. Yemekteyken Beste, Özgür'e yakınlaşmaya çalıştı ve onu iki gün sonra bir barda düzenleyeceği partiye davet etti. Özgür, bu partinin Azra ile yakınlaşmak için çok büyük bir fırsat olduğunu düşünerek Beste'nin bu davetini de kabul etti.

CEHENNEMDEN AFAROZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin