Bölüm3°Kırmızı Başlıklı Kız

Start from the beginning
                                    

🍎

Kafeterya'nın kapısını kilitleyip, kepenki çektim ve ona da kilit vurdum. Yağmur tüm şiddetiyle yağıyordu ve benim yanımda bir şemsiye bulunmuyordu. Üzerimdeki kabana güvenmekten başka bir şansım yoktu. Anahtarı kabanımın cebine atıp ellerimi sıcak ceplerimden çıkarmadım.

Altı sokak, sadece altı sokak ve sonra sobanın yanında uyuyacaktım. Adımlarımı mı saysam? O zaman yol uzar. Sobanın hayalini mi kursam? O zaman da sabrım azalır. O halde başka bir şeyler düşünmeliyim. Örneğin babam bu kafeteryaya neden bu kadar yatırım yaptı? Neden kafenin mükemmel olmasını istedi? Ya da en üper soru; Neden kafeye bir isim vermedi?

Bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar yolcu vardı bu gece sokaklarda. Hepsi yorgun ve dalgındı. Ben ise; Sorular soruyor, cevaplıyor ardından emin olamayıp başka bir cevap veriyordum. Dalgınlığım ve takıntılarım bulaşıcı olmadığı için, tüm dünya şükürlerini sunuyor olmalılardı.

O sırada kafam bir darbe aldı ve darbeye neden olan nesne ayaklarımın ucuna kadar yuvarlandı. Yüzümü buruşturup kafamı ovaladıktan hemen sonra ayaklarımın ucundaki nesneye baktım.

Kafama çarpan, yeşil renkte ki elmadan başka bir şey değildi. Eğilip yerdeki elmayı aldım. Islak olduğundan elmayı kabanıma sürdüm. Yiyeceğimden değil, öylesine. İki avucum arasındaki elmanın nereden geldiğini anlamak için sağıma ve soluma baktım. Sonuç bulamadığımda ise arkamı yokladım.

Elmanın nereden geldiğini bulamayacağımı sanmıştım ancak sokak lambasının biraz gerisinde beliren silüetle donup kalmıştım. Teknik olarak birinin kafasına elma atmassın. Yani o kişide nasıl tepki vereceğini bilemez bariz.

Kendime gelip, bir tepki vermek üzere atıldım. "Bir insan neden başka birinin kafasına elma atar ki?" Her şeyi boş verip yoluma gitmek için dönecektim ki, silüet elindekini ışığa tuttu. Işıkta net görünen elinde bir zarf vardı. Tıpkı benim daha önce kapıda bulduğum zarfa benziyordu. Altın sarısı ve kenarlarında kırmızı işlemeler. O an dank etti. Mektubun sahibiydi bu!

Aramızda beş metreden biraz fazla aralık vardı ve o sanki, yapacağım tek harekette kaçacak gibi görünüyordu. Ve ben onun kaçmasını kesinlikle istemiyordum. Sonuçta bana garip mektuplar yollayıp, kafama elma atan biriyle tanışmak özel bir şeydir. Mektubun ıslanmasını istemez gibi onu cebine attı. Ona doğru yürümeyecektim, aksine gerileyip onu şaşırtacaktım. Kısacası av gibi davranıp, onu avlayacaktım.

Bir iki adım geriledim ve korkmuş yüzümü takındım. Bana doğru gelmedi, ama bu planımın boşa çıkacağı anlamına gelmiyordu. Korkmuş ifademi anında silip, meraklı -Yani gerçek olan- yüzümü gösterdim. Ve o daha ne olduğunu anlayamadan ona doğru koşmaya başladım.

Tahmin ettiğim gibi benden kaçtı. Ama şaşırtmam sayesinde aramızdaki mesafe çok da fazla açılmamıştı. İki metre arkasından koşuyor ve bağırıyordum. "Hey! Bekle!" hayır, bunu söyleyecek kadar aptal değildim. Bir refleks ya da en uygun tepki olacağından dolayı böyle demiştim. Yoksa ben ona 'Bekle' dediğim için bekleyeceğini düşünmüyordum elbette.

Çok da uzun sürmeyen koşuşturmacamızın ardından o, karanlık bir sokakta kayboldu. Onun ardından gidebilirdim, ancak hayal gücüm yine ürpertici kurgular kurup beni durdurdu.

Yani bir düşünün, bir katil olduğunuzu! Kurbanınızı kendinize çekmenin en iyi yolu nedir? Tabii ki içine biraz merak tohumları serpiştirmek. Tıpkı bir oyun gibi. Kurban kendini avcı zannediyor -Tıpkı benim az önce yaptığım gibi - ve BOOM! onu kimsenin göremeyeceği bir yerde, derisini yüzüyorsunuz.

Harika bir zeka oyunu! Tabii "Orada bir katilin olma olasılığı kaçtır ki?" yanlış, benim için her kötü olasılık eşittir. Ancak sadece, 'KÖTÜ OLASILIK' sadece kötü olanlar.

Karanlık olan sokaktan uzaklaşarak evin yoluna çıktım. Kabul etmeliyim ki biraz üzülmüştüm. Hatta hayal kırıklığına bile uğramıştım. Şimdi bu olaydan sonra ben bu mektupların peşini nasıl bırakacaktım ki? Eğer gerçekten bir katilse.. kurbanını gerçekten çok iyi seçmiş idi.

Ayrıldığım yere -Yani silüeti ilk gördüğüm yere bir kere daha bakma gereği duydum. Silüeti gördüğüm sokak lambasının hemen altında bir parlaklık dikkatimi çekti. Sokak lambasının bitişiğinde, belediyenin çöp kutusu ve onun hemen altında sarı bir zarf vardı.

Büyük bir heyecanla zarfı çöpün altından aldım. Tahminimce zarfı buraya daha önceden koymuştu. Yani ben onu görmeden hemen önce zarfı buraya koymuş ve elindeki sahte zarfla da dikkatimi çekmeyi planlamıştı. Zekice..

.

.

.

#Şimdi gidip Yorekok izlemeliyim.#

Pamuk Prenses Bir KatilWhere stories live. Discover now