Too Safe, Can't Breathe

196 8 1
                                    

Merhaba arkadaşlar, bu hikayenin yarısını yıllar önce, gerçekten yıllar 2017'de, yazmıştım bugün de üzerine bir şeyler ekledim. O yüzden hikayede kopukluk olabilir. Hikayenin kurguladığım kısmının tamamını yazamadım, ben de buraya kadar olan kısmı yayınlayıp bu hikaye için bir istisna yaparak devamını yeni bir bölüm olarak yayınlamaya karar verdim. İyi okumalar, umarım seversiniz. ****lar arasındaki kısımlar flashback. Sizi seviyorum yorumlarınızı bekliyorum hasret giderelim ❤️❤️❤️❤️❤️❤️

"Caroline..." dedi Klaus girdiği odayı aydınlatmak üzere ışığı açarken. "Uyumamışsın."

"Neredeydin?" dedi Caroline ışığın, karanlığa alışmış gözlerine verdiği acıyla yüzünü buruştururken.

"İşlerim vardı. Sabah söylemiştim."

"Anladım. Söylemiştin, sabah. Melezlerle ilgiliydi değil mi? New Orleansla?" Zaten her şey onlarla ilgili değil miydi?

"Evet." dedi Klaus soran bir tavırla. Caroline soğuk ve donuk bakışları tekdüze ses tonu hoşuna gitmiyordu, hiçbir zaman gitmeyecekti. "Sorun ne? " diye devam etti hala yüzüne bakmayan Caroline'a doğru yürürken.

Caroline yatağın üzerine oturmuş gözlerini cama dikmişti. Klaus odaya girdiğinden beri gözlerini baktığı yerden bir an olsun ayırmamıştı. Klaus ışığı acana dek karanlıkta oturuyordu. Neyi izliyor olabilirdi ki?

"Seni aradım, birkaç defa." dedi Caroline nihayet gözlerini Klaus'a yönlendirirken.

"Duymadım. Çok üzgünüm. Ne diyecektin?"

"Önemli bir şey değildi."

Saatlerdir kımıldamadan oturduğu yataktan kalkıp banyoya yöneldi. Sıcak su gözyaşlarına karıştırmak için iyi bir tercihti. Fakat Klaus kolundan tutup kendisine bakmaya zorladı. Bakışları sorgulayıcıydı.

"Caroline, konuş benimle. Konuşmazsan her neye kızdıysan düzeltemeyiz."

"Ciddi misin?" dedi Caroline alayla gülümserken.

"Ciddiyim. Seni dinliyorum."

"Beni seni aradığımda neden dinlemiyordun? Sana anlatmak istediğimde, daha fazla içimde tutamayacağımı anladığımda, sana deli gibi ihtiyacım olduğu anda neden dinlemiyordun? Ne yapmam gerek Klaus? Seni aradığımda melezlere rağmen telefonu açman için, ilgini biraz olsun benim üzerime yönlendirmen için, ne halde olduğumu görmen için, bir kez olsun o aptal melezleri değil beni umursaman için, beni onlardan daha çok sevmen için ne yapmam gerek?"

"Gerçekten böyle düşünmediğini söyle."

"Gerçekten böyle düşünüyorum."

"Bu dünyada hiçbir şeyi senden daha çok önemsemiyorum, biliyorsun..."

"Hayır bilmiyorum. Her zaman o lanet melezlerin neden hayatımızda olduklarına dair geçerli sebepler bulmaya çalışıyorum. Onları neden istediğini anlamayı deniyorum. Onlara neden ihtiyacın var Klaus? Yalnız mı kalmak istemiyorsun? Aileni ve onların sana sunduğu sevgiyi bile elinin tersiyle iterken onlara neden ihtiyacın var? Güç mü istiyorsun? Kimse gözlerinin içine doğrudan 3 saniyeden fazla bakamazken neden? Onları benden daha değerli yapan ne Klaus? Sana her ihtiyacım olduğunda onlarla olmani gerektiren şey ne?"

"Caroline, saçmalıyorsun. Lütfen sakinleş." dedi Klaus kollarını daha da sıkarken, kollarının arasından kaçmak için çabalayan Caroline'a. Nasıl böyle düşünebilirdi? Bin kusür yıllık ömründe böylesine değer verdiği, böylesine önemsediği, uğruna taviz verdiği, gözlerinin içine baktığında olduğundan çok daha farklı biri gibi, sevilmeye, değer görmeye değer biri gibi hissettiği, ona insani şeyler hissettiren ilk ve tek insan nasıl böyle düşünebilirdi?

Klaroline One-ShotsWhere stories live. Discover now