FARE ADAMIN AİLESİ

58 1 0
                                    


"Ben değil, ölüler yaşlı ve burası onların evi

Görseler beni, içimden geldiği gibi tükürdüğümü...

Ayağımın altına bulanmış bu kan neden hala kurumuyor

Cinayeti işleyeli 43 adım oldu, bu saat neden hala uyumuyor."

Kokusu olan evler vardır. Baba tarafından macunlanmış pencerelerden içeriye baktığınızda anne eliyle örülmüş "seneye de giyersin" kazaklarını, yatılı misafire sermek için doldurulmuş yer yataklarını, haşlanan çayı, akrabaların hacdan getirdiği takvimleri, ezan okuyan saati ve sürüyle tamir edilmiş yamalı eşyayı görürsünüz. ''Çünkü malını saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.'' diye düşünen babalar genelde bu evlerde yaşar. Mesela eskimiş ayakkabılar ev tasarrufu kisvesinde sobada yanmaya, sökülmüş bir kazak başka bir sökülmüş kazağı onarmaya, herhangi bir kumaş parçası ise çorap deliği kapatmaya yarayabilir. Babalar kemirgendir. Sonu gelene kadar da kemirmeye devam ederler.

Evdeki çocuğun hiç yeni okul önlüğü olmamıştı. Okula başladığı gün diğer öğrencilerden farklı olduğunu anlamıştı. Bu farklılığı, kısa boyuna rağmen onu arka sıralara itmiş, yalnızlığı tercih etmesine sebep vermişti. Tabii ki bu farklılık bir taklitten ibaretti. Gerçeklik tıpkı çorabı gibi, ailesi gibi yamalıydı. Ailesi çocuğun yalnızlığını fark etmiş olsa da müsamaha göstermek istemedi. Nitekim müsamaha göstermek de hoşgörü taklidiydi. Örneğin acı bile bu evde ancak biri ölürse, belli kurallar çerçevesinde taklit edilebilirdi. Aile acısını taklit ederken televizyon kapanır, ne olursa olsun sofra kurulur, kimse bir şey yemese de sofrada sessizce oturulurdu. Birisi ağladığında diğerleri ağlayanı susturmaya uğraşır buna da teselli denirdi. İnananlar için sadece itaat vardı, sorular yoktu. O yüzden içten içe tüm aile fertleri hayatlarını yaşamak yerine yaşıyormuş gibi yapmayı tercih ettiler. Hazza ya da üzüntüye yer vemediler. Allah'ı kandırmak istemeden kandırdılar. Üç katlı evin birinci katında Anane, ikinci katında Anne, Baba ve Çocuk yaşardı. Üçüncü kat Tavanarası'ydı.

Birinci Kat

Geçmiş zamanda itaatkâr kadınların doğup büyüdüğü tarlalara Anane Tarlaları denirdi. Bu tarlalarda kızlar dokuma eğitimi alır, erkeklere su taşır, eğer şanslılarsa büyükler erken uyuduğunda açık unutulmuş radyoyu dinlerler ve genç yaşlarında ananeliğe ilk adımı atarlardı. Ananeler hayal kurmak için; erkeklerin hasat sonrası köy kahvesinden çıkmak bilmezcesine oyun oynadığı zamanları bekler, kasabadan alınan gazetelerdeki resimlere bakarlardı. O resimler ileride evlenecekleri erkeğin hayatlarını nasıl değiştireceğini düşündürürdü. Tarlalardan uzak bir hayat, farklı olan her resme benzeyebilirdi. Gazetelerde çok acımasız haberler olurdu ve resimlerin sansürü yoktu. Töre cinayetleri, aldatılan eşlerin cinneti, bikinili ve bikinisiz arka sayfa pozları, anneannelerin "kadınlık" ile ilk tanıştıkları zamanlardı. Hiçbiri daha önce kendi göğsüne veya kalçasına o gazetelerdeki kadınlara baktıkları gibi bakmamıştı. Uzun uzun da bakamazlardı.

Anane'nin pek eşyası olmadı. Evlendikten sonra şehre gelmiş, kızı daha yedi aylıkken kocasını kaybetmişti. Neyse ki tarlayı takkeyi satıp şehirden bir ev alabilmişlerdi. Kızını büyütürken bir hayvan barınağında temizlikçi olarak çalıştı. Başka talipleri çıktı ama bir başına kalmayı istedi.

Kapının önündeki kedileri beslerken bu yılları düşündü Anane. Kedileri ayrı severdi. Çünkü kediler fareleri yerdi. Öte tarafta fareler ne bulursa mideye indirirdi. Kediler tok olduğu sürece kıymet bilirdi. Fareleri yemeleri için eve yakın olmaları, eve yakın olmak için anane tarafından beslenmeleri gerekirdi. Evdeki kedilerden tek nefret eden kişiyse yeni damattı.

Fare Adamın AilesiWhere stories live. Discover now