9.BÖLÜM

10.3K 114 22
                                    

Yaşamda ümitsiz durumlar yoktur, ümitsizlik besleyen insanlar vardır yalnızca.

Ben ümitsizlik beslememiş mücadelemin yarısına yetişmiştim.
Vazgeçmemiş devam etmiştim çünkü umut etmek ölünce son bulurdu.
Düşüşlerim elbette ki olmuş, ama her defasında daha sağlam ayağı kalkmıştım.
Hepimiz hayatla bir savaş içerisindeydik ve kazanan ölünce belli olacaktı.
Gözlerin kapanıp ruhun bedeninden ayrılıncaya kadar mücadeleye devam edilmeliydi.
Ben devam ediyordum ve edecektim.

Günlerim işe gidip gelmekle geçiyordu.
Nevra, Mersine gideceği için işten çıkmıştı.
İşe iki gündür tek gidip geliyordum.
Alışıyordum, tam anlamıyla zorlandığım söylenemezdi.
Tek zorlandığım; özlemdi.
Anneme duyduğum sonsuz özlem.
Annemin dediklerini hatırladıkça özlem kor ateşe dönüşüp içimi yakıyordu.
Mum gibiydim.
Dıştan bakılınca sağlamdım ama içim eriyordu.
Elden gelen bir şey yoktu.

Şimdi ise evimde, gideceğim yemek için hazırlanıyordum.
Tahminlerim doğru çıkmış, Nevra sabah beni arayıp yemek için haber vermişti.
Bende dostumu kırmamış kabul etmiştim.

Uzun bir süre yanyana olmayacaktık, muhtemelen bu yemek, gelene kadar toplandığımız
son yemekti.

Nevra ve Ali yarın sabah gidecekti.
Yarın hastaneye gideceğimden dostlarımla bugün vedalaşacaktım.
Adımlarımı odama yöneltim ve hazırlanmaya başladım.
Yemeği dışarıda yiyecektik.
Ali bir restoranda rezervasyon yaptırmış bana da adresi atmıştı.

Şık olmalıydım.
İşten geldikten sonra giyeceğim kıyafete karar vermiştim.

Yatağımda bulunan siyah ince askılı, kısa ve v yaka, şeritli elbiseyi üzerime geçirdim.
Altına ise aynı şekilde siyah sivri topuk bir ayakkabı giydim.
Kıyafetini giydikten sonra saçlarımı dağınık topuz yapıp bir kaç tutamı serbest bıraktım.
Saçımı yapmayı bitirdiğim de makyaj masama oturdum.
Önce gözlerime siyah dumanlı bir göz makyajı yaptım, ardından kirpiklerime rimel sürdüm.
Göz makyajım bittiğinde, yüzüme föndöten sürüp hafif bir kontör yaptım.
Yüzümle işim bittiğinde son olarak dudaklarıma yöneldim ve kırmızı bir ruj sürdüm.

Ayağı kalktım, aynanın karşısına geçtim.
Mavi gözlerimle kendimi süzdüm.
Şık ve güzel olmuştum.

Aylar önce bu durumda olacağımı söyleseler gülüp geçerdim.
Üzerimde bulunan elbiseyi bırak, dar kıyafet bile giymeme izin yoktu.
Oysa ne vardı ki?
Giyince ahlaksız mı oluyordum?
Hayır sadece kendim için giymek istiyordum, güzel görünmek istediğim için.
Hepimiz istemiyor muyduk?
Fakat bu istek, cahil insanlar için imkansızdı.
Giyemezdin, yapamazdın, rahat olamazdın.
Onlara inat bu düzen bozulacaktı.
İstenilen giyilecekti.
Pantolon,kazak, etek, elbise veya ferace...
Kadınların seçimleri konuşulmayacak, saygı gösterilecekti.
Belki şimdi değil ama ileride ila olucaktı ve bunu gerçekleştiren bizler olacaktık.
Beraber başaracaktık.

Hazır olduğuma kanaat getirince odamın ışığını kapatım, salona geçtim.
Sehpanın üzerinde duran telefonu elime alıp saate baktım.
Saat 18.40'tı.
Elimi telefonumun tuşlarında gezdirdim.
Taksi durağını arayıp taksi çağırdım.
Geç kalırsam ayıp olacağını bildiğim için hızlı hareket etmem gerektiğini anladım.
Portmanto da bulunan kabınımı giyip çantamı elime aldım.
Kapının arkasında bulunan anahtarı çıkarıp kapıyı açtım ve dışarı çıktım.
Kapıyı kapatıp, kilitledim.

UMUT IŞIĞIDonde viven las historias. Descúbrelo ahora