BAŞKA BİR ŞEHİR 🌃

44 9 7
                                    


Bana hayatımda yeni bir sayfa açmamı söylediler ama kendini ekle demeyi unuttular belkide. Satırın başına 'Merhaba' diyip sonrada cevabı beklemeden giden karakterler yarattım bende. Belkide ondandı hep yarıda bırakılmışlığım ve plak gibi takılık kalmışlığım. Bende bedeni boş insanlar yaptım başkaları gelip konaklanıp yer edebilsin diye. Bedenimdeki boşluğa ruhumu katan, ruhsuz insan karakterlerimin sesleri yankılanmaya başladı. Mabedime hapsolmuş bedenler hep bir ağzıdan ölümü arzuluyordu benim için. Karaktersizlikleriyle karakter yaratıyorlardı içimdeki sonbahar aylarına.

Yorgunluk, üstümdeki yüklere yük katıyordu galiba. Bu yüzdendi sanırım cesedimin sürekli kan batağına batırılıp çıkarılması. O bataklıkta beni yıpratan tek şey ruhumla başbaşa oluşumdu belkide. Bilmezlerdi ölenin yanına bırakılan ruhunda zamanla bataklık çamurunda öleceğini. Bilirsiniz ruhlarda ölür bir sonsuzluk girdabında. Ruhların ruhuda uzaklaşır ve el sallar arkalarından. İşte o zaman umut yoktur ruhsuz bir insan için.

Kahir gittikten sonraki üçüncü gürültülü şekilde kalkışım olmuştu galiba. Güneş ışınının yüzümü aniden yakmasıyla ağzımda birkaç kötü söz geveleyerek hızla yataktan kalkmamla bir çift gözle karşılaşmam bir olmuştu. Tabiki üç günümü eziyetle geçmeme sebep olan Zehra'dan başkası olamazdı bu gözler.

"Kızım sen manyak mısın acaba?" diyip kendimi tekrar yatağa atmam aynanda gerçekleşmişti."Yada sorumu geri alıyorum çünkü hiç zorlanmadan evet cevabı verilebilecek bir soruydu bu. Senin benle alıp veremediğin ne lann" diyerek cevabı beklemeden yorganı kafamın üzerine çektim ve tekrar uyumaya çalıştım ama nafileydi. Çünkü birkere uykumdan uyandırılmışsam eğer sonra birdaha uykum gelmiyor ve yatakta debelenmeye başlıyordum.

"Sanada günaydın." dediğinde sinsi sinsi sırıttığını anlayabilmem çok zor olmadı benim için. Geldiğinden beri tek yaptığı şey beni sabah erken uyandırıp sonrada bu kapının önündeki adamları sorması oluyordu. " Bu arada kapının önündeki çocuk her kimse bu genç ve yakışıklı haliyle uykusuzluktan çöktü resmen." diyince anlamıştım kimlerden bahsettiğini.

Kahir gittiğinde buraya 2 kişi dikmiş ve bana üç gün sonunda ne cevap vereceğimi söylemem için onlara burda beklemeleri ve kaçmamamı için emir verdiğini söylemişti. Aslında istediğim an istediğim dakka burdan çok rahat bir şekilde kaçabilir veya onları alt edebilirdim ama işin ucunda kardeşimi bulmak olunca bu biraz daha düşündürücü oluyordu. Zaten Zehra'nın varlığından da haberdar olmaları benim aleyhime olmuştu.

"Maymuş, sana birşey söyliycem ama bana kızmayacaksın tamam mı?" dediği an anlamıştım yine beni kızdıracak birşeyler yaptığını. Bunu söyleyince yorganın altından sabır dileyerek kafamı çıkardığımda tip tip yüzüne baktım. Bu bakış hem beni uyandırdığı içindi hemde yeniden yaptığı ve kızacağım birşeylerin varlığından dolayıydı.

"Söyle başımın belası yine ne yaptın ?"

Yorganı üzerimden atıp ayaklarımı yataktan sarkıttım ve ayaklarımın zemine değmesini sağlayarak yatakta oturur pozisyona geldim. Yan tarafta duran saate baktığımda 7:50 olduğunu görünce gözlerim fal taşı gibi açıldı. Daha kargalar kahvaltısını yapmadan mı beni uyandırmıştı bu öküz?

"Merak ediyorum Zehra, sen ne tür bir manyaksın acaba? Saatin farkında mısın?" diyince sinirlerim hepten bozulmuştu. Geceleri uyumama izin vermeyip sabahta erken uyandırmaya çalışan bu kızla başım hepten dertteydi.

"Onu boşverde ben bu kapıda duran mavi gözlü çocuğa kıyamadım, çok yorgun görünüyordu ve bende ona kahve yapıp götürdüm." dediği an benle dalga geçtiğini düşündüm önce ama yüzünde ciddi bir ifade olduğunu farkettiğimde hepten delirmeye başladım. Yüz ifadesi değişmiş ve birazda sinirlenmeye başlayınca rolleri mi değiştik diye düşündüm ama morali bozuk bir şekilde yüzüme bakınca onun konuşmasını bekledim.

KAYIP RUHLAR Watty2017Where stories live. Discover now