Kollarımla onun omuzlarından kendime çekmemi sağlarken abim anında ona daha da sarılmamı sağladı. Erkeksi parmakları, kurumuş beyaz saçlarımı tıpkı babam gibi okşamaya başladı ve dudakları kirliliğimden çekinmeyerek saçlarıma kavuştu. Beni her halimle kabullenen bu iyi adam, göğüs kafesimin içindeki solmuş kalbimin sıkışmasını sağlamıştı.

"Ben de özlüyorum ufaklık."

Tınısı burukluklarla kaplı sesi babamı andığı anda çatlamıştı. Efe Aksoy. Hepimiz için ayakta duran yegane insanken bazen onun için bu odadan dışarı çıkmak istiyordum. Küçük anlarda mutluluk aramasını değil, onun yerine büyük anların tadını çıkarmasını istiyordum. Yine de yapamıyordum. Ruhum aldığı darbelerden ayakta duramayacak kadar bitap düşmüştü.

Ruhum için mucizeyi bulmam gerekiyordu.

Yaşadığımız o huzurlu anın içinde susmaya devam ederken kapının tıklatılmasıyla başımı tahta kapıya çevirdim. Uzun zamandır görmediğim bir yüz bana hafifçe gülümseyerek kafasını içeri uzatmış ve sanki izin istercesine gözlerime bakmıştı.

Enes Erdem.

Abimin merhametli arkadaşı, bir zamanlar ise benim arkadaşım. 

Ne kadar Demir veya Çağın kadar adı anılmasa da Enes her zaman favorim olmuştu. Benimle vakit geçirmek her zaman zaman yaratmıştı ama olanlardan sonra onu hayatımda tutamazdım. Yeteri kadar insana keder ve üzüntü bahşediyordum zaten. 

Uzun kahverengi saçları yüzüne dağılmış ve afacan gözleri sıcaklık ile bana kilitlenmişti. Bu bakışlar benim gibi bir insanın bile dudaklarının yukarı doğru kıvrılmasını sağlamış ve kafamı girmesi adına sallamıştım.

İznimi alan Enes uzun bacaklarıyla odama girdi ve artık sarılmayı bıraktığım abimi hafifçe yataktan itti. Abim dudaklarından çıkan küfürü engellemeyip parkenin üstüne düşerken Enes sanki abimin kaldığı yerden devam edercesine kollarını bedenime doladı. Bu tatlı tavrı ona zayıf bedenimle sıkıca sarılmamı sağladı ve göğsüne rahatça başımı koydum.

"Kar tanesi. Çok özlemişim seni."

Sadece bana kullandığı takma ismi duyduğum anda abimin grubunda takıldığım zamanlar zihnimde dolmuştu.

"Abi, Enes üstümden kalkar mısınız?" dedim zar zor nefes alırken.

Abim bacağımın bir tarafına, Enes ise diğer tarafına istifini bozmadan başlarını yerleştirdi ve televizyonda oynayan izdivaç programına bakmaya devam ettiler. İşin komik yanı sanki bu ikili televizyonda dünya ekonomisi dinliyormuşçasına ekrana kilitlenmişlerdi ve saçlarını dürtmeme rağmen bir türlü yerlerinden kalkmıyorlardı.

"Bir rahat dur, kar tanesi." dedi Enes beni azarlar tonda.

Dudaklarımdan büyük bir oflama çıkarken abim sol bacağıma daha da yerleşti. İkisinin ağırlıkları artık bacaklarımın kötürüm olmasına yol açmıştı ve ve televizyondan gözlerini ayırmayarak konuşmaya başladı.

"Acaba Melih Bey, Ayşe Hanım'ın çay teklifini kabul edecek mi merak ediyorum."

"Bence etmez abi. Kadından elektrik alamadım ben." diye karşılık verdi Enes.

İkiside gittikçe ciddi olduklarını belli ederken kapının açılma sesiyle Naz'ın içeri girdiğini gördüm. Elindeki yemek poşetlerini tezgaha bırakan Naz, önce televizyona daha sonra bizim oturduğumuz büyük kanepeye baktı ve yeşil gözleri kızgınlıkla parladı.

Melankoli: MetanoiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin